Toplanın bakın 'bir dost' bize sektörel tanımları kullanmadan, gayet anlaşılabilir bir dille yeni vergi sistemimizi nasıl özetlemeye çalıştı. Ben aracı olayım. Gülelim ağlanacak halimize...

***

- Bir yere rakı içmeye oturuyorsun, devlet yanına dört kişi daha oturtuyor. Onların da hesabını ödeyeceksin diyor, ödüyorsun. Sonra o dört kişi evine giderken seni bir de kıstırıp dövüyor 'alkolik p.z.venk' diye!

***

- Misal bir ay sonra aynı mekana yine gidiyorsun, kız arkadaşın var yanında. Bu kez sekiz kişi gelip çöküyorlar masaya. 'Eheheh lan bu geçen tokatladığımız lavuk değil miydi?' diye gülüyorlar, birinin dişinin arasında maydonoz var. Diğerinin dişi altından, parlıyor sarı sarı.

***

- 'Ne olacak ya ben de orda içmeyiveririm' diyorsun, marketten alıyorsun rakını. Sırada beklerken arkadan 'abla bizimkileri de bu lavuğun kartından geç ahahah!' diye bir ses geliyor.
Yine maydonoz, sarı diş ve ekibi... Üç şişe rakı ve beyaz Şahin'le uzaklaşıyorlar. Sen şaşkın elinde kart sıradasın hala. Alişan çalıyor Şahin'de.

***

- Naif adamsın, 'rakı da içmeyiveririz ya sıkıntı yok' diyorsun. Elinde üç beş birikmiş paran var, bir araba mı alsam artık diye düşünüyorsun. Galeriye gidiyorsun, denkleştirdiğin paraya uyanı tam seçiyorsun ki galerici 'yalnız şu üç arkadaşın aldığı aracı da siz ödeyecekmişsiniz' diyor.
Masraf üç araba fiyatına tek araba olunca istediğini değil dördüncü el bir düldül alıyorsun.
Hala pozitifsin ama, 'olsun ya iyiyiz, bu da güzel nasılsa' diyorsun.

***

Düldülün benzin ışığı yanıyor, benzin istasyonuna girip pompacı arkadaşa '50 liralık' diyorsun. Ve evet seninkiler maydonoz, sarı diş ve Alişan. Oradalar ve sırıtıyorlar. Keyifleri yerinde 'valla biz fulledik bizimkini de sen ödeyiver 'deyip patinaj çekerek uzaklaşıyorlar.

***

Ağzın kuruyor, susadın ama cepte çok az para kaldı. Bir su, bir de çocuğa süt alıyorsun, para anca ikisine yetiyor.
Bir bakıyorsun maydonoz, sarı diş ve arkadaşları iki tane damacana suyu omuzlamış, biri de çocuğun sütünün yarısını emikliyor 'benim hakkım' diye.
- 'Ee yeter lan!' diyorsun, isyan ediyorsun. Maydonoz, sarı diş ve ekibi seni şikayet ediyorlar, marketçi şahit oluyor ve sen terörden tutuklanıyorsun.
- Adalet önünde sonunda öyle veya böyle tecelli ediyor, çıkıyorsun dışarı...
- Dostların kutlama hazırlamışlar sana. Favanın üzerine maydonoz doğranmış, masadan kalkıyorsun için kaldırmıyor. Bir sigara yakıyosun, arka masadan bir diş ışıldıyor sana doğru, sarı sarı ışıldıyor.

***

Daha net bir özet düşünemiyorum. Bize reva görülen hayata artık ağlayalım mı, gülelim mi bilemiyoruz. Sadece şu var ki, eğer devletle, yandaşla vs. bir iş yapmıyorsanız, hepimiz son sürat fakirleşiyoruz.
Yalnız bu örnekler içinde bana en çok, rakı-balık keyfime yan mahallenin hesabını da eklemek dokunuyor.
Zaten bu hayatta gözümüz yatta, katta, mevkide değildi. Eh çoluk çocuk, sorumlu olduğumuz başka biri de yok.
Üstüne üstlük çalışmaya neredeyse çocuklukta başlamış, bu ülkeye 20 yıl vergi ödemiş, emekli olmuşuz, bir sahil kasabasına yerleşmişiz.
Kendi halimizde bir keyfimiz varken, onu da yoktan var edilen vergiler aldı.
Ne yapalım şimdi biz yani? Gülmeyelim mi? Hiç mi?
Peki.