Eski zamanda bir beldede fakir bir adam varmış.

O kadar fakirmiş ki, köyün çobanı bile ondan zenginmiş.

Bir gün dağa oduna giderken sıcaktan bunalmış vaziyette ağzını ayırmış, “Su, su” diye bağıran bir yılan görmüş.

Adamcağız yılana su vermesi gerektiğini düşünmüş.

Aramış, taramış biraz su bularak yılanın üzerine dökmüş.

Yılan da susuzluktan yanmakta olduğundan,

Adamın döktüğü suyu büyük bir zevkle yalamaya başlamış.

Ve memnun olduğunu belirten bir tavırla çekip gitmiş.

***

Birkaç gün sonra,

Adam yine ormana giderken yılanı görmüş.

Yılan da adamı görünce,

Boynunu bir tarafa kıvırarak:

Ne yapayım ben?” der gibi çekip gitmiş…

***

Adam dağdaki işini bitirip de evine dönerken,

Yine yılanla karşılaşmış.

Bu sefer yılanın ağzında bir altın varmış.

Adamı görünce altını adamın geçeceği yola bırakıp çekip gitmiş.

Adam da altını alarak eve gelmiş.

İkinci gün yılandan memnun olduğu için,

Sevinçle bir kaba süt doldurarak yılanı gördüğü yere varmış ki,

Yılan yine ağzında bir altınla bekliyor.

Adam sütü yere bırakmış,

Yılan da hemen ağzındaki altını bırakarak süte koşmuş.

Adam da altını alarak geri dönmüş.

Ve böylece aralarında arkadaşlık başlamış.

Yani adamdan süt, yılandan altın…

***

Derken adam zengin olmuş.

Birkaç günlüğüne şehir dışında işleri varmış.

Oğluna da meseleyi uzun uzun anlatarak,

Hergün bir şişe süt götürüp altını almasını söylemiş.

***

Adam şehir dışana gittikten sonra oğlu,

Bir gün sütü götürmüş, altını almış,

İkinci gün, “Her gün süt getireceğime, yılanı takip eder altının yerini öğrenir, onu öldürürüm. Ondan sonra da altınların tamamını alır, yılana süt getirmekten kurtulurum” demiş.

Gerçekten de ikinci gün sütü getirip altını aldıktan sonra,

Gitmeyip yılanı beklemiş.

Yılan sütü içip giderken de yılanı sessizce takip etmeye başlamış.

Yılan tam deliğine başını sokmuş,

Kuyruğunu da çekeceği zaman,

Çocuk elindeki balta ile yılanın kuyruğunu kesmiş.

Yılan da can havliyle çıkarak çocuğu sokup öldürmüş

Ve deliğine geri girmiş, ama ölmemiş.

***


Adam şehir dışından gelip durumu öğrenmiş.

Yılana minnettar olduğu için süt götürmeyi ihmal etmemiş.

Bir gün sütü götürdüğünde yılana:

Kabahat bizim çocukta, ben sana süt getirmeye devam edeyim, sen de bana altın getirmeye devam et” dediğinde,

Yılan getirilen sütü içip şöyle demiş:

Arkadaş, bu zamana kadar böyle devam ettik. Fakat bende kuyruk, sende de çocuk acısı olduğu müddetçe biz dost olamayız. En iyisi sen rızkını, ben de rızkımı başka yerden arayalım...”

***


Kıssadan hisse:
Tatil günü için güzel bir hikaye yazdım.

Yılanı da, adamı da ona buna benzetip başımı derde sokmayın.

Ne yazdımsa o...