Yazıma birtakım saptamalarla başlamak isterim. Eğri oturup doğru konuşalım ve lütfen realist olalım, ülkemizin son yıllardaki ekonomik uygulamalarla ya da para politikaları ile düze çıkması ekonomisini iyileştirmesi mümkün görünmüyor, hatta deniz çoktan bitti denebilir.

Yine maalesef çağdaş bilimsel eğitimi başaramadığımız, aksine eğitimin geri gittiği gerçeği var. Bunun sonunda nitelikli, liyakat sahibi insan kaynağımızın süratle azaldığını da varsayabiliriz. Yurt dışı beyin göçünden söz etmiyorum bile. Sonuçta Ar-ge de, İnovasyon da başarısız olduğumuz gerçeği de gün gibi aşikar.
Maalesef katma değerli ürün de üretemiyoruz. 2008 de ilgili yasa ile kurulan ve bu gün 1291 Ar-ge merkezi, 327 tasarım merkezi, 101 teknoloji bölgesi olması da bu gerçeği değiştirmedi. Aksine eski yıllarda bir ara 1,6 dolara çıkan kg. başı ihracat değerimiz, yaklaşık 1,11 dolara gerilemiş durumda. Katma değerli olarak varsayacağımız teknolojik ürün ihracatımız sadece 6 milyar dolar.

Bu tespitlerden sonra, düşüncem, kısa sürede ekonomimize nefes aldıracak konunun, becerimizin olduğu, genç Cumhuriyet döneminde bile başardığımız, sonrası çeşitli yanlış kararlarla geri düşen, hatta günümüzde vazgeçilmek üzere olan Anadolumuzun kadim uğraşı “Tarım” olduğudur.

“Tarım yine, yeniden tarım”. Programlı bir tarım. Zira dünyadaki konjöktör, iklim sorunları, susuzluk vs. gibi nedenle gıda güvenliği stratejik hale gelmiştir. Aslen bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin, şans kapısını tıklatırken, bunu duymazdan gelmek gibi bir lüksümüz olamaz.

Ayrıca tarım, birçok sanayi dalına hammadde veren ana sektördür. İnşaat dönemi kapanmıştır. Ekonomide hızlı bir şekilde paradigma değişikliğine gitmek gerekmektedir. Tarım önceleyen ve sanayileşmeyi de es geçmeyen, üretime dönük bir değişiklik …….  

53 EBSO meslek komitemizin 21 tanesi direkt veya dolaylı yoldan tarım ile ilgilidir. İzmir’imiz ülkemizin önemli bir tarım merkezidir. Bu güne dek yerel yönetimlerimiz “İzmir modeli” ya da “bir başka tarım” sloganları ile tarımı önceleyen bir çok proje geliştirmiş, üreticiye çeşitli destekler vermiştir. EBSO’nun paydaş olduğu 3 adet organize tarım bölgemiz vardır. Ve nihayet, Dünyada artan nüfus ve bozulan iklim şartları ve susuzluk sonucu tarım ürünleri ve gıda, gezegenimizde stratejik ürün olarak değerlendirilmektedir.

Küçücük ve deniz seviyesi altında arazileri ile Hollanda Wageningen üniversitesinin öncülüğünde dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı ülke olmayı başarmıştır..
​İzmir’imiz ise böylesi bir akademia öncülüğünden yoksun bir tarım kentidir. 9 Üniversiteye sahip İzmir’imizde tek bir ziraat fakültesi vardır. O fakülte ile de sanayi-üniversite işbirliği maalesef gerçekleştirilememektedir. Kınık OTB’mizin resmi müracaatına cevap dahi alınamamıştır. OTB'mizin ihtisas konusu, tıbbi ve aromatik bitki üretimi olup, yine aynı üniversitenin Ödemişte bu konuda eğitim veren bir yüksek okulu vardır. Kınık’ımıza, OTB mize yakın bir konuma nakli, bizim OTB'mize nitelikli eleman bulmasında olağan üstü değer taşıyacaktır. Kınık’ta yerleşke sorununu çözme problemi olabilir denirse yine aynı üniversitenin, yakın ilçemiz Bergama da çeşitli yüksek okulları vardır. Ödemiş MYO Bergama ilçemize üniversitenin uygun bir binasına rahatlıkla nakledilebilir düşüncesindeyiz.
​Ayrıca Bakırçay’ımızda, 2 adet EBSO, İZTO, EİB, İTB’nin paydaş olduğu biri, Türkiye’nin ve Avrupanın en büyük jeotermal OTB’si olmak üzere, tarımsal üretimi yapacak OTB si vardır. Ancak yörede bir tek “tarım lisesi” yoktur. MEB acilen bu konuyu değerlendirip bölgede (Kınık da olabilir) bir tarım lisesi oluşturmalıdır.
​TARIMI OLMAYANIN YARINI OLMAZ…