Değiştiremeyeceğim şeylar için yas tutup ağıt yakmanın yersizliğini anladıktan sonra hayatımın kolaylaştığını  yazmıştım.
Az düşünüp çok gülüyorum, dünya bir anda yaşanabilir hale geliyor.
Evet evet öyle deli gibi kendi kedime sırıtarak geziyorum mesela.
Sonra sanki neşe öğrenilir bir şeymiş gibi gerçekten yüzümü güldürecek olaylar yaşanmaya başlıyor.
Hüzün hüznü, öfke öfkeyi, neşe de neşeyi çekiyor.

***

Mesela  bir anda orta halliden fakirliğe geçiş yaptık ya... Oturup "neden ben ha neden ben?" diye ağlamak yerine bu işin artı getirilerini düşünmeye başladım.
Çünkü siz de biliyorsunuz ki bu öyle bir kaç yılda düzelecek bir kriz değil.
"Ülke hem siyasal, hem sosyal hem de ekonomik açıdan karanlığa sürükleniyor" cümlesi artık "girdi" yüklemi ile bitiyor.
Ekonomik krize ise getirilen tek önlem, ülkede ekonomik kriz olduğundan söz etmenin yasaklanması.
Zam haberi vermek yasak.
Pazara gittin diyelim yumurtaya gelen zammı şikayet edemeyeceksin.
Her ürünün fiyatı iki katına çıktı, senin maaaşın yarıya indi, hayat standartın bir anda cehennemin dibini gördü falan... Olsun, gıkını çıkarmayacaksın. Tüm bunlar hiç olmamış ve yokmuş gibi davranacaksın.

***

Ekonomik kriz yokmuş gibi davranacak kadar şuursuz bir koyun olmasak da en azından işe, 'yaşadığımız bu olumsuz durumun adını değiştirerek' başlayabiliriz.
Bundan böyle senin adın 'ekonomik kriz' değil 'yaşam detoksu' evladım!
Bu nasıl oluyor derseniz şöyle oluyor:
- İnşaat sektörü duvara tosladı! Artık görgüsüz, vahşi, doğa düşmanı beton seviciler, gözlerinin değdiği her yere bina dikemeyecekler. Sahiller, yaylalar, ormanlar bu vahşilerin elinden kurtulmuş oldu.
- İnşaat sektörünün bu çuvallamasıyla doğa ana da, doğal habitatıyla; ağacıyla, çiçeği, böceği, sincabı, kurdu, kuşuyla derin bir nefes alacak.
- Ormanların betondan kurtulmasıyla akciğerlerimiz nefes aldı, tamam. Peki ya dünyanın en yüksek vergileriyle fiyatları altın fiyatlarına erişen alkollü içecekler sayesinde bayram eden karaciğerlerimiz? Onlar da temizlenme evresine geçti. Ciğerde çifte kazanç! Bir kaç kişi toplanmadan 'bir büyüğe' artık girilemiyor.
Alkol satan mekanların bu fiyatlarla ayakta kalması da mümkün değil. İçki yasağı mı? Yok canım ne alakası var. İçebiliyorsan buyur iç.
- Peki ya bu krizin kilo problemimize katkısı? Çok yemek yemek bünyeye sadece çöp ürettiriyor. Oysa biliyorsunuz ki yaşamı uzatmak, çok az yemekten geçiyor. Al işte bize bulunmaz bir fırsat. Yiyecek ekmek bulamayacağız yakında. Dağdan bayırdan yabani ot toplayıp haşlayacağız. Hepimiz tığ gibi olacağız.
- Otomobil alacak paramız zaten kalmadı. Mevcut araçlara koyacak yakıt da bulamayacağımız için artık tabana ya da pedala kuvvet Allah ne verdiyse... Bunun sonucunda da zaten yağları açlıkla yok etmiş bedenimiz bu kez bir kas yığınına dönecek. Maşallah taş gibi olacağız taş!
- Peki ya bitti denilen tarım ve hayvancılık? O da tekrar canlanacak. Ben mesela artık suyu, gübreyi çimene çiçeğe vermek yerine bahçenin iki tarafında da sebze meyve yetiştirmeye karar verdim. Kendi bostanım olacak artık. Toprak anayla iç içe günler beni bekliyor. Nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok ama çok heyecanlıyım çok! Yaşasın hippi ruhu!
- İki tane gezen tavuk 'yumurta' işimi de halleder de 'süt ve peynir' mevzusu biraz sıkıntı. Bahçem bir inek için çok küçük. B.kunda boğulma ihtimalim büyük. Bu konuyu pas geçiyorum. Hem zaten inek sütü sağlığa yarardan çok zararlı diyolla!
- Değiştirmek istediğim evin perdelerinin fiyatını duyunca Çeşme'deki Halk Eğitim Merkezinin dikiş kurslarına yazılayım dedim. Bir akıllı ben değilmişim. Kontenjan dolmuş. Yedeklere bile almadılar. Öyle bir izdiham olmuş bu ay. Hay şansıma tüküreyim. Olsun ben de annemden bir şeyler öğrenirim.  Böylece ana-kız ilişkimiz de pekişmiş olur. Ne güzel!

***

Bu liste daha uzar. Ama gerek yok. Anladınız siz.
Madem başımıza geldi, pes etmeyip inadına gülecek, inadına eğlenecek, inadına karanlığın içine çekilmeye izin vermeyeceğiz.
Biz küçük şeylerle de mutlu olmayı biliriz.
Bütün hayatını para, altın, ev, araba, uçak, yat, güç, ihtişam yatırımına adamış olan huzursuz ve mutsuz insanlar düşünsün.
"Gülmek devrimci bir eylemdir", bu da bizim silahımız olsun.