Psikiyatri uzmanı, psikoterapist ve aynı zamanda sosyoloji-antropoloji uzmanı Prof. Dr. Haluk Savaş, Twitter hesabından sık sık anketler yapar.
İlgiyle takip ettiğim hesaplardan biridir.
Geçenlerde yine takipçilerine bir soru yöneltti.
Verilen yanıtlar ilginçti.
Benim de daima ilgimi çeken bir mevzudur: Kör ölünce neden badem gözlü olur meselesi.
Şu 'ölünün arkasından kötü konuşulmaz' sözüne hiç inanmam çünkü.
Bir insan sağlığında kötü kalpli, vicdansız, hırsız, sapık, katilse neden öldükten sonra arkasından kötü konuşulmasın ki?
Ben konuşurum ne yalan söyleyeyim...
Yaşadığı süre boyunca çevresindeki insanları bilerek kırmış, üzmüş, haksızlığa uğratmış, hak yemiş birinin arkasından "İyi oldu gittiği, bu dünyadan bir kötü daha eksilmiş oldu" derim hani! Ölümü çok ciddiye alıp, farklı anlamlar yüklemediğimdendir belki.

***

Sizin de bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum doğrusu. Yazarsanız sevinirim.
Ama ben bugün Prof. Dr. Haluk Savaş'ın "Ölenleri neden daha çok 'iyi hatıralar ile hatırlıyoruz' acaba?" sorusuna gelen yanıtlardan en ilginçlerini paylaşmak istiyorum. İşte o farkı görüşler:
- Rolünden çıktığı için. Bir filmdeki kötü karakter de sevilir gerçek dünyada. İnsanları rollerinden soysak mahşerdeki gibi üryan kalsalar, kimse bir birine bakmaz, yani kimse kimseyle çekişmez sanırım.
- Kendi ölümümüz aklımıza geliyor. İnsanların bizi nasıl hatırlayacağı telaşına düşüyoruz.
- Yaptığı kötü bir şey için anmak, bence anan kişiye de kendini kötü hissettirir. 'Ulan adam ölmüş gitmiş ben hala ne peşindeyim' gibi. İyiliğiyle anmak daha kullanışlı, faydalı.
- Ölüm korku verir. Cesaret onun karşısında ayakta duramaz. Ciddi ve korku verici bir mesele olduğundan daima iyiliklerden bahsedilir. Böylece denge sağlanmaya çalışılır kanımca.
- Her yara açıldığı andan itibaren iyileşmeye başlar. Kötülük de bünyeyi rahatsız ettiği için insanın özünde olan iyiliğe yerini bırakır.
- Nasıl olsa gitti daha iyi ne yapabilir ki? Bir kötünün gitmesinden daha iyi bir haber olamaz ve artık gittiğine göre kötülüklerini anlatıp kendini yıpratmaya gerek yoktur.
- "Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin, buyurmuştur." Böyle bir hadis olduğunu bilen çok olmayabilir. Ama hadisin kültürü yerleşmiş olabilir.
- Onlara karşı her ne kadar kin ve öfke dolu anılarımız hislerimiz olsa da ölümleri ile birlikte o duygular da ölüyor sanırım.
- Artık kendilerini savunamayacakları için... Savunma hakkı olmadan suçlama olmaz!
- İyi bahsederek o duruma karşı ayağımızı denk alıyoruz.Kendimize yatırım yapıyoruz.Çünkü korkuyoruz.
- Samimiyetle söyleyeceğim,ben kötü yönlerini anmamakla birlikte, unutmuyorum ve affetmiyorum. Aynı, iyilikleri asla unutmadığım gibi. İçimde büyüse de, kendini ifade edemeyeceği için anmıyorum. Ölüm iyi veya kötü, hiçbir şeyi yok etmez. Sadece susturur.
- Ölen hakkında 'gidinin biriydi, hırsızdı, yalancıydı demişimdir hala da derim. Ölümü fazla abartıyoruz. İnançlı açıdan da, materyalist açıdan da. Oysa sıradan bir hadise.

***

Son iki görüş benim bu konudaki fikirlerimi tam olarak ifade ediyor aslında.
Siz ne dersiniz?