Yatıyoruz kalkıyoruz A Milli Futbol Takımı konuşuyoruz. 20 yıl sonra dünya kupasına nasıl giderizin derdindeyiz. İyi kötü kendimizi 2. sıraya attık da Play Off'la Katar'a gitmenin yolunu arayacağız. Ama 2. olup dünya kupasına gitmenin yolu çok çetrefilli. Rakibimiz Portekiz ve eğer İberliler'i geçersek finalde büyük ihtimal İtalya olunca neden grubumuzda lider olamadık diye hayıflanıyoruz. Letonya ve Karadağ beraberlikleri bize çok pahalıya patladı. Direkt Katar biletini çarçur ettik. Basketbol milli takımımız da geçtiğimiz günlerde benzer bir dünya kupası serüvenine girdi. 12 Dev Adam, sessiz sedasız 2023 Dünya Kupası elemelerinde basketbol haritasında yeri olmayan Belarus ve İngiltere ile karşılaştı. Hani strateji ve araba yarışları oyunlarında bazı ülkelerin ya da pistlerin haritaları açıktır, bazıları karanlık gözükür. İşte rakiplerimiz de basketbolun çok uzağında iki ülke. Hatta Belarus, kadın basketbolunda erkeklerden çok daha gelişmiş vaziyette. İngiltere'nin neredeyse tüm sömürge ülkeleri ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda basketbolun tillahını oynarlar. Ama ana kraliçe Büyük Britanya sepet topuna bir türlü ısınamadı. NBA takımları hazırlık maçlarını Londra'ya taşıdı. Hatta normal sezonun bir bölümü bile oynandı. Eurolegue Final Four'u İngiltere'de düzenledi ama nafile. Dünyanın ikinci popüler sporu İngiltere'de tutulmadı. İşte öyle 2 ülke karşısında büyük zorluk yaşadı Dev Adamlar. Belarus deplasmanında rakibe ortak bile olamadık. Maçın başından sonuna kadar hep geriden takip ettik. 34 yaşında gelmiş Parakhouski dışında Avrupa basketboluna entegre oyuncusu olmayan yarı profesyonel bir takım karşısında 14 sayılık tarihi bir fark yedik. NBA oyuncuları Cedi Osman, Furkan, Alperen, Euroleague'in yıldızları Sertaç ve Larkin olmadan 3. sınıf bir basketbol ülkesi olduğumuzu bir kez daha görmüş olduk. Milli takımın her eleme maçında olduğu gibi, basketbol ligimizden gelen oyuncuların yetersizliğini üzücü bir şekilde gözlemledik. 3 gün sonra İngiltere'yi ağırladık ve Euroleague sonrası milli takım kadrosuna katılan Larkin olmasa Britanyalılar'a da büyük ihtimal kaybederdik. İlk yarı uzun süre geride götürdük maçı. 35 dakika basketboldan bihaber İngilizler'le kafa kafaya oynadık. Larkin bizi maçta tuttu. Son dakikalarda sayı ve asistleriyle fişi çekti. Melih ve Buğrahan'ın katkısıyla da galibiyet geldi.

***

Basketbol ekolü olmak istiyorsan, senin 30-40 kişilik oyuncu havuzun olmalı. İkinci, üçüncü takımının bile Belarus'u rahatlıkla yenmesi, İngiltere'yi devşirme oyuncuya muhtaç kalmadan devirmesi gerekir. ABD'yi saymıyorum. Sırbistan, Yunanistan, Hırvatistan, Fransa, İspanya, Litvanya ve İtalya'dan 2'şer tane yarışmacı takım çıkarabilirsin. Ama bizim lejyonerler ve devşirmeler dışında sığınacak bir limanımız yok. En iyi olanakları olan basketbol tesislerine sahibiz. Euroleague'de zirveye oynayan yarışmacı takımlarımız var. Eurocup'ta, Şampiyonlar Ligi'nde Türk takımları her daim şampiyonluk adayı. Bu şaşalı başarılar bardağın dolu tarafı. Yabancı oyunculardan kurulu kadroların parıltılı serabı. Gerçekler ise milli takımın elemelerdeki performansı. Kulüplerinde yerliler yine arka planda. Hafif palazlanmaya başlayanlar da büyük takım hayali kurup, parayı seçip benchte oturmakta. Yani bütün suç, yabancı serbestliği ya da Türkler'i oynatmayan antrenörlerde değil. Bizim oyuncularımız gelişime kapalı. Oysa ki öncelikle  kendilerine yatırım yapmayı tercih etseler. Paradan çok oynamayı seçseler, süre alabilecekleri kulüplerde üstüne koysalar hem kendileri hem de Türk basketbolunun yararına olur kesinlikle. Kenan Sipahi çok doğru bir karar vererek, Fenerbahçe'de oynayamadığını anlayınca İspanya Ligi'ne, Zaragoza'ya gitti. Keşke 1-2 yıllık Avrupa macerası yaşayıp ülkemize dönen basketbolcular da kararlı olup zoru seçselerdi. Yurt dışından dönmeselerdi. Biraz daha kararlı olup risk almaya devam edebilselerdi. Olayın özü biraz da köklerimizden gelmekte. Birçoğumuz irili-ufaklı geçmişte ya da şu an geçim sıkıntısı yaşadık-yaşamaktayız. Ve bu korkuyu yaşayınca hayatının ortasına kendini garantiye alma hissiyatını koyuyoruz. Gerek çevre baskısı, gerek yaşanmışlıklar sonrası önce bi evimi, arabamı alayım derdinde bu coğrafyadaki vatandaşlar. Haksız da sayılmazlar. Sosyal medyada çok dönen bir anket var. Norveçli ve Türk aynı yaştaki 2 gence 100 bin euro versek nasıl kullanırsınız diye sormuşlar. Türk olan önce kendime bir ev alırım demiş. Norveçli ise tüm parasını dünyayı gezmeye harcayacağını söylemiş.