“Kırlangıç yapar yuvayı
Çamur sıvayı sıvayı”
(Anonim)

Az önce öykü yazarı Feyza Hepçilingirler ile gazetemizin İZSanat ekinin yönetmeni Gökmen Küçüktaşdemir’e mesaj atıp, dedim ki: Kırlangıçlarla ilgili bir yaza yazacağım! Bunu neden yaptım, pek bilmiyorum. Belki, ikisinin de konuya yakınlığını bildiğim ve kendimi bu konuda koşullandırmak istediğim için. Parmaklarımın altındaki yerlerini alan tuşlar, Melih Cevdet’in
“Bu kırlangıçlar gitmemişler miydi?” şiirini yazmaya başladı. Giden gelen yok. Bir titreşimdir bu. Duragan fulyanın üstünde arı Bir diyapozon gibi titremekte. Kırlangıç. Tarihsizdir. Belleğin sarsılıp duruyor denizde. Martı bir uçta kanat, bir uçta ses. Ya sabah, ya öğle. Gemici ve bulut. Güneş ve yağmur kılpayı bir dengede, Dolu bir boşluğu doldurup, boşaltmak işimiz. Ölülerle, gecelerle, sümbüllerle. Demeye kalmıyor, aklımın sıralamasında Cemal Süreya ileri atıyor kendisini. Kendisini “Lokman Hekim” olarak değil
elbette. “Lokman Şair” olarak nitelendiriyor. Bilirsiniz ya, Tanrı Lokman Hekim’e - Dilediğin hayvanı seç, sana onun ömrünün yedi katını vereceğim, demiş. Efsanevi hekim, kartalı seçmiş. Malum, kartalın ortalama ömrü 50 yıl kadar. 50 çarpı 7 eşittir 350.
Denilir ki, Lokman Hekim bu dünyada 350 yıl yaşamış. Dünyada, hele ülkemizde bir şair, bunca uzun yaşatılır mı? Cemal Süreya araştırmış ve kırlangıcı seçmiş.
Kırlangıcın ortalama ömrü dokuz yıl. Eh 9 çarpı 7 eşittir 63 yazmış. Lokman Şair
Senin hayatın Yedi kırlangıcın hayatı kadar. Altısını ardı ardına yaşadın Bir kırlangıcın daha var. Ama korkulan oldu, “Üvercinka” şairi bu dünyada, 1931’den 9 Ocak 1990’a kadar, demek 59 yıl konuk kaldı. Yani son şiirlerinden biri de “Üstü kalsın” diyen Cemal Süreya, hayattan dört yıl alacaklı gitti. Milletçe severiz kırlangıcı. Aslında, kırlangıçgillerin örnek bireyi olan bu kuşun 100’ü aşkın türü var. Kutuplar dışında, dünyanın hemen her yerinde yaşayan bu hızlı uçucunun (göç sırasında, yaklaşık saatte 60 km. kadar) başlıca türleri: Kır, kaya, ağaç, mor, ak alınlı ve kızıl. Geniş gagalı, çatal kuyruklu, ince, uzun kanatlı, küçük göçebe kuş. Bilimsel adı Hirundo. Boyları 17-21 santim arası. Bu sevimli kuş zayıf olan ayakları üstünde fazla duramamakla birlikte, havada sekiz saate kadar kalabiliyor. Bu süre içinde sinekler ve hemen her türlü uçucu böcekle besleniyor. Yavrularını da öyle. Görmüşsünüzdür: Kırlangıçlar genellikle ve benzeri yapıların saçak altında uygun bir
yer seçer, ağzında taşıdığı çamur ve çöplerle harika bir yuva inşa eder. Bir önceki yıldan kalma yuva ise onu şöyle bir elden geçirir; bozulmuş yerleri varsa onarır. Yuvaya 4-5  yumurta bırakır. Havalanıp getirdiği böcekleri, ağzını açmış yavrularını, sırayla, tam adil şekilde besler. Bu arada yavrularına tuvalet eğitimi vermekte kırlangıcın üzerine yoktur. Yavrular, popolarını yuvadan dışarıya çıkarıp, ihtiyaçlarını giderir. Kırlangıçlar genel olarak yurdumuza baharda gelip, altı ay kadar kaldıktan sonra Eylül’de toplu halde göç ederler. Kırlangıçlar, keklikler ve turnalar kadar olmasa da birçok öykü, şiir ve türküye konu olmuştur. Meraklı okurlarıma, üstad Sabahattin Ali’nin, intak (hayvanları kişileştirme) şaheseri olan ‘Kırlangıçlar’ öyküsün bulup, okumalarını salık veririm. Hadi gelin, bu yazı vesilesiyle ‘Leyleğe taş atmamış kul olmak’ gibi kırlangıçların yuvasını bozan olmayalım. Dahası dikkat edelim. Kırlangıçın iki doğal düşmanı var: Yılan ve insan.

KIRLANGIÇ

Sensiz kendim bilemem ki
Kimseleri sevemem ki
Biliyorum giden gelmez
Bu dağlara sözüm geçmez
Kırlan gıçlar geri dönmez
Karlar yağar dağlarıma
Çığlar düşer yollarıma
Beni böyle bırakma

Eksik bir şiir olurum
Yitik bir öykü olurum...
Biliyorum giden gelmez
Bu dağlara sözüm geçmez
Kırlan gıçlar geri dönmez
Karlar yağar dağlarıma
Çığlar düşer yollarıma
Beni böyle bırakma
(Hakan Yeşilyurt)