Ama var, ne yazık ki var... 6 Nisan, basın tarihi için “Öldürülen Gazeteciler Günü” olarak kabul ediliyor. Resmi rakamlara göre Türkiye'de bugüne kadar 67 gazeteci katledilmiş. Yani her biri için bir anma etkinliği olsa haftada bir ya da iki gün mezarlıklara gitmemiz gerekiyor. Öldürülen Musa Anter'in kızı Rahşan Anter yaptığı konuşmada, “Artık doğum günlerimizi bile kutlayamaz olduk. Çünkü her doğum, ölümlerden birine denk geliyor” sözleriyle bu gerçeği dile getirdi.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği törende öldürülen gazetecilerin yakınları da vardı.

Müthiş bir olgunluk içersindeydiler. Acı onları olgunlaştırmış. Kin ve nefret söylemi kullanmıyorlar. Hepsi birbirleriyle diyalog halinde. Türkiye'nin neredeyse tamamını dolaşmışlar. Bu biraz da mecburiyetten olmuş. Çünkü öldürülen gazetecilerin davalarının görüldüğü mahkeme sık sık değiştirilmiş. Gerekçe olarak; mahkemelerin güvenliği öne sürülmüş.

Gazetecilerin güvenliğini koruyamayan devlet, mahkemelerin güvenliği için çok özel tedbirden kaçınmamış...

Böylesine önemli şeyleri bile sakin ve duru bir şekilde anlatıyorlar. Hiçbir ajitasyon yok. Ne bir gözyaşı, ne bir duraksama...

Mesela kendisi henüz bebekken dövülerek öldürülen İlhan Erdost'un kızı Alaz Erdost şöyle dedi; “Aslında babasızlık diye bir şey yok benim için. Çünkü babamla hiç beraber olamadım. Onu ailemden dinledim, kitaplardan okudum, fotoğraflardan tanıdım, türkülerden dinledim. Bir akşam Arat Dink’le beraberdik. O diyor ki; ‘ben daha şanslıyım, babamı tanıdım.’ Ben diyorum ki; ‘ben daha şanslıyım, babamı hiç tanımadığım için. Böylece yokluğu daha az acıtıyor.”

Tartışmaya bakar mısınız?

Çünkü onlar, ateşin düştüğü yerdeler...

İzmir Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Atila Sertel konuşmasında Metin Göktepe'nin öldürüldüğü sırada üzerindeki kazağı basın müzesine nasıl kazandırdıklarını anlatırken Göktepe'nin annesinin direncinden söz etti.

Çünkü her gün kokladığı kazağın elinden gitmesini istemiyormuş.

Sonunda güvendiği için razı olmuş. Şimdi o kazak müzede...

Sonuçta kirli bir kazak...

Ama üzerinde oğlunun kokusu ve o kokuyu özleyen bir annenin sevgisi var...

Hani azmettiricilerin ve tetikçilerin hiç hesaba katmadığı...