Hava buz gibi.
Hafif bir sürgün durumu var. Çünkü at yarışından hiç anlamam.
Müdür beni Şirinyer’e at yarışına postalamış.
Boynumda fotoğraf makinası dolanıyorum oralarda.
Atlar koşuyor, ben kazananları not ediyorum.
Ankesörlü telefona koşup, sıralamayı bildiriyorum gazetenin at yarışı editörüne.
Cep telefonu falan yok tabi.
Bilgi akışı açısından oradakilerden hiç farkım yok, aksine bilgi eksikliğim var.
Ne ikili bilirim ne altılı…
Ne olduğunu anlamaya çalışırken, biri yapıştı yanıma.
“Abi ver bi ikili tüyosu be abi”
Cümle zaten İngilizce gibi geldi bana… Anlamıyorum ki…
Laf atılmış kız çocuğu gibi hissettim kendimi yanıt bile veremedim…
Yok yapıştı. Gitmiyor kardeş yanımdan…
Yüksek zekayı konuşturdum, attım kafadan iki rakam…
Sonra unuttum ben bunu..
Aradan yarım saat geçmedi, koşturarak yanıma geliyor…
“Baba süpersin tuttu, senin eşekler geldi… Ver bi tüyo daha kurban olayım”
La havle…
“Anlamam” demeyi bırak hiç anlatamıyorum artık… Attığım tuttu ya…
Bi daha salladım…
Aynı abi yarım saat sonra bu kez hiddetli bir tavırla geldi…
Bütün parayı benim ikinci atmasyona yatırıp kaybedince, akıl başa gelmiş…
“Hay senin gibi gazetecinin ben…”
Devam edemedim cümleye… Bizim meslek geçmişini yedi bitirdi.
Dayak yemediğime şükür…
Aynı işlem, maçlarda da olurdu.
Taraftarlarla beraber daha kapıdan çıkarken başlardı sorular…
“Göztepe maçı nolmuş? Adana ne yaptı? Altınordu? Ya İzmirspor”
Mübarek, beraber dağın başındayız ben nerden bileyim?
Cep telefonu yok internet yok iletişim yok…
Sallardı içinden gazeteciye…
“Senin gibi gazeteciyi….”
….
Geçen yerel seçimlerde Çiğli’den Aziz Buğa, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan adaylık sözü almış, sevenleri havalimanında araba konvoyu yapmıştı.
Yaklaşık 100 araçlık araba konvoyu Basmane Yeşildere cıvarına gelmişti.
Bir telefon; “Çiğli adayımız değişti. Yeni aday Hasan Arslan ….”
Konvoy dut yemiş bülbüle dönmüştü…
Geçtiğimiz hafta da acı akıbet, Balıkesir’de yaşandı…
Kelli felli adamlar, ceket kravat Balıkesir adayını açıkladı.
Davul- zurna, nümayiş… Matbaalara siparişler, çok acil kodlu proje toplantıları…
Daha bir bardak su içmeden boğazda kaldı.
Kemal Kılıçdaroğlu vazgeçti…
“İYİ partiye oy verin, vazgeçtim, oynamıyorum” dedi…
Nedense hiç şaşırmadım…
Tam bunları kafamdan geçirirken, eski müteahhit bir abiyle karşılaştım…
Kendisi CHP'ye gönül vermiş, bir ara aktif çalışmış, şimdi emekliliğini yaşıyor…
“Kim olur? “ dedi…
“Kemal’in bilmediğini ben nerden bileyim” diyeceğim, diyemedim…
“İkinci ayakta 3-8 olur” çıktı ağzımdan…
Bir sessizlik tabi peşinden…
“Yine ağzını bıçak açmıyor… Şifre mi bu şimdi?” dedi…
“Yoo” dedim…
“Bak görürsün… Kesin böyle…”
……
Bu tutar, attığınız hiçbir isim tutmaz…
Çünkü Kemal bey de, parti meclisi de senin benim gibi…
“Geldik buraya da, ne yapacağımızı bilmem ki. Makine de asılı boynumda…”
“Hay benim gibi gazetecinin de, beni buraya süren müdürün de“
İyisi mi sallayalım;
Birinci ayak İstanbul, ikinci Ankara, üçüncü İzmir…
Üçüncü ayak;
“3-8 olur 3-8… Kesin bilgi yayalım”

***

Tutmaz


Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ile işbirliği hazırlığında.
Tamamen fiyasko olacak.
Bazen CHP karşıtlarının dediği oluyor, üzülüyoruz.
Gerçekten tabanını tanımıyor bu yönetim.
Hele hele, kırsalda.
Senin ne dediğinden haberi yok ki rençberin…
Haberi yok, Hamide ninenin, Cemal dedenin…
O dedesinden gördüğünü yapacak.
Gözü altı oku arayacak…
Varsa pusulada, altıoka basacak…
Sen de feda ettiğin ilçe ve illerdeki örgütlerini küstüreceksin.
Başka hiçbir şeye yaramayacak.
Hele orta kuşak…
Kusura bakmayın da, 80 öncesinin sağ-sol kavgalarını bilenler,bilir.
Birbirlerine silah doğrultanlar kurşun atanlar vardı.
Hiç akla yatkın değil o kuşağın çocuklarının CHP'ye oy vermesi.
Ya da o CHP'lilerin MHP kökenli İYİ Parti'ye oy vermesi…
Bu aş tutmaz…
Üzgünüm tutmaz…

***

İZBAN


Tam bir Türkiye tablosu.
Eskiden fakir fukara işçi takımının umudu sol idi.
Söylem de öyle idi.
Şimdi renk değişti.
İzliyoruz, görüyoruz.
Fakir fukara, köylü, bir bölüm işçi, gözü kapalı “Tayyip” diye bağırıyor.
Sol kesim de hayret ediyor…
Kimleri hayret etmeyi bırakıp, aşağılamaya başladı çoktan.
“Bidon kafa, cahil“ falan filan.
Çuvaldızı kendine batıran yok.
İZBAN’da zam oranı yüzde 22 olarak kabul edildi.
Belediye, giderayak “Ben olsam vermezdim” dedi.
Neden?
“Devlet, Millet, vatan…Korumak lazım”
E, bu zammı veren kim Atina konsolosluğu mu?
Sonra da “Nasıl oluyor da oluyor?” diyoruz değil mi?
İşçiden kop, köylüden kop…
Anlama, anlaşılama, anlatama…

***

KONUŞMAYI BİLİRSEN


Kuşak 15 yılda bir değişir…
45 yıl önceki hayat bebeklerimizi ilgilendirmez…
Anlamaz zaten…
Biri zaman tünelinden çıkıp gelse, ben senin çok büyük büyük dedenim dese,
Evladının umurunda olmaz…
Kuşak dediğin şudur.
Baba anne anane babane dede..
Al bitti…
Şimdi dilini değiştirmezsen, evladınla temas kuramazsın.
DNA aynıdır aslında…
Misal, Müslüm Gürses’i sevmez yeni kuşak,
Oysa cover rock tadında söyler ve dinlerse beğenir.
Demek ki neymiş…
Herkes ağzından çıkanı duyacakmış…
Anlatamıyorsa dil değiştirecekmiş…
Ana fikir aynı olsa da dil ve söylem yenilemeyen, anlaşamaz, iletişim kuramaz…
Konuşmayı bilirsen, kendini yenilersen her köprüyü beş dakikada kurarsın…
Üstelik ücretsiz…
1970 kafasıyla 2019 seçimlerini alman imkansız yani…
Bilmem anlatabildim mi?

***

DELİ ZİYA: “Düzen bozuldu… Ayıların kış uykusuna yatması gerekmiyor muydu?”