Seçimdi tamamdı devamdı derken biraz mevzulardan uzaklaşmak istiyorum ben.
Dönüp dolaşıp aynı şeyleri konuşup yazıyoruz çünkü.
Sıkıldım. Hesap kitap yapmaktan... 'İlk tur birine, ikinci tur diğerine ya da acaba öbürüne mi yoksa iki tur da diğerine mi?' derken kafa oldu sirkeli sarmısaklı kelle paça.
Memleket yakında epey karışacak gibi. Yine şaibeden şaibeye koşmalı, sandıkların üzerine oturmalı bir seçim bizi bekliyor. Bazıları utanmasa seçim sonuçlarını şimdiden açıklayacak. Öyle bir pişkinlik hali var ki, haydi bakalım hayırlısı.
Bari şu tatlişko cuma gününü başka mevzulara dalarak geçirelim dedim.
Hem kendi çevremde hem de magazin dünyasında gözlemlediğim bir insan tipi var.
Biraz onların dedikodusunu yapalım...

***

Beraber olduğun insanın, arkadaş olduğun grubun veya ne bileyim bir komşunun etkisinde kalıp, kabına girip onun şeklini almaya dünden hevesli insanların sayısı tahminimizden fazla.
Bu zamana kadar futbol topunu havada görse “tanımlanamayan cisim” olarak yorumlayacak bir kadın, fanatik bir sevgili sahibi olunca birden tribün anarşiği kesilebilir mesela.
Zorlama bir renk aşkı, ittirme bir fanatizm.
Adamın gözüne girmek için takım marşları ezberlemeler ve daha neler neler...

***

Ya da cool duruşu, outdoor sporlara olan merakı, yemede içmede seyahatte konsantre zevkleriyle tanınan, sanata düşkün, bohem bir adam kendine sosyetik bir sevgili yapınca birden ağzında savaş topu gibi bir puroyla cemiyet hayatının aranılan siması olabiliyor.
Podyumun en cüretkâr, en skandal sever, en hızlı mankenleri ise kendilerince ‘iyi bir parça düşürünce’ birden York Düşesi’ne bağlıyorlar.
O asalet pozları, o kutsal anne, tapılası eş havaları...
Belki şöhret yolunda gözleri dönmüş bir hırsla ilerlerken üzerlerine bulaşan çamurları böyle temizlediklerini düşünüyorlardır, kim bilir?
“Ben artık anne ve koskoca bilmemkimin eşiyim, bana geçmişimi hatırlatmayın” demek istiyorlardır. Belki onlar da haklıdır!
Bazıları için evlilik, hızlı geçmiş bir bekar hayatın temiz kağıda geçmesine vesiledir.

***

Bu ülkede kimse de demiyor ki 'Aga bu benim hayatım, hatasıyla günahıyla ne yaşadıysam ben yaşadım. Geçmişimden gurur duymuyorum ama utanmıyorum da... Kimseye verilecek hesabım da yok!'
Veya 'ben sen değilim, senin zevklerin, senin tercihlerin beni ilgilendirmiyor. Sen de benimkilerle ilgilenmek zorunda değilsin. Seveceksen birbirimizi böyle olduğu gibi sevelim.'
Az karakterli olun çocuğum. Kimin eşeğine binseniz onun türküsünü tutturmak yorucu olmuyor mu hem?
Kıbleniz belli olsun, her insanda kalıp değiştirmeyin.

Bulutlar şimdilik pembe


Ben korku ve umutsuzluk duvarını aştım galiba. Kendimde tuhaf haller hissediyorum. Ülkemle ilgili…
“Her şey kötüye gidiyor, bu cehalet, bu yükselen kötülük bizi boğacak, rejim elden gidecek” korkum ve ümitsizliğim yerini birden pembe bulutlara bıraktı.
Bu ülke gündeminde delirmemek için beynim galiba sistemi kapattı.
Bu ülkenin biraz daha çekilecek çilesi var ama sonrası düzlük gibi hissediyorum. Daha doğrusu hissetmek için kendimi çok zorluyorum.
Ülke bataklığa saplansın, karanlığa gömülsün, her evden yas çığlıkları duyulsun ama yeter ki neşe, huzur, mutluluk, barış, uzlaşma olmasın diyen kötü ruhlu primatlara inat kendimi iyi hissetmek için elimden geleni yapıyorum.
Buna kuyruğu dik tutmak ve iyi düşünüp iyiyi çağırmak da denilebilir.
Size de tavsiye ediyorum.