Evet arkadaşlar bir kez daha sandıkların üzerine oturmaya hazır mıyız?!
Oylarımız çalınmasın diye oradan oraya koşturmaya, plakasız araçları takibe, sandık başında kavgaya...
Kısaca bir demokrasi şölenine daha!!!!!

***

Bu arada hala ne gerekçeyle erken seçime gidildiğini anlayamayan bazı seçmenin kafası çorba gibi oldu.
Sabah CHP'nin adayı kim olursa olsun oyu altı okun altına basacağım diyen öğlene doğru HDP-Selahattin Demirtaş'ta karar kılıp akşama İYİ Parti-Meral Akşener en iyisi diyor.
Sabah kalkınca döngü bu kez tersine dönüp, Meral Selahattin'e, Selahattin tekrar CHP adayı artık her kim olacaksa ona...
24 Haziran günü sandık başına gidene kadar bu böyle devam edecek belli ki.
İnsanda ne ilke bıraktılar ne siyasi görüş.
Cumhuriyeti, hukuku, adaleti, medeniyeti, demokrasiyi kaptırmayalım yeter, gerisi kim olursa olsun diyenler kafası kesilmiş tavuk gibi bir sağa bir sola meyletmekte.

***

Bir de tüm bunların üzerine güllü bir tüy diken söylentiler var ki o ayrıca can sıkıcı.
Öyle tuhaf, lüzumsuz, nereden çıktı, ne alaka dedirten o malum ismin tartışılması bile insanın gururuna dokunuyor doğrusu.
'Ekmek için' skandalından sonra çıkara çıkara karşımıza bu ismi mi çıkaracaksınız diyoruz... Bir milletvekili diyor evet olabilir, diğeri diyor saçmalamayın bunlar algı yönetimi sakın inanmayın.
Zaten artık hiçbir söylenene inanmama noktasına çoktan gelmişiz, hala akıl sağlığımızın sınırlarını zorluyorlar.
Şiştik, balon gibi olduk.
İyilik, güzellik, barış, adalet, hukuk, demokrasi kazansın dedikçe dibe doğru sürüklenmekten vurgun yeme noktasındayız.
Haydi bakalım yine bir gayret, hem akli melekelerimize, hem öfkemize hem de oyumuza sahip çıkmaya ve tabii artık klasikleşmiş bir vatandaşlık görevi olarak sandıkların üzerine oturmaya!

Yine kaldık iki aya


Bir seçimin daha yaza denk getirilmesiyle sahillerde hayata tutunmaya çalışan esnafın morali yine çok bozuldu.
Temmuzdan önce kimse iş beklemiyor.
Doğal olarak vatandaş planlarını 24 Haziran sonrasına bırakmış durumda.
Hem Ramazan hem seçim sonrasına.
Tüm sene o üç aylık mevsimi bekleyenler bir ayın sandıklara kurban edilmesiyle bu kaybı ister istemez fiyatlara yansıtacaklardır.
Gerçi öyle olmasa da nedense bizim halkımız tatil deyince sadace Temmuz ve Ağustos aylarını biliyor.
Bayılıyorlar et ete yaşamaya.
Şehirdeki kalabalığın aynısını sahillere taşımazlarsa o tatile tatil demiyorlar.
Oysa şu günlerin kıymetini artık bir bilseniz de o malum iki ay sahilleri kasmasanız.
Siz de rahat etseniz, biz yerliler de. Ama nerdeee?