Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, ülkemizdeki nüfusun neredeyse yarısını oluşturan kadınların, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yaşadıkları sorunlar ortada. Kim ne derse desin kadınlar sadece kadın oldukları için eğitimden kariyere, siyasetten bürokrasiye kadar birçok alanda dezavantajlılar. Nüfusun yüzde 49.9'unu oluşturan kadınların, erkek nüfusa göre birçok alanda geride kaldığı/bırakıldığı bir sosyal düzenle mücadele ettikleri gerçeği günümüzde bile yadsınamaz durumda.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi yaşamda eşit haklara ve fırsatlara sahip olmalarını amaçlamaktadır. Ancak, bu hedefe ulaşmakta Türkiye'deki kadınlar hala ciddi zorluklarla karşılaşmaktadır.

**

En temel haklardan eğitimde dahi, kadınların karşılaştığı kısıtlamalar ve fırsat eşitsizlikleri göz önüne alındığında, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçek anlamda sağlanamadığı çok açık şekilde görülmektedir. Kadınların iş hayatındaki yerleri, yönetim kademesindeki temsil oranları, siyasi arenadaki katılımları gibi konularda da hala çok belirgin bir eşitsizlik bulunmaktadır.

Taciz, şiddet ve kadın cinayetleri vakaları ise kadınların bu ülkede karşılaştığı en ciddi sorunların başını çekiyor. Artık neredeyse saatte bir kadın öldürülüyor. Ve suçlular, eli kanlı katiller sadece erkek oldukları için, sadece “namusumu savundum” dediği için, takım elbise giydiği için hak ettiğinin çok çok altında bir ceza ile tabir yerindeyse elini kolunu sallayarak mahkeme salonlarından çıkıyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinden, kadın haklarından bahsedebilmek için aslında en başa dönerek kadınlara bu ülkede huzur içinde yaşama hakkı kazandırmak lazım.

**

Neden mi bunları yazıyorum? Malum 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Şimdi sokaklarda, metro girişlerinde karanfiller dağıtılacak, seçim arefesinde siyasiler yine çıkıp kadınları diline dolayacak ve bol keseden vaadlerini bu kez kadınlar üzerinden verecek. Sosyal medya hesaplarında kadının önemine dair boy boy paylaşımlar yapılacak. Ama tüm bunlar olurken, bir köyde bir kız çocuğu okulundan uzak kalmaya devam edecek, bir kadın bir sokakta aşkına karşılık vermediği biri ya da eski kocası tarafından katledilecek, bir kadın işyerinde mobbinge maruz kalacak. Yani ne 8 Mart’ta ne de ertesi günü bu ülkede kadınlar için hiçbir şey değişmeyecek.

Türkiye'de kadınların güçlendirilmesi, eğitim ve iş hayatındaki fırsat eşitliklerinin sağlanması, taciz ve şiddetle mücadelede daha etkin önlemler alınması, kanunların kadınların yanında olması ve tüm bunların gerçekten uygulanabilir olması kadınlar için daha yaşanabilir bir ülkenin temelini oluşturması dileğiyle…