Halikarnas Balıkçısı'nın, “Bir oturumluk yazı” diye tanımladığı öykü sanatının yaşayan ustaları olarak kimleri biliyoruz? Hele kadın kalemşörlere bakacak olursak, sayıları iki elin parmak sayısını geçmez sanırım. Ben, kadın öykü (hikaye) yazarlarımızın ilk sırasına Feyza Hepçilingirler'i koyarım. O, Ayvalık'ta doğdu. İzmir Kız Lisesi'nin ardından, Türk dilinin en yüksek öğretim kurumlarını bitirdi, oralarda öğreticilik yaptı. Üstelik Feyza, hem örgün, hem de yaygın eğitimde olağan üstü yararlı işler yaptı. Özellikle Türkçemiz konusunda hep “bir bilen” oldu.

İzmir Kız Lisesi öğrenciliğinden, İzmir'deki görev yıllarından tanıyordum kendisini. İzmir Sanatçılar Derneği etkinliklerinde birlikte göründüğümüz oldu. Şimdi hatırlıyorum; Rüştü Şardağ'ın çıkardığı ATAYOL Dergisi'nin bir sayısında “Feyza'ya Bir Ödül Daha” başlıklı haber çıkmıştı.

***

Bir gün -düzeltiyorum- bir gece, otobüsle İzmir'den Antalya'ya gidiyordum. Adetim olduğu üzere, çantamda “Book light” (kitap aydınlatıcı) vardı. Onu, Feyza'nın o günlerde çıkan “Sabah Yolcuları” adlı öykü kitabının sağ üst köşesine iliştirerek okumaya başladım. Her zaman yaptığım gibi; bazı satırların altını çizip, paragraf kenarlarına not düşerek... Antalya otogarında otobüs durduğunda, kitabı okuyup bitirmiştim.

Sıcağı sıcağına, bir yazı gönderdim, Cumhuriyet'te yayınlandı. O günden sonra Feyze Hepçilingirler beni herkese “ilk eleştirmenim” diye takdim etti. TRT, “Feyza Hepçilingirler” belgeseli hazırlayacaktı. İstanbul'dan gelen TV ekibi, moderatör olarak beni seçti. Yazarın hiçbir kitabını getirmemişlerdi. Onları da ben sağladım. Bence hoş bir belgesel oldu ama bu arada olan, benim kitaplarıma oldu.

Feyza ile birçok sanat etkinliklerinde birlikte bulunduk. Bir keresinde, “Gökova Öykü Günleri”nde Halikarnas Balıkçısı'nı andık, Feyza Hepçilingirler'i yaşadık. MUSANDER (Muğla Sebatçılar Derneği) Başkanı Sadettin Öztürk'ün yönettiği etkinlik, tadımlık oldu. O günden sonra Gökova Şadan Gökovalı Kültür Evinin en çok okunan kitapları arasında, Feyza'nınkiler başı çekti.

***

Adalet Ağaoğlu'na “Roman Ana” derim ben. Gülten Akın'ın “Şiirin Ablası” olduğu malum. Bugün için Feyza'ya “Öykücü Abla” desek? Az bile gelir. Çünkü onun, denemeci yanı asla ihmale gelmez.

İletişim Okulu öğrencileri için hazırladığım “Ders Notları”nda, deneme için şöyle tanımlar vermiştim: “Konuşur gibi yazı”, “Yazana göre yazı”, “Başka hiçbir türe sokulamayan yazı” vb. Deneme sanatının kurucu olarak Montaigne kabul ediliyor. Bizde bu türün öncüleri arasında Nurullah Ataç, Nermi Uygur, Bedrettin Cömert, Salah Birsel, Melih Cevdet Anday akla ilk gelenler oluyor. Şimdi bunların arasında Feyza, hak ettiği yeri almış bulunuyor.

Kar altında buğday tanesi

Yenileyin, kargodan, “tuğla” demesek bile “kiremit” kalınlığında bir kitap çıktı. Adına uygun kapakla: “Kar Altında Buğday Tanesi”. Hemen toprağı eşeleyip, buğday tanelerini gözümle okşamaya giriştim. Kalite kağıt ve özenli basımlı 416 sayfalık kitap, “Önsöz” dışında dokuz bölümde yaklaşık 100 deneme içeriyor.

İlk bölüm, “Kalemdir” başlığını taşıyor. İlk yazıda, sevgili kalemin çağlar içinde geçirdiği değişikliği pek güzel işliyor. Bu arada, Büyük İskender'in, Sezar'in, kalem yerine tüy kullandığını anımsatıyor bize. Kalem önemli. Ne demiş atalarımız? “Alim unutmuş, kalem unutmamış”

Kitabın, okullarda okutulması gerekli ikinci bölümü “Dersimiz Türkçe.” Türkçenin iyice kenara itildiği, Türkçe bilmemenin meziyet sayıldığı günümüzde ne kadar işlevsel. Zaten bu konunun yaşayan ve güvenilir uzmanlarından birisinin Feyza Hepçilingirler olduğu su götürmez.

“Kadın Başka” bölümü, adının açık ettiği dokuz yazı, “Biz ve Onlar” bölümü yedi yazı ile okurun gözü önünde. “Çocuk ve Yazın” başlığı altında 10 yazı içeren bölümün, benim gibi sizin de ilgisini çekeceğine inanıyorum; zira yazarımız, çocuk yazını dalında da adını öne yazdırmış kalem sahiplerinden biri. Bu yönden, potansiyel okurun, Kürk Mantolu Madonna”yı şarkıcı Madonla ile karıştırmasına üzülmesi pek doğal. (Unutmadan; “Sennur Sezar- Adnan Özyalçıner Aşkı” konulu yazısı ile ilgili olarak, sevgili yazarıma bir güzeltme (yani düzeltme yapayım: Feyza, Sennur ile Adnan ikilisine “A. Ş.” kurduruyor. Oysa Ortaklıklar Yasasına (Şirketler Hukukuna) göre Anonim Şirket en az beş ortakla kurulur!

Kitabın daha sonraki bölüm başlıkları “Kendimiz”, “Biz Bize”, “Küçük Dokunuşlar” ile “Ve Kendimiz”.

***

Feyza Hepçilingirler'in tüm yazıkları dikkate değer. Bu toplu denemeler kitabında ise, Feyza'yı daha yakından tanımamızı sağlıyor. Daha önce nasıl dikkatimi çekmemiş, bilemiyorum. Elimizdeki kitap, Feyza'nın ustaya saygı ve vefasını pek güzel ortaya koyuyoruz. Buna bir örnek olarak yazarımızın, öldükten sonra “Bozbulanık” ve “Korsan Çıkmazı” yazarı Nezihe Meriç'e yazdığı mektup (s.69-73). Yazarımız, ustası saydığı Nezihe'nin şu tümcesini gerçek bir duyarlılık örneği olarak gösteriyor;

“Kapının önündeki beton girişin bir yeri, incecik çatlayacak olsun, oradan bir sarı çiçek, sızan suyla beslenip günün birinde boynunu uzatıverir.”

Dahası Feyza, Nezihe Meriç'in “2007 Dünya Günü Bildirisi”ni bir anıt yazı örneği olarak sunuyor bize. Kendisinin, Nezihe Meriç'e 30 Ekim 2015 tarihinde yazdığı mektubu şu tümceyle bitiriyor:

“Yolu öyküden geçen herkeesin sana selamı var.”

Benim de Feyza, daha doğrusu, yolu öyküden geçen herkesin sana selamı var.