Derdimiz bir tane değil ki!

Deprem felaketini “geçici kaydı” ile rafa kaldırdık derken, Kovid-19’la mücadeleye başladık. Çünkü artan hasta ve ölüm sayıları korkunç! Her gün açıklanan resmi-gayri resmi rakamlar birbirini tutmasa da milletçe “korku tünellerinin” birinden çıkıp, diğerine giriyoruz. Hadi! korku tünelinden çıkıp, önümüze gelen ilk hastaneye gittik; Yatak yok! Tüm ülke bu durumda... Tek kurtuluş; özel hastanelerde. Gel gör ki, test ücreti 250 liranın üzerinde, bir gecelik kalış 10 bin lirayı buluyormuş. Çaresiz Kovid-19 tedavisi aile hekimlerinin yönlendirilmesi ve verdikleri koruyucu ilaçlarla evlerde yapılıyor. Bakanlığın ilk başta yayınladığı Hayat Eve Sığar (HES) formülü ile hastası-sağlıklısı çoluk, çocuk aynı çatı altında ve de eller semaya kaldırılarak işimiz Allah’a kalıyor.

***

Daha düne kadar “aş, iş” söz konusu iken “Azıcık aşım, kaygısız başım” diyenler, bugün onun

yerine “Nerede kaldı Kovid-19 aşım?” demeye başladı…

Ara ki bulasın; “yolda” diyorlar. Ama vatandaş “Bize aşı lazım, hem de bugün” diye diretiyor. Bize aşı lazım aşı! Geçen yıldan bu yana grip aşısını bile bulamayanlar da diyor ki; “Otur da başını kaşı!” Görüyorsunuz ki, son hafta insanlar hep bunu konuşuyor. Neyse ki, Cumhurbaşkanı açıkladı; ilk aşı 11 Aralık’ta Türkiye’ye Çin’den gelecek ve ilk aşı da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya vurulacakmış. Gelecek yılın ortalarında da herkese tatbik edilebilecekmiş. İnşallah grip aşısına benzemez!

***

Anlayacağınız, vatandaş “Deprem ve koronalı hayata” alışacak! Siyasetimiz de siyasilerin karşılıklı edepli-edepsiz, şerefli- şerefsiz sözleri ile “Curcuna 2020-21 operetini” sahneye koyarak ilk seçime kadar perdeleri indirmeyeceklermiş gibi görünmüyor mu?

***

Geçen haftaki “2020’yi uğurlamaya 35 gün kaldı” başlıklı yazım yine çok beğeni aldı. Uğurlama

törenlerine az kaldı; zaman daralıyor, meraklar artıyor. Bilinen tek şey; yılbaşında hafta sonu ile birlikte bir haftaya yakın evlerimizde çıkmayacağız. Benim “Sağlık, Spor, Siyaset, Sanayi, Eğitim ve Sanat” konularında danıştığım Ankara, İstanbul ve İzmir’deki değerli danışmanlarımı sizlere zaman zaman tanıştırıp fikirlerini aktarıyorum. Bu haftada onlardan bu yazılarla ilgili olumlu mesajlar aldım. Nitekim Pınar camiasının ve sanat camiasının yakından tanıdığı Halkla İlişkiler Uzmanı dostum Mustafa Derici, İzmir Depremi ile ilgili olarak sosyal medyadaki takipçilerinden gelen mesajlar için şöyle dedi: “Türkiye içinde Eskişehir’den Erdoğan Yörüksoy, Diyarbakır’dan Meltem M.Giresun’dan Mehmet Bilgin ve niceleri... Dahası var; Norveç’ten psikolog-yazar kardeşimiz Özge Özdemir Köz, Londra’dan Murat Ş, New York’tan Kartal Sokulgan ve Moskova’dan Arthur Fundukov ve niceleri tribün desteklerine devam ediyorlar ve de hemen her gün sağlıklarımızı soruyorlar. Pandemi nedeniyle bizleri her daim düşünürlerken şimdi de deprem neticesiyle anılarının olduğu sokakların, evlerin ve diğer mekanların son durumlarını merak ediyor haber bekliyorlar.”

***

Türkiye Spor Adamları Derneği İzmir Şube Başkanı sevgili Bahri Vreskala “Deprem-Korona-Yaşam” üçlemesi ile ilgili olarak geçtiğimiz haftayı hareketli geçirenlerden. “Çok acı bir durum, keşke olmasaydı” deyip şunları ekledi: “Bazı ülkeler aldıkları tedbirleri ülkemizdeki ilgili sorumlu yetkililer de zamanında alsalardı da binlerce kişi ölmeseydi. Özellikle Japonya da devamlı ve daha büyük depremler oluyor. Çünkü herkes görevini en iyi yapıyor. Hata yapan harakiri yaparak hayatına son veriyor. Kasım ayı başına kadar dünyada meydana gelen 22 depremde hayatını kaybeden 170 kişiden maalesef 157’si bizim insanımız. Bana göre suç; inşaatı yapan müteahhitler ve denetleyenlerle, caydırıcı örnek cezaları vermeyen adalet mensuplarında. Unutulmamalıdır ki ; ‘insan hayatı her şeyden değerlidir.’ Her gün artan ölümlere rağmen Süper ve Birinci Lig takımlarının futbolcuların da neredeyse tamamında koronavirüs testleri 'pozitif' çıkmasına rağmen futbol karşılaşmaları oynatılmaktadır. Bu futbolcular 14 gün karantinada kalmalıdır. Diğer ligler iptal edildi. Bunu takdir ediyorum. Ama bu çifte standarttır. Herkesin tedbirlere uyması insanlık ve vatandaşlık görevidir.”