15 Temmuz “kalkışması”ndan sonra oluşan uzlaşma halkın ileriye dönük beklentilerinin
umut “kapısı” oldu. Ötekileştirmeden, karşılıklı suçlamadan konuşarak sorunların çözülebileceğini
göstermesi bakımından bu “iklim” önemlidir. Bunu bozacak yaklaşım ve politikalar halkın
tepkisini çekecektir.
Bir takım yanlış uygulamalar yok mu? Var. HDP'nin bu iklimin dışında bırakılması, KHK'lerdeki
bazı yaklaşımlar, “cadı avına” dönüşebilecek uygulamalar gibi...
Bunun için halka “güven” verecek yaklaşımları ortaya koymak gerekir. Bu da öncelikli olarak
iktidarın görevi olmalıdır. Kışlaların kent dışına taşınmasının söz konusu olduğu günümüzde
Taksim'e kışla yapılacağının, ülkenin iç ve dış temel politikalarının belirlendiği MGK'da ana
muhalefet partisinin temsil edilmesi, ne kadar önemli olduğu ortaya çıkan laiklik ilkesi üzerine
inşa edilecek bir ulusal eğitim politikası, başta ihaleler olmak üzere saydam bir yönetim uygulaması, çevre duyarlılığı, ileri teknolojinin her alanda kullanılması, bağımsız yargı, siyasi parti
ve seçim yasalarının yeniden oluşturulması, basın özgürlüğü ve tabii ki Cumhuriyet, Demokrasi
ve özgürlükleri teminat altına alan sivil bir anayasa.
Bunları oluşturacak yaklaşım ve uygulamalar güven olayını pekiştirecektir.
İçeride oluşturulan “uzlaşma iklimi” dış politikada da oluşturulmalıdır. Rusya ve İsrail'le başlatılan
İran ve Suriye ile devam edecek gibi gözüken yeni politika çizgisi Batı ile ilişkilerde olumsuzluk
yaratmamalıdır. Gülen'in iadesi ile ilgili ABD'ni tercih yapma noktasına itilmesi sonuç verir mi bilinmez. Ancak küresel alanda 2050 yılına kadar hedeflerini belirlemiş olan Amerika ve onun dış operasyonlarının uygulayıcısı CIA'nın Asya ve Afrika başta olmak üzere 170 ülkede
örgütlenmiş olan cemaat yapısını bu hedeflere ulaşmak için kullanmaktadır, kullanmak
isteyecektir. Bu göz ardı edilmemelidir. Bilinmez belki “yüksek tansiyon” sorunu çözümleyebilir.