İşçilerin temsilciliğini üstlenen DİSK, güçlendikçe ülke gündeminde söz sahibi olmaya başlamıştı. Diğer sendikalardan DİSK'e yoğun bir geçiş vardı. Bu durumdan rahatsız olan ''Bey takımı'' ellerinde tuttukları meclis çoğunluğunu kendilerini seçen işçilere karşı kullanacaklardı.

15-16 HAZİRAN'DA NE OLDU?

Yıl 1970, CHP ve AP meclis sıralarında işçilerin sendika seçme, değiştirme özgürlüğünü kısıtlayacak kanun taslağını Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a sundu. İktidar yöneticileri ve muhalefet, sendikal hareketlerin karşısında kol kola duruyordu. Cumhurbaşkanı'nın onayıyla birlikte 11 Haziran günü işçilerin özgürlüğüne darbe vuran kanun, resmi olarak yürülüğe girdi. Bu yasa ile birlikte işçilerin sendika seçme özgürlüğü ellerinden alınmakta, sendika değiştirmek giderek güçleşmekteydi. 

Bu yasaya ilk karşı çıkan DİSK oldu.  15 Haziran sabahı emekçilerin elinden alınan hürriyetler işçilere “yeter” dedirtti. Ülkenin dört bir yanında haksızlıklara uğramış emekçi kardeşlerimiz, İstanbul’da tek bir yürek, tek bir ses olacaklardı. Harekete geçen işçilere diğer fabrikalardan katılım sağlandı, İstanbul'un dört bir yanından ayak sesleri yükseldi. İşçiler seslerini Türkiye’ye duyuruyorlardı. Bu durum bir dışa vurumdu. Evine ekmek götüren işçilerin, emekçilerin ayak sesleriydi.

DİSK önderliğinde çıkılan yola TÜRK-İŞ’te örgütlü işçiler de katıldı. Mücadele DİSK'in sendika mücadelesi değil, işçilerin özgürlük mücadelesine dönüştü. ''Gücümüz Birliğimizden Gelir'' pankartlarıyla 75 bin işçi, Türkiye’nin en büyük işçi eyleminin meşalesini yakmışlardı.

15-16 haziran büyük işçi direnişi-1

İşçilerin direnişine karşı o gece Bakanlar Kurulu acil olarak toplantı düzenledi. Kurul, 60 gün boyunca sürecek sıkı yönetim kararı aldı. İşçilere yapılacak baskının yasal zemini oluşturulmuştu. Buna rağmen İşçiler kararlı duruşunu devam ettiriyor, ''Bey''ler ise oturdukları devlet kademelerini göz korkutmak için kullanıyorlardı. İşçiler geri adım atmıyor, seslerini tüm Türkiye'ye duyuruyorlardı. Mücadele, sokaklardan Taksim Meydanı'na taşındı. Bir tarafta demokrasiyi savunan işçiler, bir yanda halkın polislerini maşa gibi öne süren ''Bey''ler karşı karşıya geldi. Olaylar kansız bitmedi. Acı haber maşayı tutanlardan değil halkın evlatlarından geldi. Kor ateş, sefaleti yaşayan halkın evlerine düştü.

CHP, Bülent Ecevit ve İsmet İnönü'nün kararı ile mücadeleyi sürdüren DİSK ve TİP'in yanında yerini aldı. Yeni sendika yasası uygulanmaya fırsat verilmeden karşılığını almış yükselen işçi direnişi ve grevlerin etkisiyle TİP ve CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldü. Mahkeme 9 Şubat 1972 tarihli kararıyla “üçte birlik” olarak da bilinen kanunu iptal etti.

İşçiler, birlik ve üstünlüğünü, haklı davalarını savunarak, özgürlüklerine sahip çıkarak, tüm Türkiye’de örgütlenerek sesini duyurmuştu. O zamanın gündemini belirleyenler “Bey”ler değil emekçiler olmuştu. O dönem “Demirel Hükümeti” olarak tarihe kara leke olarak düşmüş. İşçilerin direnişi “Büyük İşçi Zafer”i tarihe adını altın harflerle kazımıştı. Bugün “Demirel Hükümetinin” hatırlandığı veya kutlandığı tek bir günü yok ama İşçilerin kutlu zaferi her 15-16 Haziran tarihlerinde ilelebet, coşkuyla kutlanmaya devam edecektir.