“Noel ve Yılbaşı üzerimize doğru geliyor yine. O mide bulandırıcı ikili. Televizyon mağaralarından çıkan bütün o kalabalık. Aile toplantıları. Hiçlik, sahte sarhoşlar, sahte gülümsemeler, sahte insanlar.
Bir şekilde atlatırız umarım, bir kez daha.”
Charles Bukowski'nin cümleleri bunlar.
Bu ve benzerlerini yaklaşan 31 Aralık akşamı nedeniyle sık sık duyar oldum.
Oysa bırakalım artık şu serin duruş zorlamalarını...
Tamam, anladık; hiçbirimiz yılbaşı akşamını önemsemiyoruz, o geceye özel anlamlar yüklemiyoruz, zoraki kutlamalara katılmaktan nefret ediyoruz, takmıyoruz, umursamıyoruz ve bizler sürüden ayrı takılmayı seven özel bir güruhuz.
Hepimiz birbirimizi anladık; yeter.
Ayrıca istediğimizi düşünelim, söyleyelim, atalım tutalım, 31 Aralık sabahı program yapan, yapmayan herkesin içinde bir heyecan olacak işte...
Hele son dönemlerde öyle acı tecrübeler yaşadık, öyle ağır kayıplar verdik, o kadar yas tuttuk ki, ne olur bir gece de hep beraber gülsek?
Nasıl olsa her şey 1 Ocak'ta aynı şekilde devam edecek.
Keşke üzüntümüze, gözyaşımıza, kayıplarımıza neden olan insanlara "siz girmeyin!" deyip 2017'nin kapısını yüzlerine kapatabilsek.
Onlar geride bıraktığımız cehennem günlerinde ve kendi yaktıkları ateşte yok olsa.
Hırslarını, dişlerindeki kanı, kirli planlarını yeni yıla taşımasalar... Ah keşke!
***
Tamam, tarihin değişiyor olmasının hiç önemi yok. Ha 22 Mayıs'tan 23 Mayıs'a geçmişiz, ha 31 Aralık'tan 1 Ocak'a...
Efendim "Sadece ay-gün değil önemli olan; sene de değişiyor" derseniz, o da şahsen benim işime gelmiyor zaten. Yaşlanmanın nesi güzel allasen?
Bir kere, 'her yaşın ayrı bir güzelliği var' sözüne inanmayanlardanım ben. 'Güzel yaşlanmak' deyiminin de zavallı bir teselli olduğunu düşünüyorum.
Elden ayaktan düşmenin, kırışıp buruşmanın, türlü türlü hastalıklarla boğuşmanın, tazeliği, diriliği yitirmenin nesi güzel olabilir ki?
Yüzünü gerdirecek, memişlerini toparlatacak, yağlarını aldıracak, yılda iki kez detoks kamplarına katılacak bütçen varsa, o zaman güzel güzel 'yaş alırsın' tabii... Ama yaşlanmazsın.
Neyse, işte uzatmayalım, şu yılbaşı kutlamaları meselelerini fazla büyütmeden o geceye sadece biraz gevşemeye bahane olduğu gerçeğiyle yaklaşalım. Mesela ben; en çok, uzun zamandır görmediklerimi bir arada göreceğim için acayip sevinçliyim.
Bir de o gece güzellik yarışmalarına katılan yarım akıllı kızlara ezberletilen cümlenin gerçek olması için hiç durmadan dua edeceğim... Barış barış barış! Yurdumda ve tüm dünyada.

oncel-ilk-bolume
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Tedbir iyidir iyi

Umarım bu yukarıda yazdıklarım saf bir romantiğin çuvallaması olarak kalmaz.
Yılın son günlerini ve özellikle yılbaşı gecesini bize daha da zehir etmek için hain planlar yapılmıyordur.
Artık her güne "Bugün ne yaşayacağız?" tedirginliğiyle uyanıyoruz. Bu korku, huzursuzluk, endişe ve mutsuzlukla yaşamanın adını koydular: Yeni Türkiye...
Biz yine de tedbiri elden bırakmayıp kalabalıklardan, meydanlardan, sokaklardan uzak duralım olur mu?
"Akıllı insan korkar" sözünü hep hatırlayalım.