Futbol sanayi devriminin ürünüdür. İşçi sınıfı tarafından İngiltere'de keşfedilmiş ve kısa sürede dünya geneline yayılmıştır. Özü isyandır, içinde biraz şiddet, çokça da başkaldırı bulunur.
Otoriteyi sevmez.
Futbolun güzelliği ve heyecanı öngörülemez olmasından gelir. Karmaşa, düzensizlik, her an her şeyin olabilme olasılığı futbolu diğer spor dallarının arasında ön plana çıkartır.
Uzunca bir süredir Avrupa'da ve ülkemizde futbol ve dolayısıyla futbolla ilgilenen geniş kitleler yeniden dizayn edilmek isteniyor.
Toplum mühendisleri futbolun pazar potansiyeli ile kitleleri yönlendirmedeki etkisini bir potada eritmenin yollarını arıyor nicedir. Bunun adına da 'endüstriyel futbol' diyorlar.
Passolig adı altında tezgahlanan e-bilet uygulaması faşizan toplumsal mühendisliğin futbolumuza en net yansımasıdır.
Endüstriyel futbol, sorgulamadan tüketen bir taraftar profili peşindedir. Forma al, kombine bilet al, paralı televizyon platformlarına abone ol...
Karşılığında apolitik, etliye sütlüye karışmayan, siyasi slogan atmayan, önüne ne konulursa onunla mutlu olan bir kitle arzular.
Endüstriyel futbolun önemli bir yansıması da kulüplerdir. Çünkü toplumsal mühendislik sadece taraftarı dizayn ederek yürütülemez. Kulüplerin de dizayn edilmesi gerekir. Bunun için camia kulüpleri yavaş yavaş sermayenin ve sermayeyi veren kişilerin tekelinde toplanır.
Camiaların on yıllarca biriktirdiği değerler manzumesinin yerine kişilerin egosal değerleri ön plana çıkar. Alın size İzmir'den bir örnek...
Altınordu Kulübü'nün hamisi ve sahibi Seyit Mehmet Özkan'ın geçen haftalarda basına yansıyan açıklamalarını elbette duymuşsunuzdur. Ne diyor sayın Özkan, “Futbola iyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu sloganını gerçekleştirmek için girdim. Yarından itibaren sakalın her türlüsünü bırakmak yasaktır. Tüm teknik kadrolarımız ve A takımımıza katılan evlatlarımız dahil öz kaynağımızdan olan her sporcu maçlara tıraş olmuş şekilde çıkacaktır. Hafta arası serbesttir. Transfer edilerek A takıma gelen futbolcular kirli sakal bırakabilirler. Ancak maç günleri sakal etraflarını toplamalarını istiyorum. Hele o uzun bırakılmış sakalları hiç istemiyorum.”
Özkan bununla da yetinmiyor, altyapıdaki oyuncuların maç ayakkabılarının tek renk ve siyah olacağını belirterek, “A takım devamlı kadrosuna giren evlatlara ayakkabı rengi serbest. Çünkü artık 'vitrin'de ama yine de pembe olmasa iyi olur” diyerek alt yapı oyuncularına renkli kramponu yasaklıyor.
Futbol takım oyunudur ama bireysel yeteneklerin sonucu en çok etkilediği spordur. Belli bir amaca yönelen futbolcular yeteneklerini özgürce sergiler, oyun sitili, giyim tarzı, saçı sakalı ile bireyselliğini yansıtır. Bireyselliği bitirirseniz futbolu da bitirirsiniz. Heyecan kalmaz.
Bizler sahada tek tip üniformalılar değil, bireysel yeteneklerini ve kişiliğini sahaya dilediğince yansıtan özgür futbolcular istiyoruz...
Bunun için de faşo-lige de passo-lige de hayır...