Bir dost meclisiydi, Karşıyaka’da bir sokağa isminin verildiği güne ait görüntüleri izlemiştik.

Melih Cevdet Anday’ın “Sevdiğim çiçek adları gibi / Sevdiğim sokak adları gibi / bütün sevdiklerimin adları gibi / adınız geliyor aklıma...”  dizeleri döküldü Okan Yüksel’in dilinden, sonra Berin Taşan’ın yaşamına dair anekdotlarını paylaşmıştı Sancar Maruflu…

Yaşama va dünyaya kıymet veren,  dünyayı güzelleştirmeye çalışan, mesleki başarılarında olduğu gibi kültür sanat alanındaki çalışmalarıyla da göz kamaştıran güzellikteki insanlığını dinlemiştim o gün onlardan.

O şair ki; Karşıyaka’nın unutulmaz başsavcısı,  hafızalara kazılmış şiirlerin yaratıcısı..

Bir hukuk insanı, kültür insanı, spor insanı...

Şiir coğrafyasında bizi bir kapının önünde“Aç kapıyı ben geldim” şiiriyle saran ince ruhlu şairimiz; Berin Taşan.

“Korka korka değil usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim”  

Tam adı Nizameddin Berin Taşan’ın 1928 yılında Merzifon'da başlıyor yaşam öyküsü… ‘Merzifon’un Tarihi’nin yazarı Aziz Taşan babası, döneminin ünlü mutasavvıf şairlerinden Merzifonlu Şeyh Abdurrahim Rumi’de on altıncı kuşaktan büyük dedesidir. Öğrenim hayatı Merzifon, Niğde ve Samsun’da devam eder, 1947 yılında liseden mezun olur ve Adalet Bakanlığının açtığı sınavı birincilikle kazanarak Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni girer ve 1951 yılında mezun olur.

Şiirle de erken yaşlardan itibaren ilgilidir. Ama edebiyat dünyasına ilk merhabası Varlık dergisinde 1946 yılında yayınlanan ilk şiiri ‘bizden sonra’ ile oldu. Nurullah Ataç o ilk şiirin ardından yaptığı değerlendirmesinde “Berin Taşan bay mıdır bayan mıdır bilmiyorum ama günün birinde bize çok güzel şiirler verirse şaşmam” demiş ve yanılmamıştı.

Hukuk ve edebiyat bir arada devam etmektedir ve Savcı olarak göreve başladığı ilk yer de İzmir’dir. Şiirler yazan ince ruhlu savcımız, taviz vermeden mücadele eden bir adalet savaşçıdır.  Eğilip bükülmeden görevini yapmaya kararlıdır. 1955 yılınca özel işlem bekleyen bir partilinin isteğini yerine getirmediği için bu yüzden Şiran’a gönderilir. Onlara göre sürgündür, Beril Taşan için vazife. O memleketinin her yerinde layığıyla görevini yerine getirebilecek faziletlerle donanmış bir hukuk adamıdır. Tekrar döndüğü İzmir’den ikinci kez gönderilmesinin sebebi ise şiirdir. Yönetimi yeren bir şiirinden dolayı Sinop’a gönderilir. Kendi anlatımıyla “İzmir’den Sinop’a yolculuğum bir şiirler başladı.” Onu yerinden yurdundan eden şiir “orta yolcu” isimli şiiridir.  Sinop Kalesi’nde gördükleri, yaşadıkları, yaptıkları hiç unutulmayacaktır. Ne kendisi unutacaktır ne de hayatlarına dokunduğu insanlar.

“Sinop Kalesinde Dokuz Yıl” başlıklı yazısında “İyi ki o şiirleri yazmışım, o eylemleri yapmışım. Yoksa Şiran’ı, Sinop’u nasıl görecektim? Şiran’daki çoban, Sinop Kalesinin üstünde açan aslanağzı, şiirlerime nasıl girecekti? Sabahattin Ali’nin gaz lambası altında şiirlerini, hikayelerini yazdığı Sinop cezaevinin o ünlü Karadağ koşuğunu nasıl görecektim, nereden bilecektim” der.

Dokuz yılını geçirdiği, türkülere, şiirlere konu olmuş Sinop Kalesi’nde (Cezaevi) büyük işler başarır Berin Taşan.

Türkiye de cezaevindeki hükümlülerle ilk defa tiyatro sanatını buluşturan, yaygınlaştıran bir kültür adamı, bu tiyatro gösterilerini yoksul hükümlülerin yararına düzenleyerek onlara yardım etmeye çalışan, emekli hakim, şair Veysel Gültaş’ın deyimiyle kimsesizlerin savcısıdır.

Sinop kale duvarlarının dışına çıkarılamayan mahkûmları, cezaevinde kurduğu futbol takımıyla, şehir stadına çıkarmış futbol karşılaştırması yaptırmış, cezaevinde kurduğu voleybol takımıyla Sinopluların alkışları eşliğinde maçlar kazandırmış bir spor adamıdır da aynı zamanda…

Hiçbir zaman susup sinen, olanı biteni odasının penceresinden izleyen bir insan olmadı Berin Taşan. Elini hep taşın altına koyan, eğip bükmeden yazan, eğilip bükülmeden yaşam süren şerefli bir insandı.

Karşıyaka Adalet komisyonu ve ağır ceza mahkemesi başkanı Vefa Kurttepeli Berin Taşan adına düzenlenen bir etkinlikte “Adalet misyonunun yüzakı, seçkin, arı duru bir insanımız” diye bahsediyor kendisinden.

Hukuk alanında, yazın alanında, düşün alanında baş eğmeyenlerden biri oldu. Ulusuna, cumhuriyetine, Mustafa Kemal Atatürk’e karşı sevgisi bir bayrak gibi dalgalandı hep. Çağının sorunlarından kaçmayan, yazdıklarının ve yaptıklarının sorumluluğunu da üstüne alan yiğit aydın, yüreği volkan, hafızalarımızda yaşlanmaz delikanlı…

Berin Taşan güncelliği de içeren, sorunları konu edinen, insanlığın değerlerini evrensel bir dille seslendiren, yazınımıza kendine özgü bir şiir getiren, çağdaş, aydın, yalın, okkalı, soylu bir şiir işçisi..

Yanardağların ve büyük yaylaların diliyle ozan kültür birikimini pekiştiren, Anadolu uygarlığını çağdaş kültürle bütünleştiren, toprağını, insanını dünyaya taşıyan, şiirin yumuşaklığını, lirizmini, musikisini yaratan bir yazın adamı…

Yeditepe Dost, Ataç, Seçilmiş Hikâyeler, İmece, Kaynak, Evrim, Soyut, Türk Dili, Kıyı, Yeni Ufuklar gibi dergi ve yayınlarda şiirleri, yazıları yayınlandı. Cumhuriyet ve Vatan gibi süreli yayınlarda yazılar kaleme aldı. 

Hukuk alanında yazdığı kitaplar oldu ama en unutulmazlarını şiir de verdi, ilk şiir kitabını “Ellerim Gözlerim Yüreğim” 1960 yılında yayınladı. Sonra araştırma, şiir, tiyatro, biyografi, hatıra olarak devam etti yazmaya…

Son kitabı hatıralarını topladığı “Bir Tanığım Kalsın” 2005 yılında yayınlandı. Atila Er ile yaptığı söyleşide anılarını yazma amacını "Yazmam nam olsun diye değil, benden sonra gelenlere yalnız olmadıklarını kanıtlamak için, 'Bir Tanığım Kalsın' diye oldu” diyerek açıklamıştı.

Son görev yeri olan Karşıyaka’dan 1985 yılında emekli olarak iş yaşamına avukat olarak devam etti. Toplumsal hassasiyetleri olan, sosyal duyarlılığı yüksek bir insandı. Çevre ve doğaya karşı kendini hep sorumlu hissetti. Sancar Maruflu’nun anılarında Atatürk Ormanı ile ilgili yaşanan adli bir süreçte Berin Taşan duruşmalara kendi isteği ile katılmış davaların takipçisi olmuştu. İzmir Baba olarak bildiğimiz rahmetli Sancar Maruflu Berin Taşan’ı “çok iyi bir çevreci, mükemmel bir insandı” diye anlatırdı.

Berin Taşan şerefiyle, şiirleriyle, nezaketi ile yaşadı öyle de kaldı dostlarının sevenlerinin akıllarında…

Berin Taşan ne çok güzellikler bırakarak ayrıldı aramızdan, ne unutulmaz şiirler… Ruhunun inceliğinden, naifliğinden üflediği şiirleri ile sardı, ısıttı yüreğimizi… Hukuk, yazın ve düşün alanından bir beyefendi olarak eğilip bükülmeden dimdik yürüyerek geçti gitti.

“Ben şairsem, parasızsam, bu şiiri yazmışsam
Elimdeki avucumdaki senin
Atın gideceği bir ince yoldur
Güvercin besler, gül satar yine sana bakarım”

Sabahın Seher Vaktinde

Yüzünün öptüğüm yanı artık çekimser kalamaz

Binlerce bayrakla açılmış yürüyor

En önde gideni tanıyorum,

Beyazıt’ta görmüştüm

Bir daha padişah geçemez bu sokaktan

Düzme mahkemeler kurulamaz.

Seninle sarılıp sabahlara kadar uyumamışız

Bir cumartesi pazar olmuş kolların arasında

Kolların arasında bıçağı duymuyorum

Yanyana kenarında pencerenin

Sen taşını eteğinde taşımışsın her sabah

Ben ellerimle taşımışım her akşam.

Çocuğumuza bakıyoruz, evimize bakıyoruz, dünyaya bakıyoruz

Bütün sanlı kollar arasında

Güllerin gelinciğin arasında

Yüzünün öptüğüm yarısında

Kötüye geçit yok

Buğday tarlaları çiğnenemez bir daha

Nükleer denemeler yasak.