Atatürk’ü eşsiz bir lider yapan özelliklerden çok önemli iki tanesinin yeterince bilinmediğini düşünüyorum; özellikle de Türkiye’de. Bunlardan ilki, Atatürk’ün ‘yerel’ değil, ‘evrensel’ olması; yaptıklarının sadece Türkiye’yi değil, çok geniş bir coğrafyayı etkilemesi ve ürettiği formüllerin bugün dünyada yaşanan ana sorunların çözümünde uygulanabilir olması. Yazdığım kitaba bu yüzden ‘Çözüm: Atatürk’ adını vermiştim.

Geçtiğimiz 10 Kasım’da sosyal medyada en çok paylaşılan videolardan birinde, Kemalist olduğunu söyleyen Loulou Dedola adlı Fransız öykü ve şarkı sözü yazarı da aynı şeyi söylüyordu: “Şu an 21. yüzyılda yaşadığımız tüm sorunların çözümü Kemalizm; bundan yüzde yüz eminim.” Kemalizm’in evrensel bir değer olduğunu, Mustafa Kemal’in inanılmaz başarılarının tarihte bir denginin bulunmadığını da dile getiren Dedola’ya tamamen katılıyorum.

Bir başka Fransız, 1922-1928 yılları arasında Türkiye’de yaşayan, Temps Gazetesi yazarı Paul Gentizon’a göre ise Avrupa’nın yüzyıllar boyunca, güçlükle elde ettiği değişikliği, Mustafa Kemal dünyada eşi olmayan biçimde 5-6 yılda tamamlamıştır. Kemalist reformların İslam’da batıl inançların tümü ile kaldırılması anlamına geldiğini; İran, Afganistan, Suriye, Mısır, hatta Arabistan’ın derin bir evrime girdiğini dile getiren Gentizon, Atatürk’ü yalnız Türkiye’nin değil, Doğu’nun öncüsü saymış, yazdığı kitaba bu nedenle ‘Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu’ adını vermiştir.

İki Fransız’ın dile getirdiği bu konuyu neden yeterince bilmediğimiz, ‘Fransız’ kaldığımızın üzerinde düşünmekte yarar var. Atatürk’ün başarısında çok büyük yeri olmasına karşın, az dile getirilen ikinci özelliği ise çok farklı, hatta zıt özellikleri bir araya getirerek sentez yapma yeteneği. Bu konuyu ayrı bir yazıda işleyeceğim.

Dünya’nın Sorunları ve Atatürkçü Çözümler

Dünya’da yaşanan sorunların ana kaynağı emperyalizm ve zenginin daha zengin olabilmek için fakiri sömürmesi. Genellikle ‘Böl-yönet’ stratejisi ile ırk, dil, din ve mezhep farklılıkları körükleniyor, ardından özellikle eğitim yönünden gelişmemiş ülkelerin doğal zenginlikleri yağmalanıyor.

Atatürk, getirdiği laiklik anlayışıyla İslam’ın mükemmel bir sentezini yapmış; ‘Gerçek İslam’ın da ‘Gerçek Demokrasi’nin de ancak laik ortamda gelişebileceğini kanıtlamıştır. Yaklaşık üçte biri soydaşlarımızdan oluşan İran’da kalıcı barış için çözüm, kesinlikle Atatürk’te. Başta Tebriz ve Urmiye’deki dostlarımız, bu konuda kafa yormalılar.

Çok iyi bir ‘savaşçı’ olmasına karşın, zorunlu olmadan yapılan savaşı ‘cinayet’ olarak nitelemiş ve ‘Barış’ı seçmiştir, Atatürk. Uluslararası barışın devamlı ve kalıcı olması için eğitim de önemlidir, ona göre: “Eğer devamlı barış isteniyorsa, insanların, insan kütlelerinin durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidirler.”

İkinci Dünya Savaşı’nın ne zaman ve nasıl başlayıp, hangi koşullarda nasıl biteceğini yıllar öncesinde tam olarak öngören Atatürk’ün şu öngörüsünün de yakında gerçekleşeceğini umuyor; ırkı, dini, dili ne olursa olsun, ‘insan’ olan herkesin bu amaçla mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorum: “Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak; yerlerini uluslararasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır.”

Not: Geçtiğimiz cumartesi günü çok sevdiğim Ergun Özgürel ağabeyim ile Ayvalık’ın çocuklarına ve gençlerine sporu sevdiren Sabahattin Tatar dostumu kaybettim. Ailelerine ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dilerim.