Çok uzun zamandır bu leş magazin türünü unutmuşuz, hatırladık.
Mahallede saç saça baş başa birbirini yolan kadınları izleyip çekirdek çitleyerek önümüze serilen avamlığa biz de ekmek bandık.
Olsun arada o da lazım, iyi geldi doğrusu.
Eğlendik güldük.
Konunun kahramanları Seren Serengil, Yeşim Salkım ve ebedi düşmanlık besledikleri isim, Gülben Ergen...
'Artık yaş olmuş 45-50' ile başlayan cümlelerde adı geçen bu üç kadının 20 yıldır bitmek bilmeyen kavgaları yine nüksetti. Sen kocamı kaptın, sen benim sevgilimi ayarttın vs.
Sormayın sonrası daha da komikti.
Sosyal medyada bir tag açıldı: #kocamadokunma!!!
Kahkahalar attık görünce.. Millet #hayvanımadokunma, efendim ne bileyim #ağacımadokunma, #çocuklaradokunma, #cumhuriyetedokunma falan gibi tag'ler açar bizimkilerin tek derdi kocacıkları!
Pek kıymetli beylerine 'sen neden elalemin kadınlarına dokunuyorsun?' demek akıllarına gelmiyor da, sanki evde beyni, karakteri, nefsi olmayan, kandırılması kolay mongol bir canlı besliyormuş gibi o pek kıymetli efendilerini fettan hemcinslerinden korumak için kampanya başlatıyorlar.
Özellikle Twitter'da #kocamadokunma tag'inin altında yazılanlara bakıp bakıp gülüyoruz hala... İyi makara çıktı bize, tag'i açanlardan Allah razı olsun :)

***
Buldumcuk nikahlar

Bütün buldumcuklardan teker teker boşanma-ayrılık haberleri gelmeye başladı.
Kimse de bu haberlere şaşırmadı.
Şimdi, bu buldumcuk dediğimiz kadın tipi ikiye ayrılıyor:
Tip A:
Şöhreti ve yaşı geçmiş, çaptan düşmüş, 40'a ramak kalmanın telaşına "benim artık doğurmam lazım" paniği eklenmiş kadınlar.
Onlar en tehlikelisi. Çünkü sadece üreme güdülerine yenilmekle kalmıyorlar, sağlam bir aile bulup hem kendi hem de çocuklarının geleceğini garanti altına almayı hedefliyorlar.
Artık oltaya kim gelirse... Kendinden küçükmüş, büyükmüş, gelenek görenek farklılıklarıymış, hiç önemli değil.
Önemli olan hamile kalmak ve adı herhangi magazinsel bir olaya karıştığında ekrana çıkıp gözyaşları içerisinde "Ben bir anneyim tamam mı?" demek...
Eskiden statü değiştirme basamakları evlenmekti.
Artık o da kesmiyor. Anne olacaklar, doğurmuş kutsal kadın zırhının ardına sığınacaklar.
Baştaki bütün o mutluluk pozları, "Valla billa çok aşığız" şeklindeki ikna çabaları bir işe yaramıyor.
Amaçları gün gibi ortada olduğu için de kimse gelen bu boşanma haberlerine şaşırmıyor.
Sadece doğurma güdülerini doyurmak ve geleceklerini garanti altına almak için babasız, ailesiz çocuklar büyütmeyi göze alıyorlar.

oncel-2

Tip B:
Onlar biraz daha saf... Şapşal demeye dilim varmadı.
Gençler, ünlüler, iyi ailelerden gelmiş, eğitimliler.
Dolayısıyla memleketin ne kadar namlı playboy'u varsa peşlerine düşüyor.
Hatta playboy eskileri...
Onların da derdi Tip A kadınları gibi aslında. Artık daldan dala konup içi boş ilişkiler yüzünden sarsılan imajlarını düzeltmek ve 'kaliteli' bir kadın bulup evlenerek baba olmak.
İşte Tip B'nin saflığı burada ortaya çıkıyor. Bir kadın nasıl tavlanır konusunda master'ı geçmiş, Nobel'e koşan adamlara kolayca kanıyorlar.
Türkiye'de sosyete kavramının içini boşaltan ailelerinden birine gelin gidecekleri için çok mutlu oluyorlar.
Önce medyaya tavır alıyorlar. Bir kasmalar, bir burnu yukarı kaldırmalar.
Daha nikah olmadan adamdan "kocam" diye bahsetmeler.
'Cool' bir imajla besledikleri şöhretlerini bir anda 'orta'yı bitirir bitirmez evlenmeye kalkan mahalle ergenine bağlıyorlar.
Basın mensuplarını "Soyadımı artık lütfen kocamın soyadı olarak yazın" diye fırçalıyorlar.
Kocasının kötü şöhreti memleketi sarmış, o kendini Monaco'ya prenses olmuş zannediyor.
Sonra tabii takke düşüp kel görününce yine gelsin ayrılıklar, boşanmalar, kavgalar...
Ama en kötüsü yine babasız ve ailesiz kalmış çocuklar.
***
Bu devran hep böyle mi gider peki?
Eee Yeni Türkiye bu, döner... Hedef için herkes tuttuğunu basamak yapıyor ve bu düzen bir süre daha böyle gider gibi görünüyor.