Türkiye siyasetinde, terör örgütü PKK'nın kendini lağvettiği ve silah bırakma kararı aldığı yönündeki haberlerin ardından başlayan ve terörist başı Abdullah Öcalan'ın hukuki statüsü ile "umut hakkı" tartışmalarını merkezine alan gerilim, yeni bir boyut kazandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un, Öcalan için özel bir "umut hakkı" uygulamasının gündemde olmadığını ve bu yönde herhangi bir görüşme yapılmadığını kesin bir dille ifade etmesinin ardından, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan'dan Bakan Tunç'un üslubuna yönelik sert bir eleştiri geldi. Doğan, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Bakan Tunç'un kullandığı dilin, özellikle Kürt sorununun çözümü ve toplumsal barışın tesisi gibi hassas bir süreçte ihtiyaç duyulan yapıcı ve birleştirici atmosferden uzak olduğunu savundu. Doğan, bu tür bir üslubun, tam aksine "zehirleyici bir etki" yarattığını ve kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirterek, Türkiye'nin polemiklere değil, hukukun üstünlüğüne ve demokratik bir uzlaşı zeminine ihtiyacı olduğunu vurguladı. Bu çıkış, DEM Parti'nin, Öcalan ve Kürt sorunu konularındaki tartışmalarda daha aktif bir rol oynayacağının ve hükümetin bu konudaki politikalarını yakından takip edeceğinin sinyallerini verdi.
"Üslubunuz yapıcı dilden uzak, zehirleyici bir etki yaratıyor"
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un AKP grup toplantısı öncesinde "umut hakkı" ile ilgili yaptığı değerlendirmelerdeki üslubunu hedef aldı. Doğan, "Sayın Bakan, Umut hakkı tartışmasından bağımsız; üslubunuz bu süreçte ihtiyacımız olan yapıcı dilden uzak, ne yazık ki zehirleyici bir etki yaratıyor," ifadelerini kullanarak, Bakan Tunç'un açıklamalarının, çözüm ve diyalog arayışlarına katkı sunmak yerine tam tersi bir etki yarattığını öne sürdü.
Doğan, açıklamasında, toplum olarak beklentilerinin, Adalet Bakanı'nın temsil ettiği makamın gücünü, adaleti tesis etmek ve toplumsal barışı güçlendirmek için kullanması olduğunu belirtti. "Toplum olarak beklentimiz; temsil gücünüzü adaleti tesis etmek için kullanmanız. Polemiğe değil, hukuka ve demokratik uzlaşıya ihtiyacımız var," diyen Doğan, Bakan Tunç'u daha sorumlu ve birleştirici bir dil kullanmaya davet etti. Bu eleştiri, DEM Parti'nin, Kürt sorununun çözümünde ve Öcalan'ın durumunun ele alınmasında, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir yaklaşımın da benimsenmesi gerektiği yönündeki görüşünü yansıtıyor.
Ne olmuştu? Bakan Tunç'un "umut hakkı" açıklaması ve Bahçeli'nin çıkışı
Hatırlanacağı üzere, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AKP'nin grup toplantısı öncesinde gazetecilerin, PKK'nın fesih kararı aldığı iddiaları sonrasında terörist başı Abdullah Öcalan'a yönelik bir "umut hakkı" uygulamasının söz konusu olup olmayacağına dair sorularına, "Böyle bir durum söz konusu değil. Böyle bir durum da görüşme de yok," şeklinde net bir yanıt vermişti. Bakan Tunç, belirli infaz düzenlemelerinin gündemlerinde olduğunu ancak "umut hakkı"nın bu kapsamda olmadığını ve Öcalan'a özel bir durumun bulunmadığını vurgulamıştı. "İnfaz kanununda yapılabilecek hususlar var. Kanun gerektiren bir husus olursa bunlar yürütmenin yetkisinde olan hususlar değil," diyerek, olası genel düzenlemelerin Meclis'in yetkisinde olduğunun altını çizmişti.
Ancak, "umut hakkı" tartışması sadece Bakan Tunç'un açıklamalarıyla sınırlı kalmamıştı. Daha önce, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim 2024 tarihindeki partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı ve doğrudan Abdullah Öcalan'a seslendiği konuşmasında, "umut hakkı"nı gündeme getirmişti. Bahçeli, Öcalan için, "Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın," demiş ve şöyle devam etmişti: "Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'umut hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın." Bahçeli'nin bu çıkışı, o dönemde siyasi kulislerde büyük bir sürpriz olarak değerlendirilmiş ve farklı yorumlara neden olmuştu. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan'ın, Bakan Tunç'un üslubuna yönelik eleştirisi, Bahçeli'nin bu sözlerini ve iktidar kanadındaki farklı yaklaşımları da dolaylı olarak hatırlatmış oldu.
DEM Parti'nin beklentisi: Hukuk, demokratik uzlaşı ve yapıcı dil
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan'ın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a yönelik eleştirileri, partinin Kürt sorununun çözümü ve Öcalan'ın durumu gibi hassas konularda nasıl bir yaklaşım beklediğini de ortaya koyuyor. Doğan'ın, "Polemiğe değil, hukuka ve demokratik uzlaşıya ihtiyacımız var" şeklindeki ifadesi, DEM Parti'nin bu tür sorunların çözümünde, gerginliği artırıcı ve kutuplaştırıcı bir dil yerine, hukukun üstünlüğüne dayalı, tüm tarafların katılımıyla oluşacak bir demokratik uzlaşı zeminini ve yapıcı bir diyalog ortamını öncelediğini gösteriyor.
DEM Parti, Öcalan'ın tecrit koşullarının kaldırılması, ailesi ve avukatlarıyla düzenli görüşme imkanının sağlanması ve Kürt sorununun demokratik çözümü için Öcalan'ın muhatap alınması gibi talepleri sıkça dile getiriyor. Partinin, Bakan Tunç'un üslubunu "zehirleyici" olarak nitelendirmesi, hükümetin bu konulardaki mevcut tutumunun, çözüm ve diyalog arayışlarına zarar verdiği yönündeki endişelerini yansıtıyor. DEM Parti, Kürt sorununun sadece bir güvenlik sorunu olarak değil, aynı zamanda temel hak ve özgürlükler, demokrasi ve toplumsal barış ekseninde ele alınması gerektiğini savunuyor.