Sevgili okurlarım,  bu ülke,  bu millet, çok daha güzel günler görmeyi çoktan hak etmiştir. Ancak bu güzel ülkemde böyle bir tablo yok. Bu millet, 14 Mayıs günü yapılan seçime derin bir yoksulluk içinde gitmiştir.

Bu milletin gençleri, bu seçime işsizlik ve umutsuzluk içinde gitmiştir. Bu ülkenin emeklileri, bu seçime borç batağı içinde yaşarken gitmiştir.
Bu seçimin en önemli sonucu şudur: Ülkemin aydınlık yüzlü insanları, demokrasi sevdalıları bu rejimi ve tek lideri değiştirme iradesini, bu seçimde aldığı oy oranı ile  sandığa yansıtmıştır. 
Gerçek şu ki: Hileler olmasaydı alavere, dalavere olmasaydı, seçim sonuçları farklı olurdu. Bu seçimin en önemli geçeği işte budur. Yirmi yıldır kazanan Erdoğan, artık bu seçimi kaybetmiştir. 14 Mayıs  günü sayın Erdoğan'ın bu seçimi kaybetme korkusu yüksekti. Seçim sonuçlarına göre Erdoğan %49.4,  Kılıçdaroğlu %45 oy oranına ulaşmıştı. 

Söylemek isterim ki bu seçim adaletli bir seçim olmamıştır. AKP, bu seçimde devletin bütün imkanlarını ve gücünü sonuna kadar seferber etmiştir. Devletin valileri, kaymakamları, bütün kamu kurum ve kuruluşları Cumhur İttifakı'na seferber olmuştur. Seçim, eşit koşullar altında yapılmamıştır. Bu güce rağmen Erdoğan yüzde 51 oy oranına ulaşamamıştır. Seçimi kaybeden Cumhurbaşkanı Erdoğan olmuştur. Seçimin ikinci tura kalması netleşince, kaybetme korkusu yaşayan sayın Erdoğan, seçimin ikinci tura kalmasına adeta sevinmiştir. Erdoğan, "Seçim ikinci tura kalırsa milletin bu iradesinin başımızın üstünde yeri vardır" demek zorunda kalmıştır. 

Devletin bütün gücüne karşı yarışan Kılıçdaroğlu'nun aldığı %45 oy oranı devletin bütün gücünün sahaya sürülmesine karşı alınan oy oranı ile gerçekten çok değerlidir. Bu oy oranı, milletin tek adamı ve bu rejimi değiştirme iradesinin önemli bir göstergesidir.
Sevgili okurlarım, seçim sandıkları açıldıktan sonra, AKP'liler Kılıçdaroğlu'nun güçlü olduğu yerlerdeki çok sayıda sandığa itiraz etti ve ıslak imzalı tutanakların veri akışını saatlerce engellediler. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bu verilere ulaşamadı. Sözde devletin  ajansı olan AA her seçimde olduğu gibi yapacağı bütün hileleri, bütün kötülükleri tekrarladı. AA muhalefete çelme takıp  kaybettik duygusu yaratmak için sürekli manipülasyon üretti. Muhalefetin sandıkları terk etmesi için elinden geleni yaptı. Bu ajans artık devletin ajansı olmaktan çıkmış, iktidarın güdümünde bir ajans haline dönüşmüştür. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi, şimdi ikinci tura kaldı. 28 Mayıs'ta yapılacak olan seçim artık bir seçim değil, milletin referanduma gitmesidir. Bu referandumda milletin önünde iki seçenek vardır. Ya Atatürk ve cumhuriyet yanlısı olacaksınız, Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na EVET diyeceksiniz.  Ya da Saray yanlısı olup Cumhur İttifakı Adayı Recep Tayyip Erdoğan'a EVET diyeceksiniz. Ya aydınlığı, özgürlüğü ve demokrasiyi seçeceksiniz ya da biat eden, kula kulluk eden yoksul bir toplum olarak yaşamayı sürdürmeyi tercih edeceksiniz. 

Son söz: Birinci tur Cumhurbaşkanlığı seçiminde duygusallık ön plandaydı. Şimdi duygusallığa yer yok. Şimdi aklı kullanma zamanı. Şimdi karamsarlığa, kararsızlığa PAYDOS deme zamanı. Şimdi demokrasiye hukuka, adalete, özgürlüğe ve hakkaniyete yürüme zamanı. Şimdi hiçkimseyi ötekileştirmeden aynı bayrak altında, Cumhuriyet sevgisi altında geleceğinize karar verme zamanı. Umutsuzluğa kapılma. Umutsuzluk bir zehirdir. Bu zehir her yere sirayet eder ve umudunuzu umutsuzluğa dönüştürür. 28 Mayıs gününe kadar yılmadan, usanmadan kendine düşen görevin neyse onu yerine getir. Korkma, yılma, vazgeçme... Siyasi mücadeleni asla ve asla bırakma. Tekrar ediyorum. Umutsuzluğa,  karamsarlığa ve güvensizliğe asla kapılma. Muhtaç olduğun cesaret ve kuvveti kendi içinde, kendi yüreğinde ve kendi vicdanında mutlak bulacaksın. Hiçbir yarışçı kaybetmek için yarışmaz. Tersine, iyi bir yarışçı gücünü ve aklını son limitine kadar kullanıp o yarışı kazanmaya çalışır.  Kemal Kılıçdaroğlu şimdi bunu başarmak için kolları sıvayıp yeniden yollara ve meydanlara inecektir. Karar milletindir. Çankaya mı, Saray mı?