7 Eylül’de APİKAM’da karşılayacağız 9 Eylül’ü, ayrımsız herkesi bahçeye davet ediyorum. 9 Eylül’ün 99. yılında İzmir’de garip olaylar da oluyor. Şaşırmıyorum ama üzülüyorum. Nasıl olur da İzmir Emniyeti bu gafilleri duymaz? Beni tehdit edenlere de bir çift lafım var!

Bugün size açık bir davet yazıyorum. Yazıyorum ve ricayla karışık bu daveti herkesle paylaşmanızı istiyorum. Bunca yılda bir hatırım varsa yüreğinizde, bu daveti yayacaksınız, inanıyorum.

Çoğunuz biliyor, kısa adı APİKAM olan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi Müdürlüğü’nde “koordinatör” olarak bulunuyorum. 2014 yılının Haziran ayından bu yana oldukça hareketli günler yaşadım, yaşıyorum.

Yıllarca “gazeteci” olarak hükümetlerden belediyelere, işadamlarından siyasetçilere hafiften “bela” oldum. Aslında basından belediyeye geçişimin asıl öyküsünü yazacağım bir gün. Zira dostlarım bilse de bazı “tiplerin” kibirli yalanlarını da yanıtlamak gerekecek.

Ama bugün konumuz davet…

APİKAM, İzmir’in hafızasıdır aslında. Apikam’ın yayıncılık tarafı ise Apikam’dan eskidir. Sevgili Ünal Ersözlü’nün gayretleriyle İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2000 yılından itibaren çok özel kitaplar yayımlamaya başlamıştı. Ünal Ersözlü’nün şairane yüreğiyle öncüsü olduğu ve 6 ayda bir yayımladığı “İzmir Dergisi” ise, bugün hala boşluğu hissedilen kültür hazinesidir. Ekrem Akurgal’dan Erkan Serçe’ye, Sabri Yetkin’den Yaşar Ürük’e, Orhan Beşikçi’den İlhan Pınar’a, Başak Ocak’tan Akın Ersoy’a, Engin Berber’den, Ahmet Gürel’e, Nedim Atilla’dan Fikret Tartan’a, pek çok, yüreği İzmir için atan yazarın, bilim adamının kitaplarını yayımladı, yayımlaya devam ediyor APİKAM.

Kent belleği alanında da Türkiye’ye öncüdür APİKAM. Ahmet Piriştina, Aziz Kocaoğlu ve şimdi de Tunç Soyer başkanlık dinamizmlerini hep yansıttılar Apikam’a.

Yazara hakkını veren, genç yazarları teşvik eden, İzmir’in tarihinden arkeolojisine, sanat tarihinden mutfağına, ticaretine ciddi yayınlara alan olmuştur Apikam.

Fikret Yılmaz, Sabri Yetkin, rahmetli Oktay Gökdemir, Ayşe Üngör, Şerafettin Budak ve şimdi de Hakan Aktaş’ın müdürlükleriyle APİKAM, üzerine titrediği İzmir’in “kurtuluş ve kuruluşun kenti” kaydını tutmaktadır. Şer’iye sicillerinden fotoğraflara, belgelerden anılara İzmir’in kadim şehir kalbini attırmaktadır.

APİKAM’ı bilmeyenler olabilir. Bendeniz 2014’den beri bu bilmeyenlere anlatmaya çalışmakla birlikte, ne yazık “bazıları da” yakın olmalarına rağmen “ne oluyor ki” diye söyleniyorlar. Duyuyor ve üzülüyorum bu kibirli cahillere.

“Kurtuluş ve Kuruluşun Kenti İzmir” kurtuluşunun 99. yılına yürüyor şimdi. Apikam kayıtsız kalabilir mi? Asla… Kurulduğundan beri “9 Eylül” konusunda coşkusunu, heyecanını hiç kaybetmedi Apikam. Arada bir kez iniş çıkış yaşansa da, 4 gün sonra Apikam tarihinde ilk kez “9 Eylül’ü karşılama etkinliğine” soyundu.

İşte davetim budur.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanlığı bünyesinde çalışan Apikam, 99. yılda muhteşem bahçesinde kültür aydınlanması yapacak. Daire Başkanlığı’na bağlı Akdeniz Akademisi, Tarihsel Çevre ve Tarihi Yapılar müdürlüklerinin de katılacağı üç günlük etkinlikte. Apikam-İzelman ortak çalışmaları da anlatılacak sizlere.

Hemen söylemeliyim ki, Başkan Tunç Soyer’in heyecanla teşvik ettiği üç güne mutlaka katılmanız lazım. İzelman Genel Müdürü Burak Alp Esen’in de yürekten desteği takdire değer. Etkinlikten sonra bu fikrin kahramanlarını ayrıca yazacağım ama, size şimdi neler olacağını da aktarayım.

7 Eylül Salı günü saat 11.00’den itibaren bahçede kurulan stantlarda kitaplarımızla buluşacaksınız. Yazarlarımızla söyleşecek, kitapları imzalatabileceksiniz. Apikam’ın “halkımız okusun” ve “İzmir aidiyeti” pekişsin diye yayımladığı kitapların fiyatlarından da çekinmeyin. İzmir Büyükşehir Belediyesi “önce halk” inancıyla kitap fiyatlarını, elektrik faturaları gibi görmüyor. Kitap tanıtım ve satışları 9 Eylül günü de devam edecek.

7 Eylül saat 18.30’da Kent Gözlemcisi ağabeyimiz Orhan Beşikçi Anafartalar merkezli eski 9 Eylül kutlamalarını hatırlatacak bize. Genç tarihçi kardeşim Mithat Kadri Vural ise 9 Eylül'e giden zorlu yolu anlatacak. Bu anlamlı söyleşiye bendeniz de katılacağım. 8 Eylül’de ise yine 18.30’da İzmir Belediye Tarihi kitabının da yazarı, değerli tarihçi dostumuz Erkan Serçe hem işgal hem de kurtuluş günlerini konuşacak.

Sizi bu enfes kitap ve söyleşi günlerine davet ediyorum. Ama bir davetim daha var ki benzeri olmadı bugüne kadar. Apikam bahçesindeki mini sergi salonunu belediye emekçilerimizle mini bir sinema salonuna çevirdik. 15’er kişilik gruplar halinde sadece 28 dakikalığına ve tabii ki maske-mesafe şartıyla alacağız sizleri. Her saat başı gösterilecek filmin içeriği ise sürpriz. Ama ipucu vereyim, 1936 yılında acaba 9 Eylül nasıl kutlanmış İzmir’de? Fuar nasılmış? Ve Türkiye’nin “küçük Amerika” olma yolunda 1964 Fuarı’nda neler varmış? 1936 ve 1964 İzmir’i nasılmış? Orijinal sesli, siyah beyaz film bunlar. Bence kaçırmayın. 7-8-9 Eylül günleri her saat başı, 11.00- 18.00 arası izleyebilirsiniz.

Bu yıl 99'uncu 9 Eylül’ü kutlayacak, Dumlupınar’dan Halkapınar’a tüm şehitlerimizi anacak, ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ile gazilerimize minnetimizi sunacağız. Hangi partiden olursanız olun, cebinizdeki Türkiye Cumhuriyeti yurttaş kimliğinizin heyecanıyla mutlaka katılın. CHP, AK Parti, İYİ Parti, MHP ve tüm partilerimizin il başkanlarına çağrımdır, milletin oylarıyla vekil olanlara çağrımdır, Vali Bey’den Emniyet Müdürü’ne çağrımdır… Herkese çağrımdır. Mutlaka Apikam bahçesinde buluşalım. İlk gün 7 Eylül…

Gelecek yıl 100 olacak “kurtuluşu” İzmir’in… Apikam’ın sürprizlerine hazır olun!

***

9 EYLÜL ÖNCESİ GARİP OLAYLAR

Geçen gün hem Cumhuriyet hem de Birgün Gazetesi haber yayımladı. İzmir’de bir mahallede bir tarikat grubu sokak teftişleri yapıp, millete ayara vermeye çalışıyormuş.

Şaşırdım mı? Hayır… Çünkü daha önce de yazdım. Bu “ayarcı takım” Emir Sultan Haziresi çevresinde de yapıyor bunu. Ciddi duyumlarım var. Hatta çocuklara yüzme öğretmek için Büyükşehir Belediyesi’nin etkinliğine de taş koymaya kalktılar. Basmane üzerinde ve “başka bazı mahallelerde” ciddi huzursuzluklar var.

Peki, aktif gazetecilik yapmadığım halde bana kadar gelen bu duyumlar, basınımızın, milletvekillerimizin kulaklarına gitmiyor mu? İzmir Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü duymuyor mu?

100. yılına doğru gittiğimiz Cumhuriyetimizi birileri “gafilce tahrip etmeye” uğraşırken, 15 Temmuz 2016’dan da mı ders almadı “bazıları”?

Kaldı ki burası İzmir

Bilmeyenlere, anlamak istemeyen gafillere söyleyim. Binlerce yıldır İzmir, doğudan gelen göçleri, batıdan esen rüzgârla İzmirli etmiş. İzmir’in gizemli bir tarafı vardır. Bunu da ne yazık ki başta iktidar olmak üzere “bazıları” anlamadı gitti. Birileri ciddi ciddi Bayraklı’dan Karşıyaka’ya, Balçova’dan Konak’a “İzmir’in demografisiyle” uğraşıyor. Şimdi de bu kendini bilmem ne sanan “ayarcı takım” türedi.

Şimdi bir noktayı daha yazayım. Bana da aylar önce ufaktan tehdit gelmişti. Emir Sultan Haziresi’nin ruhunu zerre bilmeyen bazı gafiller ciddi ciddi tehdit etmişti. Zerre korkmuyorum. Çünkü ben İzmir’e kurban olacak kadar sadığım. Bağım bağlantım da yok.

Beni “FETÖ” devirememiş, bu ABD projesi Yeşil kuşakçılar hiç deviremez. 

Hep söylüyorum bir kentte aidiyet zayıflatılırsa, boşluk karanlığa bürünür. İçinde “adam” olmayan “elbiselerin” özellikle 1946 sonrası takındıkları türlü haince tutum bugünleri yarattı.

İzmir, Mustafa Kemal’in “en sevdiği” kentti. Çünkü İzmir son 20 yıl hariç, tarihi boyunca yaşantısına, inancına, birliğine dokundurtmadı. İzmir’i “başka yerlerle” bir tutmak, tutanın kara cahil olduğunu gösterir. Dostça yazıyorum, iktidar partisi önce otursun “İzmir beni neden tercih etmiyor ısrarla” sorusuna cevap arasın.

Ama son 20 yıldır iktidarın başaramadığını iş dünyası başardı. Aidiyetten yoksun iş dünyası artık ciddi ciddi mezardaki dedelerinin hürmetine aklını başına toplamalı!

***

BENİM GÜZEL FUARIM…

Bir sonraki yazıma bırakıyorum. Çocukluğumun fuarlarını öyle özlüyorum ki… Dedim ya, iş dünyası 20 yıldır İzmir aidiyetini yitirdi diye? İşte fuarımızın da gözden düşmesinin nedeni budur. Gelecek yazı da size “ihaneti” anlatacağım. Kızan kızar… Adam olan da açar konuşur… Ama nerde bende o şans!