Fransız şair Paul Eluard, "Duygulu bir dili birlikte konuşacağız" der. Ve ekler ardından "İnsan isteseydi, güzellikten başka bir şey olmazdı dünyada. Her insan Promete'nin kardeşidir…"

İnsanın insana ihtiyacı olduğu ne çok duymak, duyumsamak istediğimiz sözler ve davranış biçimi değil mi?

Dilerseniz devam edelim Paul Eluard’ın Şiir’lerine, o muhteşem dizelerine:

“Bunca çektiklerim bir şey değil!
Bir şey değil canıma gelecek ölüm.
Ve umutsuzluğum ve yaşama dileğim;
Bir şey değil…

İnsanların mutsuzluğudur asıl dayanamadığım
Ve bir sürü haksızlık, bir de benim öfkem…”

Öfkemiz, kavgamız; her şeyin en güzeline layık olan insan için, can için, insanların canların yaşam hakkı ve özgürlüğü için, hür iradeleri ve çoktan seçmeli tercihleriyle yaşayabilmeleri için, hem güzellikler için. İnsanca, sapmadan, sapıtmadan mücadelemiz; gerekirse inadına, BİZ varız diyebilmek için…

 

***

 

Paul Eluard’a göre şairin soluması gibi duru, kendiliğinden, içten gelen şiir; hep en kardeşçe, en evrensel dili konuşur. Ve şiirin dili öylesine yalındır ve gündelik sözcüklerle kurulmuştur ki; en alışılmışların yanında, en az görülenleri de kapsar. O’na göre şiir öyle bir alevdir ki; bağrında güzel, verimli, ateşli, insancıl öğeleri, nesneleri, düşleri, varlıkları birlikte taşır…

“İnsan oldum, taş oldum.
İnsanda taş, taşta insan oldum.
Gökte kuş oldum, kuşta gök.
Ayazda çiçek oldum, güneşte ırmak.
Çiyde pırıltı;
Kardeşçe yalnız, kardeşçe özgür…”

Ne çok şu andaki yokluğumuzu, yoksunluğumuzu, çaresizliğimizi anlatıyor dostlar, değil mi? Aynı, “İyilik dans ediyor dudaklarımda,
Ölümsüzdür evim benim…
En büyük kural:
Yıkana karşı çıkandır,
Sevilmeye layık olan…”
 dizeleri gibi…

*****

Bugünkü konuğumuz Paul Eluard dostlar. Şu; eserlerinde 1. ve 2. Dünya Savaşları, İspanya İç Savaşı, Alman işgali, Direniş hareketi, Fransız Komünist Partisi’nin mücadelesi gibi yaşadığı olayları, aşk serüvenlerini ve rastlantı, dostluk ve düş gibi günlük olayları işleyen, sürrealist akımının kurucularından, 20. yüzyılın önde gelen lirik Fransız şairi…

Direnişin sembolü. Nazi işgaline bir savaşçı olarak bizzat cephelerde direnen; hayatında hep Sevgi’yi ve özgürlüğü savunan gönül insanı bir yandan, aşk ve devrim şairi…

Hani, Zülfü Livaneli’nin şarkısını söylediği “Hürriyet” şiirinin sahibi…

“Okul defterime, /Sırama ağaçlara,/ Kumlar karlar üstüne; / Yazarım adını…

Okunmuş yapraklara,/ Bembeyaz sayfalara,/ Taş, kan, kâğıt veya kül; / Yazarım adını…

Yaldızlı tasvirlere,/ Toplara tüfeklere,/ Kralların tacına;/ Yazarım adını…

En güzel gecelere,/ Günün ak ekmeğine,/ Nişanlı mevsimlere;/ Yazarım adını…

Gök kırpıntılarıma,/ Güneş küfü havuza,/ Ay dirisi göllere;/ Yazarım adını…

Tarlalara ve ufka,/ Kuşların kanadına,/ Gölge değirmenine;/ Yazarım adını…

Uyanmış patikaya,/ Serilip giden yola,/ Hınca hınç meydanlara;/ Yazarım adını…

Arzu duymaz yokluğa,/ Çırçıplak yalnızlığa,/ Ölüm basamağına;/ Yazarım adını…

Bir tek sözün şevkiyle,/ Dönüyorum hayata./ Senin için doğmuşum,/ Seni haykırmaya…”

***

Anısına, insanlık için duruşuna ve omurgasına, mücadelesine ve muhteşem üretimlerine saygıyla…

Biliyorum, oralardan insanlara yapılan haksızlıkları ve zulümleri; insanların yokluklarını, yoksunluklarını görüyorsun. Hiç merak etme Paul E! Özgürlük isteğin, çığlığın; dipsiz bir kuyuda yitip, gitmeyecek. Biz varız! İnanın dostlar: Bize sadece SEVGİ gerek!..