Türkiye geleceği için "hayati" kararlar alma aşamasında. Suriye'deki gelişmeler tüm
tarafları "güç" gösterisi yapma noktasına getirmiştir. Suriye'de Rakka ve Halep, Irak'da Musul, bölgenin geleceğini belirleyecek "odak" noktaları olacaktır.
Buralarda yapılacak kara harekatları sonucu belirlleyecektir. Rakka'ya harekat konusunda
TSK'yi öne sürmeye çalışan Amerika'nın bu yaklaşımı Türkiye açısından sakıncalıdır.
Koalisyon güçleri ve Amerikan kara unsurlarının katılacağı bir operasyona Türkiye katkı koyabilir. Ancak tek başına buna kalkışmak "bela"ya davetiye çıkarmaktır.
1990 yılından bu yana bölgeyi "bataklığa" çeviren Amerika, staratejik ortak olarak bugün izlediği politikalarla güven vermemektedir. Geçmişte Afganistan ve Pakistan'daki uygulamaları
ile sabıka dosyası hayli kabarık olan Amerika'nın Türkiye'yi bu "bataklığın" içine itmesine izin verilmemelidir.
Ateşkes anlaşması önemlidir. Uygulanması, tüm tarafların politikalarında değişikliklere
yol açacaktır.
Ancak iki sözü unutmamak gerekir. Birincisi; 1963 yılında Johnson mektubu sonrası
zamanın Başbakanı İsmet İnönü'nün, “Ayı ile aynı çuvala girilmez. Yeni bir dünya kurulur
Türkiye orada yerini alır”. İkincisi; Rusya Devlet Başkan'ı Putin'in bir ay önce söylediği
“3'üncü dünya savaşı çıkartmak istiyorlar.”
Çin Denizi'nden kutuplara kadar uzanan dünyanın 6 bölgesinde evrensel boyuttaki
gelişmelerden Orta Doğu'yu ayrı tutmak mümkün değildir. Türkiye bu olguyu görmek
zorundadır.