Türkiye'nin bereketli toprakları, bu yıl baharın müjdesini beklerken acı bir sürprizle karşılaştı. Yaklaşan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü öncesinde, üreticilerin yüzü gülmüyor. Şubat, mart ve nisan aylarında peş peşe yaşanan don olayları, ülkenin 34 ilinde adeta bir kabus senaryosuna dönüştü. Yaklaşık 15 farklı meyve türünün üretimini vuran bu afet, yaz aylarında sofralarımıza gelecek lezzetlerin hem miktarını hem de fiyatını olumsuz etkileyecek gibi görünüyor. Sektör temsilcileri, elmadan eriğe, kirazdan armuda pek çok sevilen meyvenin tezgahlarda zor bulunacağını, bulunsa dahi fiyatlarının cep yakacağını belirtiyor. Kimi ürünlerde fiyat artışının yüzde 100'ü bulabileceği konuşulurken, en iyimser tahminler bile en az yüzde 50'lik bir zam sinyali veriyor.

Son 30 yılın en sert kışı vurdu: "Böylesi bir afet görmedik"

Geride bıraktığımız son üç ay, özellikle tarımsal üretimin kalbi sayılan Çukurova, Ege ve Karadeniz bölgelerinde adeta bir don kabusuna sahne oldu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın açıklamaları, durumun vehametini gözler önüne seriyor. Bakan Yumaklı, bilhassa 10-12 Nisan tarihlerinde bazı bölgelerde son 30 yılın en düşük sıcaklık değerlerinin kaydedildiğini vurgulayarak, "Bu olumsuz hava koşulları sonucu, maalesef 2014'te yaşanan büyük zirai don olayından sonra tarihimizin en büyük zirai don olaylarından birini yaşadık" ifadelerini kullandı. Sahadan gelen haberler ve üreticilerin feryatları, Bakan Yumaklı'nın bu sözlerini ne yazık ki doğruluyor. Ağaçların tam çiçek açtığı, meyveye durduğu dönemde gelen bu beklenmedik soğuk hava dalgası, umutları da beraberinde dondurdu. Üreticiler, yılların emeğinin bir gecede heba oluşunun çaresizliğini yaşıyor.

Antalya'da bahçeler sessizliğe büründü: "Bu yıl meyve hayal olacak"

Türkiye'nin yaş meyve ve sebze üretiminde ve ihracatında lokomotif görevi üstlenen Antalya, don afetinden en çok etkilenen illerin başında geliyor. On binlerce çiftçinin ekmek kapısı olan bu bereketli topraklarda şimdi büyük bir endişe hakim. Antalya Toptancı Hali Komisyoncuları Derneği Başkanı Nevzat Akça, durumun vahametini çarpıcı sözlerle özetliyor: "Örtü altı seracılıkta, yayla bölgelerinde meyve kalmadı. Maalesef bu yıl meyve yok gibi bir şey. Türkiye'nin bu yaz ucuz meyve yeme şansı kalmadı. Üretici çok zor durumda kaldı." Akça'nın sözleri, sadece Antalya için değil, tüm Türkiye için bir uyarı niteliğinde. Yaylalardaki ağaçların neredeyse tamamının dondan etkilendiği, seralardaki ürünlerin bile bu afetten kurtulamadığı belirtiliyor. Bu durum, yaz aylarında tezgahlarda meyve çeşitliliğinin azalacağı ve fiyatların tavan yapacağı anlamına geliyor.

Emekli bayram ikramiyesi ne zaman yatacak? Kurban Bayramı emekli ikramiyesi ödeme takvimi açıklandı mı? Emekli bayram ikramiyesi ne zaman yatacak? Kurban Bayramı emekli ikramiyesi ödeme takvimi açıklandı mı?

Pazarda ateş pahası: Meyve fiyatlarına yüzde 100'e varan zam yolda

Nevzat Akça, özellikle yaz aylarının vazgeçilmezleri olan elma, armut, erik, kiraz ve kayısı gibi meyve çeşitlerinin dondan ağır yara aldığını kaydediyor. "Tam çiçeklenme dönemindeki meyvelerin hepsi gitti. Bazı ürünlerde yüzde 100'e varan ama ortalamada en az yüzde 50 ürün kaybımız var," diyen Akça, acı gerçeği rakamlarla ortaya koyuyor. Bu kayıp, doğrudan tüketiciye yansıyacak. Akça, "Yani diyebiliriz ki yaz aylarında meyve fiyatları en az yüzde 50 zamlanacak. Hatta bazı ürünlerde bu artışın yüzde 100'ü bulması kimseyi şaşırtmasın. Üretimdeki bu sorunlar nedeniyle gelecek yıllar için de kaygılıyız," şeklinde konuşarak durumun sadece bu yılla sınırlı kalmayabileceğinin de sinyallerini veriyor. Domates fiyatları üzerinden bir örnek veren Akça, "Şu an halimizde domatesin kilogram fiyatı 15 ila 30 TL arasında değişiyor. Bu ürün İstanbul'a gittiğinde fiyatı en az 50 TL olacak," diyerek yaklaşan zam fırtınasına dikkat çekiyor. Bu durum, dar gelirli vatandaşların meyveye ulaşımını daha da zorlaştıracak.

Dünya lideri olduğumuz ürünler tehlikede: İhracatta kara bulutlar

Don afetinin vurduğu alanlar sadece iç piyasayı değil, Türkiye'nin ihracattaki güçlü kalemlerini de tehdit ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye, fındık, kiraz, incir ve kayısı üretimi ile ihracatında dünya genelinde zirvede yer alıyor. Dünyadaki fındık üretiminin yüzde 67'sini, kirazın yüzde 26'sını, incirin yüzde 27'sini ve kayısının yüzde 23'ünü tek başına karşılayan Türkiye için bu ürünler, önemli bir döviz girdisi anlamına geliyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye'nin toplam yaş meyve ve sebze ihracatı 3,4 milyar doları aşmıştı. Bu dönemde yalnızca narenciye ihracatı 1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşirken, taze meyve ihracatı ise 1 milyar 350 milyon dolar olmuştu. Türkiye'nin toplam meyve-sebze mamulleri ihracatı ise 2,7 milyar dolar düzeyinde seyrediyor. Bu ihracat içerisinde üzüm, kayısı ve incir gibi kuru meyve ve mamulleri 1,8 milyar dolar olurken, tek başına fındık ve mamulleri ihracatı ise 2,6 milyar doları geçiyor. Yaşanan don afeti, bu parlak tablonun üzerine gölge düşürme riski taşıyor. Üretimdeki düşüş, ihracat rakamlarına da olumsuz yansıyacak.

Tezgahlara ulaşamayan lezzetler: "Sert çekirdeklilerde hasar büyük"

Şubat, Mart ve Nisan aylarına yayılan don olayları nedeniyle meyve üretiminde yaşanan büyük kayıp, tezgahlara da yansımaya başladı bile. Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Ferhat Gürüz, sahadaki durumu net bir şekilde ifade ediyor: "Özellikle sert çekirdekli dediğimiz şeftali, nektarin, kayısı, kiraz, elma gibi ürünlerde şu an hasarı net görebiliyoruz. Bu meyveler tezgâhlara gelemedi." Gürüz'ün sözleri, yaz aylarında bu lezzetlere hasret kalabileceğimizin habercisi. Narenciye çeşitlerinde de ciddi bir hasar olduğu belirtiliyor ancak bu konudaki net tablonun Haziran başı gibi ortaya çıkması bekleniyor. Üreticiler, ağaçlarda kalan az miktardaki ürünü kurtarabilmek için büyük çaba sarf etse de, genel kaybın boyutları endişe verici.

İhracatta milyar dolarlık fatura korkusu: "Ürün iç pazara zor yeter"

Donun vurduğu meyve çeşitlerinin ihracatında 2025 yılında da ciddi sıkıntılar yaşanması bekleniyor. Ferhat Gürüz, özellikle sert çekirdekli meyveler ve narenciye ihracatında önemli kayıplar yaşanabileceğine dikkat çekiyor. "Ürün çok az çıkacağından ihracatta fiyatlar yükselecek. Yaz meyvelerinde kesin kaybımız olacak. İhracatımız mutlaka düşecek. Bazı ürünlerde muhtemelen iç piyasayı ancak karşılayabileceğiz," diyen Gürüz, durumun ciddiyetini vurguluyor. Kimi sektör temsilcileri, ihracat kaybının 1 milyar doları bulabileceği yönünde endişelerini dile getiriyor. Bu durum, Türkiye'nin dış ticaret dengesini olumsuz etkileyebileceği gibi, uluslararası pazarlardaki güvenilir tedarikçi imajını da zedeleyebilir.

Altın değerindeki fındık da dondan nasibini aldı: Fiyatlar tırmanışta

Türkiye'nin üretim ve ihracatta dünya lideri olduğu bir diğer stratejik ürün olan fındık da don afetinden ağır şekilde etkilendi. Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere önemli fındık üretim merkezlerinde yaşanan don, rekolte beklentilerini düşürürken, fiyatları da şimdiden yukarı çekti. Önemli fındık üretim merkezlerinden biri olan Sakarya'da zirai don öncesinde kilogramı 120 TL civarında seyreden kabuklu fındık fiyatının, 5 Mayıs itibarıyla 185 TL'ye kadar fırlamış olması, durumun ciddiyetini gösteriyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 9 Mayıs'ta Düzce'nin Akçakoca ilçesine bağlı Kurukavak köyünde zirai dondan etkilenen fındık bahçelerini ziyaret ederek üreticilerle bir araya geldi. Bayraktar, Ordu, Trabzon ve Giresun gibi illerin yüksek rakımlı kesimlerindeki bahçelerde zararın yüzde 100'lere yakın olduğunu kaydederek, fındık üreticisinin büyük bir mağduriyet yaşadığını belirtti. Bu durum, fındık mamulleri sanayisini ve ihracatını da olumsuz etkileyecek.

Toprak küstü, çiftçi tükendi: Üretici sayısı alarm veriyor

Don ve kuraklık gibi doğal afetlerin yanı sıra, girdi maliyetlerindeki önlenemez artışlar da Türkiye'de çiftçi sayısının her geçen yıl erimesine neden oluyor. Şemsi Bayraktar, bu acı gerçeği rakamlarla ortaya koyuyor: "2021 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu'na kayıtlı çiftçi sayısı 1 milyon iken 2024 yılında bu sayı 411 bine kadar düştü. Bu sayı gelecek yıllarda daha da düşecek gibi görünüyor." Türkiye'de çiftçilerin ortalama yaşının 59'a çıktığını, 2025 sonu itibarıyla bu rakamın 60'ı göreceğini anlatan Bayraktar, gençlerin tarımdan uzaklaştığına dikkat çekiyor. "Gençlerimiz tarımda çalışmak istemiyor, bu sektörde kalmak istemiyor. 18-32 yaş arasındaki çiftçilerimizin oranı şu an yüzde 5. Bu ne demektir? Gençler tarımda kalmıyor, göç ediyor, gittikleri yerde de büyük maaşlara falan çalışmıyorlar. Hiç olmazsa genç çiftçilerimizin sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından ödenmesi, çiftçilerimizin kırsalda kalması için bir gerekçe olabilir," diyerek acil önlem çağrısında bulunuyor. Çiftçi sayısındaki bu düşüş, ülkenin gıda güvenliği için de büyük bir tehdit oluşturuyor.

Felaketin ayak sesleri duyuldu mu: "Yanlış politikalar zararı katladı"

Peki, yaşanan bu don felaketinden daha az hasarla çıkmak mümkün müydü? Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Hasan Murat Kapıkıran, bu soruya çarpıcı bir yanıt veriyor: "Don her yerde olabilir ama bu çapta bir afete dönüşmesi, tarım politikalarındaki yetersizliklerden kaynaklanıyor." İklim krizinin 40 yıldır dünya gündeminde olduğunu hatırlatan Kapıkıran, Türkiye'de ise hala iklim krizine dönük tutarlı tarım politikalarının hayata geçirilmediğini ifade ediyor. "Oysa iklim değişikliğinin yarattığı yeni gerçeklere uygun bir ürün deseni ve üretiminin desteklenmesi gerekiyor," diyen Murat Kapıkıran, Türkiye gibi farklı mevsimlerin bir arada yaşandığı bir coğrafyada hem don olaylarının hem de kuraklığın ciddi bir tehdit haline geldiğini vurguluyor. Kapıkıran'a göre, günübirlik çözümler yerine uzun vadeli, bilimsel temellere dayanan ve iklim değişikliğini merkeze alan tarım politikalarının acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu tür afetlerin faturasını hem üretici hem de tüketici ödemeye devam edecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ