Koronavirüs salgını dünyada ve ülkemizde tüm hızıyla sürüyor.

Vaka ve vefat sayıları, Türkiye’de rekor kırıyor.

Sağlık çalışanları, tükenme noktasında.

Tabip odaları bir haftada 20 sağlık çalışanın hayatını kaybettiğini açıklıyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), salgının başlamasından bu yana 185 sağlık çalışanımızı yitirdiğimizi duyurdu.

Pandeminin “kıran” etkisi yarattığı, birçok şehirde artan vakalar nedeniyle hastane servislerinin dolduğu bildiriliyor.

Bazı hastanelerde koridorlar, sığınak ve yemekhaneler, hatta ameliyathaneler bile yoğun bakım ünitelerine dönüştürüldü.

Artış ile ilgili tartışmalar yapılıyor. Yok Bilim Kurulu mu sorumlu, yoksa ülkeyi yönetenler mi! Dolayısıyla kısıtlamaların yoğunlaştırılması, tam kapanma gündemde. Netice itibariyle şu net; durum kaygı verici boyutta. Kovit-19 tüm dünyayı etkiledi ve şakası da yok. Kronik bir hastalık artık!

***

Aşı tartışmaları da gündemin olmazsa olmazı… Her gece ekranlarda izliyoruz. Ücretli mi olacak, ücretsiz mi olacak? Sağlık Bakanı ücretsiz olduğunu bildirdi açıklamasıyla. Çin aşısı mı iyi, yoksa Alman, ABD aşısı mı? Yoksa Ruslarınki mi? Çıkan konukların hepsi birer aşı otoritesi sanki (!) CHP, kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden açılması için yasa teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu.

***

“Frederick Banting 1923'de İnsülin'i buldu. İlacın patentini sembolik 1 dolara Toronto Üniversitesi'ne sattı. Banting, "İnsülin dünyaya ait, bana değil" dedi. Alexander Fleming 1928'de Penisilin'i buldu. İlacın üretim yönteminin patenti 44'te ABD'de başkaları tarafından alındı. Öfkelenen Fleming şöyle dedi: “Ben penisilini buldum ve insanlığın yararına bedavaya sundum. Neden o başka ülkedeki üreticilere kâr sağlayan bir tekele dönüşsün?”

Jonas Salk 1955'te çocuk felci aşını buldu. Aşının patentinin kime ait olduğu sorulduğunda, Salk şöyle dedi: "İnsanlar diyebilirim. Patenti yok. Güneşin patentini alabilir misiniz?"

Albert Sabin, 1955'te ağız yoluyla alınan çocuk felci aşısını buldu. Sabin aşısına patent koymayı reddetti, böylece ilaç endüstrisi tarafından ticaretinin yapılmasını engelledi. İlacından bir kuruş kazanmayan Sabin, profesör maaşıyla yaşamaya devam etti.”

Alıntı, Güney Kore’de Seul Sungkyunkwan Üniversitesi’nde çalışan Türk akademisyen Gökçe Başbuğ’dan. Aşılar, bilgeye göre “uygarlığın ölçüsü” insana hizmettir!

Yıkıcı salgını durdurmanın yolu da “aşılama-aşılanmaksa”, ücret tartışması gereksizdir.

Zaten Anayasamızın 56. maddesi gereğince temel sağlık hizmetleri ücretsizdir, aşı da koruyucu sağlık hizmetidir.

***

Son söz olarak; pandeminin en zor dönemindeyiz. Bilim insanlarımızın önerdiği tam kapanma gelmeli, “Maske, mesafe el hijyeni ve kalabalık ortamlarda bulunmama” kuralına da uymamız şart!

İnsan azmi ve bilimin gücü, bu belayı da yenecek güçte!

Ücretli-ücretsiz aşı tartışması da bitsin!