İsmi değişti.

Çankaya Sofrası idi,

Oldu Cumhurbaşkanlığı sofrası.

Yeri değişti.

Çankaya'da yapılırdı,

Şimdi AkSaray'da yapılıyor.

Olmuşken sanal alem de değişti.

Eskiden cankaya.gov.tr idi, şimdi tccb.gov.tr oldu.

Haliyle katılanlar da değişti.

Eskiden,

Fikirlerini açıkça söyleyen,

Eleştirmekten çekinmeyen,

Ülkenin aydınları katılırdı.

Şimdi onların yerini,

Yandaşlar,

Yalakalar,

Havuz organizatörleri aldı...

***


Hal böyle olunca,

İçerik de değişti.

Eskiden fikir alınırdı,

Not edilir, değerlendirilirdi.

Şimdi fikir veriliyor,

Akıl veriliyor,

Yönlendiriliyor,

Not alımak yerine not veriliyor...

***


Soyadını Atatürk’ ten alan İbrahim Ergüven,

1925 yılından ölümüne dek,

Atatürk’ ün sofrabaşılığını yapmıştı.

Anılarında o sofraları şöyle anlatır:

Atatürk’ün sofrası, sofradan çok bir okula benzerdi. Sofrayı hazırlarken nasıl çiçekle süslemeyi ihmal etmezsem tabakların, bıçakların yanına mutlaka birer bloknot ile kalem yerleştirmeyi de hiç unutmazdım. Yemek odasının bir köşesinde de okullardaki gibi bir de kara tahta bulunurdu. Tebeşiriyle silgisiyle o da sofranın bir parçasıydı. Belki şaşanlar olurdu ama o karatahtaya ben bile çağrılmıştım...”

Bir de şimdikine bakın...

Sofrada değil kağıt kalem,

Sesini çıkaracak adam göremezsiniz.

Sus pus olmuş hepsi...

***


Belli ki kopyacılık bitmiyor.

Bitmeyecek...

O sofraya daha kimler gelecek,

Kimler bir daha gelemeyecek...

***


Geçtiğimiz yedi yılda

84 konuk ağırlanmış.

Muhtemeldir ki, tek bir konuşulan hayata geçmedi.

Bir 84 daha görsek yine değişmez...

Niye?

Çünkü sofranın sahibi,

Masanın ve yemeklerin olduğu kadar,

Konuşulanların da kendisine ait sanıyor...

O yüzden kim daha çok alkış yapıyor,

Kem kendisine tereddütsüz itaat ediyor,

Onları buluyor...

***


Çok merak ediyorum,

O sofraya oturanlardan biri,

Kalkıp da tüm cesaretiyle;

Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmadı. Size de kalmayacak” deme cesareti gösterebilir mi?

Eğer birisi bunu diyebilirse,

İşte o zaman o sofra Çankaya Sofrası olur.

Diğer türlüsüne,

AkAğanın sofrası der, geçer gideriz...