Bir, onüç, beş, dokuz, iki, altı, yedi, on bir, iki, üç bu rakamları her gün sayabilirsiniz. Bunlar sadece rakam değil her gün verdiğimiz şehit sayıları. 2005 yılında Diyarbakır da Kürt açılımını başlatan siyasi iktidarın,daha sonra Şivan Perver-İbrahim Tatlıses Barzani'li açılım kutlamaları Öcalan'ın mektubunun okunması, Habur'da PKK'lı olduklarını inkar etmeyenlerin, sınırda kurulan "Göçebe"mahkemelerde affedilip otobüsler üzerinde "Vatan Kahraman'ları" gibi Güney Doğu da dolaştırılmaları, hükumetin bakanları ve HDP temsilcileri ile Dolmabahçe'de imzalanan mutabakat metni, Hendek olaylarına yol açan "Görmezlik" politikaları. Bu şehitleri vermemizin ana nedenleridir. Cumhuriyet tarihinin en büyük kumpası olarak nitelendirilen TSK'yı "Doğrama" sokan Ergenekon, Poyraz ve benzeri davaların savcılarına zırhlı arabalar gönderenler, daha sonra FETÖ'cü olarak tutuklanan hakim ve savcılara kol kanat gelenler, askeri şura da 15 Temmuz'un kaldırım taşları olarak nitelendirilen kişilerin terfilerini yapanlar, kamu kurum ve kuruluşlarında bu örgüt mensuplarını en üst yönetim kademelerinde değerlendirenlerin 15 Temmuz'un siyasi "AYAĞINI" bulamamaları yadırgatıcı bir olaydır. Gelecek vizyonu olmayan bir politikanın sonucu olarak nerede oldukları, kimliklerinin büyük çoğunluğunun bilinmediği 3 milyonu aşkın Suriye'liye bu halkın rızkından keserek 30 milyar dolar harcamak, iş bulmada, üniversiteye girmekte ayrıcalık tanımanın yeni bölünmelere yol açtığını görmemek büyük aymazlıktır. Bütün bunların "Vatana Sadakat" için yapıldığını da unutmamak gerekir.