GÜLİZ YILDIZ ZEREN / Tavuk başta olmak üzere hindi, kaz, ördek, devekuşu, keklik, sülün ve bıldırcın gibi türler ve bunların ürünlerini içeren kanatlı hayvan sektöründe Türkiye son 10 yılda büyük bir ivme yakaladı. Tarımsal ürünler kategorisinde ise üretim değeri en çok artan ürün tavuk eti oldu. Lokomotif sektörler arasında yer alan kanatlı sektöründe tavuk eti üretim değeri zeytini, üzümü hatta buğdayı bile geçerek tarımsal ürünler içerisinde ihracat değeri her geçen gün artan bir yükseliş yakaladı. 
Kanatlı yetiştiriciliği ülkemizde Cumhuriyetin kuruluşunda başlayıp, 1930 yılında Tarım Bakanlığı tarafından Ankara’da Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nün kurulmasıyla devam etti. 1970’li yıllarda saf tavuk ırkları üretimi alanında hizmet veren enstitü, 1970’li yılların ardından hibrit damızlık üretimine başladı. Yine bu yıllarda uygulamaya konan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu sayesinde modern üretim tesisleri kurularak sektörün önü açıldı.
Kanatlı hayvan sektöründe 2018 yılında Cumhuriyet tarihinin rekoru olan 1,1 milyar dolar  ihracat rakamına ulaşıldı. 2019 yılında yaşanan sorunlar nedeniyle ihracat rakamı yukarılara çıkamadı ama bir önceki yılı da aratmadı. 

REKOR İHRACAT 

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bedri Girit, kanatlı sektörünün ülke tarımı içinde en hızlı gelişen ve en güçlü sektörlerden biri olduğuna dikkat çekti. Bedri Girit, “Türkiye 2018 yılında ilk defa kanatlı grubunda et ve yumurta olmak üzere 1,1 milyar dolar ihracat rakamına ulaştı. Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza attık. 550 milyon dolar kanatlı eti, 410 milyon dolar da yumurta olmak üzere toplamda 1,1 milyar dolara yakın bir ihracatımız oldu. 2019 yılında da 1 milyar doları aşan bir ihracat rakamına ulaştık. 2020 yılında da bütün hedefimiz yumurta ihracatında yaşanan azalmayı telafi edecek kanatlı etine ağırlık vererek aynı rakamları yakalamak. Ayrıca şunu da belirtmek isterim, su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörünün 2023 hedefi de 3,5 milyar dolar ile ihracata damga vurmaktır” dedi.

IRAK KRİZİ SEKTÖRÜ YARALADI 

Kanatlı eti ve yumurta ihracatını, daha çok Orta Doğu, Afrika ülkeleri ile Türk Cumhuriyetlerine gerçekleştiren Türkiye’nin kanatlı sektöründeki başlıca ihraç pazarı ise Irak. Kanatlı etinde ihracatın yüzde 61,81’i Irak’a yapılırken, Libya, Kongo, Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye, Azerbaycan ve Angola gibi ülkelere de ihcarat gerçekleştiriliyor. Kanatlı etini 52 ülkeye gönderiyoruz ama yumurtayı 27 ülkeye gönderiyoruz. Yumurtada ise Irak’a yapılan ihcarat oranının yüzde 80 bandında olduğu belirtiliyor. 
Kanatlı sektörü ve Irak krizi hakkında açıklama yapan Bedri Girit, “2019 yılı mayıs ayında Irak’ın Türkiye’den tavuk eti ve yumurta ihraç etme kararını durdurması üzerine sektör derin bir yara aldı. Tek bir pazara bağımlı olduğumuzdan, Irak pazarında yaşanan herhangi bir sıkıntı sektörün çok kolay zarar görmesine sebep oluyor” şeklinde konuştu. 
Irak krizinin daha çok yumurta ihracatını sekteye uğrattığının altını çizen Bedri Girit şunları söyledi: “Türkiye olarak 22 milyar yumurta üretimi gerçekleştiriyoruz. 2019’a kadar bunun 5 milyar adedi ihracata gidiyordu. Irak krizinden ötürü bu seneyi yaklaşık 3,5 – 4 milyar adetle kapattık. 2019 yılı yaklaşık 310 milyon dolar gibi bir rakamla kapandı. Oysa 2018 yılında bu rakam 410 milyar dolara çıkmıştı. Irak krizi yumurta sektörünü daha çok etkiledi. Yumurtada da yüzde 75-80 oranında ihracat Irak’a yapılıyordu.” 

ÜRETİMDE İLERİ, TÜKETİMDE GERİYİZ

Türkiye’nin kanatlı eti üretiminde dünyada 9’uncu ve yumurta üretiminde de 10’uncu sırada olduğunu belirten Girit, ülkemizde yaklaşık 2,3 milyon ton kanatlı eti üretildiğini, bunun yüzde 25’inin ihraç edildiğini, kalanının da ülke içinde tüketildiğini ifade etti. Hem kanatlı eti hem de yumurtada iç tüketim rakamlarına da işaret eden Girit, “AB ülkelerinde kanatlı eti tüketimi kişi başı 25-26 kilo, ABD’de kişi başı kanatlı eti tüketimi 45-46 kilo, Türkiye’de ise kişi başı tüketim 22 kilo civarında. Ülke olarak neredeyse balığın üç katı tavuk tüketiyoruz. Tüketim anlamında daha gideceğimiz çok yol var. Türkiye’de yumurtada kişi başı tüketim aşağı yukarı 210 adet civarında, Japonya’da 386, Güney Amerika ülkelerinde bu rakam 360’lara çıkıyor. ABD’de de kişi başı tüketim oldukça yüksek. AB’de kişi başı yumurta tüketimi 260 adet civarında” dedi.
Yumurtanın ülkemizde sanayi alanında kullanımın artması gerektiğine dikkat çeken Girit şunları söyledi: “Bizde yumurtanın yüzde 8’i sanayiye gidiyor. Bu oran AB’de yüzde 36, Japonya’da yüzde 45 civarında. Bu alanda da çok yol kat etmemiz gerekiyor. Türkiye gerek gıda sağlığı gerekse tüketim ihtiyacı açısından yumurta tüketimine önem vermeli. O endüstriyel süreci henüz tam olarak geliştiremedik.”

2020’DE ÇİN’E TAVUK AYAĞI SATACAĞIZ

Kanatlı sektöründe yaşanan krize bir çözüm de 2020 yılı ilk çeyreğinde gerçekleştirilmesi öngörülen tavuk ayağı ihracatı olacak. Türkiye’den Çin'e tavuk ayağı ihracatının yapılması, veteriner sağlık sertifikası düzenlemesinden sonra ivme kazanacak. Bedri Girit, “Dünyada tavuk ayağının yüzde 95’ini Çin tüketiyor. EİB olarak bu yılı Çin Yılı ilan ettik. Süt ve süt ürünleri ile balık konusunda müzakereler tamamlandı. İki ülke arasında ihracat yapılabilmesi için orjin ve veteriner sağlık sertifikası protokolünün düzenlenmesi gerekiyor. Orjinde sıkıntı yok, yetiştirdiğimiz tavuklar yüzde yüz Türk. Ama veteriner sağlık sertifikası düzenlenmesi gerekiyor. 2020’nin ilk çeyreğinde bu sorun aşıldıktan sonra tavuk ayağı ihracatına başlayacağız” diye konuştu.  

EN BÜYÜK SORUN YEM İTHALATI

Sektörün en büyük ve başlıca sorunu kanatlı hayvanlara verilen yemin başka ülkelerden ithal edilmesi olarak öne çıkıyor. Hibrit azmanı yüksek proteine ihtiyaç duyan anaç tavuklar; soya, ayçiçek küspesi, balık unu gibi besinlerle beslenmek zorunda ancak Türkiye sektörün bu ihtiyacını karşılayamıyor. Sektörün sorunlarından en önemlisinin yemde dışa bağımlılık olduğuna işaret eden Bedri Girit, “Kanatlı hayvanların beslenmesi için gerekli hammadde konusunda ithalata bağımlı olmak önemli bir sorun. Bu nedenle  dövizdeki her oynama bizi etkiliyor. Sektörün şu anki maliyetlerinin yüzde 70’i yemden kaynaklanıyor” dedi.
Hammaddede kendimize yeten bir yapımız olmadığını dile getiren Girit şunları söyledi: “Gerekli yemi ithal etmek durumundayız. İthalatta da pozisyon alamıyorsunuz çünkü iki ay sonraki döviz kurunu bilemediğiniz için sıkıntı yaşanıyor.”

HORMON MESELESİ

Kanatlılar sektörünün duayeni Bedri Girit, hem et hem de yumurta tüketimi konusunda tüketicilerin endişe duymamasını, satın alırken soğuk hava zinciri, gıda hijyeni, kapalı ambalaj, marka gibi unsurlara dikkat etmeleri gerektiğine işaret etti. Kuş gribi, hibrit, GDO gibi konularda akılların karıştırıldığına işaret eden Girit, “Kuş gribi bir canlı tavuk hastalığıdır, et hastalığı değildir. Tavuk korksun kuş gribinden, insanlar korkmasın. Üretilen tavukların ırk hattı farklı çok çabuk gelişen tavuklar. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu tür söylentiler çıkıyor. Hormonla ilgili  kafa karşışıksa o zaman raftan bir tavuk alıp analiz yaptırsınlar. Faturasını da bize göndersinler. Tavukta hormon yok, aksine bir hibrit azmanıdır. Bu anlamda açılmış bir dava yok. Türkiye’de de ABD’de de yok” şeklinde konuştu. 
Girit GDO konusunda da şunları söyledi: “AB’nin fonladığı gıda denetimi yapan özerk yapılı bir kuruluş olan EFSA tavuklara yıllarca GDO’lu ürünleri yedirdikten sonra analizler yaptı. Tavuklar, GDO’lu hammadde yediği halde yumurtasında bir tane GDO’ya rastlanmadı.”

TAVUK DEĞİL İNSANLAR GEZSİN

Son yıllarda yumurta sektörünün klişelerinden biri olan gezen tavuk, gezen tavuk yumurtası konusunda konuşan Girit, “Yumurtada en önemli şey tazeliktir. İyi marka, kırık çatlak olmayan, kirli olmayan, temiz ambalajlı yumurtaları satın alın. Tavuğun gezip gezmemesini bize bırakın. Yumurtayı yiyin, siz gezin, koşun. Siz koşarsanız size faydası var; antrenman yapmış olursunuz, kolsetrolünüz düşer. Tavuğun gezmesinin size ne gibi bir faydası var?” dedi.

Yumurtacılar yeni pazar arayışında

Türkiye yumurta sektörünün 2019’da 22 ülkeye yumurta ihracatı yaptığını hatırlatan Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Genel Başkanı İbrahim Afyon, “Bunların başında mayıs ayından beri kapalı olan Irak yüzde 41 pay ile başta gelmektedir. Irak’ı, yüzde 22 pay ile Suriye, Kuveyt, Katar, B.A.E. takip etmektedir” dedi. Yumurta ihracatımızın 2018 yılına oranla miktar bazında yüzde 27, değer bazında ise yüzde 39 gerilediğini hatırlatan Afyon, sözlerini şöyle sürüdür; “Bu da ürünümüzün değerinin maliyet altına satışından kaynaklanmaktadır. 2020 yılında hedefimiz bu açtığımız yeni pazarlar ve küçük ölçekli gönderdiğimiz diğer pazarlarda Türk yumurta payını artırmak olacaktır. Afrika pazarına girebilmek için, belirlediğimiz bir ülkede gıda deposu açıp orayı çeşitli gıdalar yanında yumurta üssü olarak kullanacağız.”
Dünya yumurta ihracat oranlarında gerileme yaşanmasının beklendiğini ifade eden Afyon, gerileme karşısında pazar kaybetmeme veya pazarı çeşitlendirme yanında geliştirme gibi alternatif projeler geliştirmekte olduklarının altını çizdi.