Haber / Azat Özkahraman

Tarihin en eski iş kollarından birisi olan inşaat işçiliği, ortaya çıktığı günden beri büyük bir kitlenin geçim kaynağı olmuştur. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de inşaat işçilerinin büyük çoğunluğunu tek çatı altında toplayan bir sendika bulunmamaktadır. Çoğu zaman haklarını alamadıklarını ifade eden inşaat işçileri, bu durumun nedenini işçi örgütlenmesinin yetersiz düzeyde olmasına bağladıklarını dile getirdi. Bu konu hakkında sorularımızı yanıtlayan, İnşaat Emekçileri Sendikası (İNŞAAT-SEN) Sözcüsü Nurseli Gözüaçık ise, inşaat işçilerinin haklarını almaları için çalışmalar yürüttüklerini ve örgütlü çalışmalarını gün geçtikçe büyüttüklerini ifade etti.



HAYATIN BEL KEMİĞİ

Yıllardır inşaat işlerinde çalıştığını ifade eden işçilerden Emrullah Yağan, verdiği emeklerin karşılığını alamadığını düşünenlerden. Uzun saatler mesai yaptıklarını aktaran Yağan, “Yaklaşık 10 yıldır inşaat işlerinde çalışıyorum, kaldığımız yerlerden yemek yediğimiz alanlara kadar birçok konuda sıkıntı yaşıyoruz. Ben harita ve kadastro bölümü mezunuyum, şu an inşaatlarda kendi alanımda çalışıyorum ama neticede inşaat işi. Bölümü okurken şartların bu kadar sıkıntı olabileceğini düşünmemiştim açıkçası. Sabah işbaşı yapıyoruz, akşam da mesaiye kalıyoruz böyle olunca uzun saatler ayakta gidip geliyoruz ama günümüz ekonomik şartlarıyla kıyasladığınızda, aldığımız ücretlerin çok da bir işe yaramadığını görüyorum. Çalıştığımız yerlerde genelde sezonluk çalışıyoruz, gurbetçiyiz yani bu nedenle kaldığımız yerler oldukça sıkıntılı olabiliyor, yediğimiz yemekler de aynı şekilde. Bence biz inşaat işçileri hayatın bel kemiğini oluşturuyoruz. Tarihin ilk çağlarından itibaren insanoğlu barınma ihtiyacı duymuştur, bugün bizler en büyük gereksinimlerden biri olan barınma gereksinimini gideriyoruz. Bu nedenle şartlarımızın iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

ÜCRET ÖDENMİYOR

En büyük sıkıntıyı ücretlerini almada yaşadıklarının altını çizen bir diğer inşaat işçisi Şirin Yılmaz ise, bu konuda kesinlikle yasal bir düzenleme yapılması gerektiğini söyledi. Sendikal faaliyetlerin artması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, birlik olma dışında başka çareleri olmadığını söyleyerek, “Haklarımızın karşılığını alamadığımız gerçeği ortada duruyor. Bunun yanında bize emeklerimizin karşılığı diye verdikleri ücretleri de zamanında ödemiyorlar. Bazen alacaklarımız aylarca içeride kalıyor, aylar sonra da azar azar vermeye başlıyorlar. Bu şekilde aldığımız paranın da bir değeri kalmıyor. Bu konunun kesinlikle yasal bir zorunluluğa dayandırılması lazım. Bu nedenle sendika şart. Bizlere destek olacak, yol gösterecek, haklarımızı savunacak bir sendika olmalı. Yaptığımız işler gerçek manasıyla çok ağır. Herkes bunun farkında, sabahtan akşama kadar hem ağır hem de tehlikeli şartlarda çalışıyoruz, bunların göz ardı edilmeden şartlarımızın bir an önce iyileştirilmesi lazım. Çoğu arkadaşımız yurtdışında çalışmak için fırsat kolluyor. Şartları buradan daha iyi diye, en azından maddi anlamda döviz üzerinden ücret verdikleri için burada bir karşılığı oluyor. Şartlarımızda biraz olsa iyileştirilme yapılsa kimse yurtdışını düşünmez. Az önce de belirttiğim gibi bütün bu sıkıntıların çözümünün tek adresi var o da sağlam bir sendikal bir harekete sırtımızı dayamamız” diye konuştu.

KATLANMAK ZORUNDAYIZ

İnşaat sektöründe kayıtdışı çalıştırılmaya dikkat çeken bir diğer işçi Erkin Örs de 'kapsamlı bir sendikaya ihtiyaç var' diyenlerden. Haklarının çoğu zaman yendiğini ifade eden Örs, “Türkiye’de şantiyelerde sigortalı olarak çalışan yüz binlerin yanında bir o kadar da sigortasız çalışan kişiler var. Bu durumun da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ailemizin büyük çoğunluğu inşaatçı, çoğunun yaşı büyük, emekli olacak yaştalar ama hala çalışıyorlar. Bu durum zamanında sigortasız çalıştıklarını gösteriyor. Ama maalesef bugün de şartlar aynı. Kayıtdışı çalışma çok riskli ve sıkıntılı ama bazen mecbur kalıp çalışıyor insan. Bu konuda da denetimlerin sıklaştırılması lazım. Bir diğer konu güvenlik, çok riskli şartlarda bazen ayakkabı, yelek ve emniyet kemeri olmadan çalışmak zorunda kalıyoruz. Bütün bunların tek çözümü var birlik olmak ve hakkımızı aramak. Şirketlerde büyük projelerde çalıştığınız zaman biraz daha rahat oluyorsunuz. Şirket dışında küçük yerlerde çalışınca hem sosyal haklar anlamında hem de barınma, yemek ve banyo gibi konularda çok sıkıntı çekiyorsunuz. İnşaat alanında çalışanların büyük çoğunluğu evlerinden uzakta, gurbetçi olarak çalışıyor bu nedenle prefabrik yapılarda kalıyor. Buralarda da baya sıkıntılar yaşanıyor, ekmeğimiz için sıkıntılara katlanmak zorunda kalıyoruz ama kesinlikle bir şeyler yapılması, her anlamda şartların iyileştirilmesi lazım” diye konuştu.

GERİ ADIM ATTIRDI

İnşaat işçilerinin sendikalaşması için, İnşaat Emekçileri Sendikası’nı (İNŞAAT-SEN) kurduklarını aktaran Sendika Sözcüsü Nurseli Gözüaçık, bu mücadeleler sayesinde birçok kazanım elde ettiklerini söyleyerek, “Şantiyelerde yaşanan tüm sorunların temeli kapitalist üretim biçimine dayanırken, beslendiği yer ise işçilerin örgütsüzlüğünü fırsat bilen patronlardır. Yıllar boyunca işçiler örgütlü mücadeleleri sayesinde patronlara birçok konuda geri adım attırdı, birçok hakkını da kazandı. Çalışma saatleri 16 saatten 8 saate bu mücadeleler sayesinde çekildi. Grev hakkı bu sayede kazanıldı. Sendika hakkı, sosyal haklar örgütlü mücadele ile kazanıldı. Ancak bugün inşaat işçilerinin de tüm diğer işçilerin de bu haklarını kullanabilmesi önüne birçok engeller konuyor. Hükümetin, patronlarla el ele vererek bu haklarımızı kullanabilmek için ellerinden geleni yaptıklarını görüyoruz. İşçilerin anayasal hakları olan sendikalı olma hakkı, çalışma saatleri, grev hakkı vs kısıtlanmaya çalışıyor. Ama bunun karşısında da mücadele eden işçiler var” dedi.

DURUMLARI ORTADA

Çalışanlarının sigorta primlerinin asgari ücretten yatırıldığını bu nedenle emeklilikte maaş konusunda sıkıntı yaşandığını aktaran Gözüaçık, “İnşaat işçileri iş güvenliği ve işçi sağlığı açısından önlem alınmadığında ciddi yaralanmalar ve hatta ölümle burun buruna çalışmak zorunda kalıyor. Bu sorun toplumun önüne, sadece bir işçi öldüğünde çıkıyor maalesef. Ancak bu sorundan kaynaklı kalıcı sakatlığı yüzünden ya da meslek hastalığı yüzünden çalışmaya devam edemeyen çok sayıda işçi var. Ayrıca inşaat işçilerinin çalışma koşullarından kaynaklı birçok rahatsızlık yaşamasına rağmen ne yazık ki bunu ispatlamak çoğu zaman zor oluyor. Bu konuda yasalar çok zayıf ve sorun da çok temele dayanıyor. İnşaat işçileri, sigortaları asgari ücret üzerinden yatırıldığı için emekli olduklarında da en düşük emekli maaşına mahkum ediliyorlar. Emekli maaşlarının da durumu ortada. Geçimlerini sadece emekli maaşıyla sürdürmeleri imkansız. Dolayısıyla sağlıklı bir işçi için de emeklilik imkansız hale geliyor. Elbette bu konuda meclis yasa çıkarmalı” şeklinde konuştu.

KARŞILIĞINI İSTİYORLAR

İnşaat işçilerinin ürettikleri değere göre maaşlarının ülke ortalamasının da altında olduğunu aktaran Gözüaçık şöyle devam etti: “Milyonlarca liraya satılan konutlar, milyarların döndüğü plazalar işçilerin emeğiyle dikiliyor ancak işçiye sadece kırıntısı kalıyor. Patronlar, zenginler lüks hayatlarıyla övünürken işçiler yani o zenginliği var edenler düşük ücretlerle yaşamaya çalışıyor. Bu yüzden her işçi öncelikle emeğinin karşılığını istiyor. Doğal olarak hiçbir işçi yukarıda değindiğimiz sorunları yaşamayı hak etmiyor. Bir avuç zengin şatafat içinde yaşayacak diye işçilerin hayatları soluyor. Sosyal yaşamdan uzak, şantiyelere hapsolmuş, gurbetçi hayatı dayatıyorlar işçilere. Bu gidişatı değiştirecek olan ancak ve ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesidir.”

'Mücadeleci sendikanın önü her zaman açık'

Her geçen gün üye sayılarının arttığını ifade eden Gözüaçık, “İnşaat-Sen olarak her üyemizle iş yerlerinde, şantiyelerde komite kurmaya çalışıyoruz. Burada yeri gelmişken genel yanlış bir iddiayı da söyleyelim: 'İşçiler sendika ne bilmiyor, örgütlenmiyor.' Bu kesinlikle yanlış. Aksine işçiler sendikanın ne olduğunu biliyor ancak sendikanın ulaşılabilir ve kendi örgütü olduğu fikrinden uzaklaştırılmışlar. Bunun sorumlusu yıllardır var olan, ancak bir kez bu işçilerle irtibat kurmamış sendikacılardır. Bu açıdan bizim deneyimimiz genel yargının aksi yönünde. İşçiler, söz ve karar hakkını kullanabilecekleri kurullar var olduğunda sendikayı mücadeleci hatta sokuyorlar. Mücadeleci bir sendikanın da örgütlenmesinin önü her zaman açık oluyor.”

Haklarını alamıyorlar

İşçilerin en çok sıkıntı yaşadığı ve kendilerine ulaştırdığı sorunlara da değinen Gözüaçık, “Sorunlar arasında en çok öne çıkan fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, sigorta primlerinin asgari ücret üzerinden yatırılması, elden ücret ödenmesi ve geç yatırılan maaşlar. Ayrıca şirketler, işçilerin kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi haklarını vermemek için türlü bahanelerle işçileri işten çıkarmaya çalışıyor. Bunların yanında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda da büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Güvenlik önlemlerinin alınmadığı durumlarda yaralanmalı ve ölümlü pek çok kaza yaşanıyor şantiyelerde. Her ay onlarca işçi hayatını kaybediyor, yüzlercesi yaralanıyor. Diğer bir sorun başlığı ise barınmada ve yemekhanelerde yaşanıyor. Yemekler çoğu şantiyede kötü ya da yetersiz çıkıyor. Ayrıca işçilerin kaldığı koğuşlarda sağlık ve temizlik şartlarına uyulmadığını görüyoruz. İnşaat sektöründe işçilerin karşılaştığı bir diğer sorun da batık şirketler. İşçiler şantiyelerde alın teri döküyor, yazın sıcağında, kışın soğuğunda o binaları inşa ediyor ama hak edişlerini alamıyorlar. Patronlar, işçilerin haklarını ödemek yerine yeni yatırımlar yapıyor. Yasalar ve hukuk şu anda konkordato ve iflasta işçileri korumak üzerine hareket etmiyor” ifadesini kullandı.