Kader midir, coğrafyalarından dolayı evrimleşen fizyonomilerinden midir bilinmez, bazı ülkeler futbolda bir mevkiide uzmanlaşmıştır. Polonyalılar'dan çok iyi kaleciler çıkar. Dünyanın en güçlü adamı yarışmalarında Lehler'i hep o listenin tepelerinde görürüz ya doğal gürbüzlüklerinden olsa gerek kaleci melekeleri gelişmiştir Polonyalılar'ın. Szczesny, Boruc, Fabianski, Bialkowski ilk akla gelen Polonyalı file bekçilerinden. 10 numara deyince Brezilyalılar akla gelir. Dayanıklı ön liberolar hep Gana, Kamerun gibi Afrika ülkelerinden çıkar. Kulüp bazında da bu tek pozisyonda masterlaşma ihtisası yapan takımlar vardır. Barcelona'nın yetiştirdiği orta sahalar (Guardiola, Gerard, Xavi, İniesta, Busquets, Fabregas, Thiago Alcantara) dönemine yön veren oyun kuruculardır.

Milan'ın iki kanatta da oynayabilen joker bekleri, fabrikasyona bağlamış durumdadır. (Pancaro'dan başla, Zambrotta, De Sciglio, Antonelli, Abate, Calabria). Fenerbahçe'nin yerli kaleci geleneği de uzun süredir devam etmektedir. (Engin İpekoğlu, Rüştü Reçber, Volkan Babacan, Mert Günok, Volkan Demirel ve Altay Bayındır). Yarasalar lakaplı Valencia da sol kanat üretiminde markalaşmış durumda. Henüz paranın yeşil sahaları ele geçirmediği 1990'lar ve 2000'lerden beri sol kanat yetiştirmede ISO 9001 belgeliler. Real Madrid'in, Barcelona'nın, Bayern Münih'in elenebildiği, bir titan oluşturmadığı, çatır çatır elenebildiği dönemlerdi 90'lar ve 2000'lerin başı.

Tabi Yarasalar da o pozitif futbol oynayan, sürprizi seven en önemli ekipti. O dönemde bilgiye bu kadar arsızca ulaşmak zordu ve Şampiyonlar Ligi maçlarını 1 hafta önceden beklemeye koyulurduk. İsminden dolayı olsa gerek Kily Gonzalez'i çoğumuz Speedy Gonzalez'e benzetirdik. Çocukluğumuzun verdiği hayal gücü beynimizdeki hız parametresini bu iki karakterle kodlamıştı demek ki. İleri ikilide Carew ve Aimar'ın sokakta oynarmış gibi rahat paslaşmaları, muz orta konusunda uzman Mendiata'nın sağ kanadı parsellediği Valencia'yı izlemek, uykularımız kaçtığında mahallenin en iyi oyuncuları karmasını hayalimizde kurduğumuz takım gibiydi. Bizdendi. Yarasalar'ın sol kanadı o dönem Kily Gonzalez'e emanetti. Bir La Liga şampiyonluğu ve iki Şampiyonlar Ligi finalinde Kily, sol bekin tarifini Roberto Carlos'la birlikte değiştiren adamdı: "Bek dediğin sadece savunmaz atağa çıkar. Sadece atağa çıkmaz, ikiye birle pas istasyonu olur. Bununla da yetinmez asist yapar, şut atar ve gol katkısında bulunur." Kily dönemiyle birlikte usta bir virtiöz daha piyasaya çıktı siyah şort, beyaz formalılarda.

Vicente çalımları, oyun görüşü ve bir yıldızda o dönem olması gereken ince faulleriyle, şu an Avrupa futbolunun elit orta sahaları David Silva ve Juan Mata'nın fikir babasıydı. İspanya Ligi şampiyonu oldukları ve UEFA Kupası'nı aldıkları son sezon olan 2003-2004'te UEFA'da Beşiktaş ve Gençlerbirliği'yle eşleştiklerinde daha yakından tanıdık Yarasalar'ın sol kanadını. O günden sonra ne Kaan Dobra eskisi gibi sağ beki tek başına götürdü. Ne de Ali Tandoğan efsane frikiklerini atabildi. Romantik 2000'lerin başında Valencia'nın kapıştığı takım ne Real ne Barcelona'ydı. Kale arkasındaki o Türk bayrağı sebebiyle önce HBB, sonra NTV Spor'da La Liga'nın akşam maçlarını peynir ve karpuz eşliğinde izleyen amcaların gönlünü fetheden Deportivo, deve dişiydi. İrureta'nın ekibinin Djalminha'lı, Juan Franlı, Romerolu solaklarına rakip olabilen tek ustaydı Vicente. Vicente'nin ünü uzun süre devam edecek derken, yeni nesil bir orta saha oyuncusu izledik 2006-07 sezonundaki İnter eşleşmesinde. Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkan Yarasalar, İbrahimovicli, Crespolu her dönem yıldızlar karması olan ama bekleneni veremeyen İnter'le eşleşmişti.

San Siro'daki ilk maçta resital sunan David Silva'nın dünya vitrinine kendini sunduğu maç bu 90 dakikaydı. Harika futbolunun yanında skoru 2-2 yapan golü de atan David Silva'nın İngiltere kapıları ardına dek açıldı o karşılaşmadan sonra. Silva'nın yuvadan kopmasının zamanı gelmişti ve o gitmeden varisi yetişmişti bile: Juan Mata. 2007'den 2010'a kadar Valencia'da birlikte oynayan ikili, Valencia'nın kafaya oynadığı son dönemin temsilcileriydi. Mata sağ alanda da oynama özelliğini yansıtıyor, iki kanatta da esiyordu virtiöz solaklar. Ardından ikisi de İngiltere'nin yolunu tuttu.

Sonrasında Alba'yı hediye etti dünya futboluna Valencia. Artık ekonomi baronları yeşil sahalara para sayma makinesini koymuştu. Futbolcular, dolarlarla duygularından arınıp, mekanikleşiyordu. Alba da Valencia'da kendini gösterdikten sonra, transfer olduğu Barcelona ve İspanya Milli Takımı'nda sol kanadı 80 metre ileri geri götürdü. Valencia'nın sol bek ünü bitmiyordu. Bazılarımız sadece markasından dolayı o ürünü alır ya o pozisyona gelmişti Yarasalar'ın sol kanat ihracatı. "Hmm bir sol beklere bakayım, ooo Valencia'mı alırım bir dal" a dönmüştü transfer marketi piyasasının sol bek anlayışı. Alba'yı satar satmaz Juan Bernat yetişmişti bile. Alba gibi pırpır ve minyon yapısıyla Bernat bir diğer Dünya devi Bayern Münih'e gitti. Şimdilerde de Bernat'ın yerini Jose Gaya ile doldurdular. Bakalım uzun süreli uykusundan uyanan ve 2-3 yıldır eski günlerine dönüş sinyali veren Valencia bi gün yine Barca ve Real'in hükümdarlığına son verecek mi?

Bize sadece üst düzey sol bekler mi izletecekler, yoksa eskiden olduğu gibi Albelda'lı, Baraja'lı harika bir orta saha, Miguel'li, Angulo'lu ciğersiz bir sağ kanat rotasyonunu görecek mi yeniden bu gözler?