1386'ncı sayısını çıkardı bu ay Varlık Dergisi dostlar. Bir de yazarak söyleyeyim isterseniz: Biin üüç yüüz sekseen altıı… Dile kolay!.. Mart 2023’teki son sayısının başlığı ise: Cumhuriyet’in 100. Yılında Hak Temelli Kadın Dergileri ve Bültenleri…

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün bulunduğu aydayız ya; bir dergici olarak söylüyorum, tematik yayıncılığın tartışılmaz lideri… Hem Varlık Dergisi, bu coğrafyada sadece bir Varlık Dergisi değildir. Bir edebiyat dergisinin çok daha fazlası, çok daha üzerindedir…

***

1930’lu yılların başı… Sıra dışı devrimlerin yaşandığı bu yıllarda, tam da Cumhuriyet’in kurulmasının 10'uncu yıldönümünde Varlık Dergisi kurulur. Edebiyat, kültür ve sanatta devamlılığın, istikranın sembolü olan Varlık Dergisi; 90 yıldan beri kesintisiz yayın hayatını sürdürmekte. Öyle ki; Türk şiirinin büyük ustası Fazıl Hüsnü Dağlarca, Varlık Dergisi için “Sanımca yeni Türk edebiyatının bilinçaltı odur” saptamasını yapar.  Peki, “Varlık” dergiye isim olarak nasıl verildi? Gelin bu konuda Mahmut Makal’ı dinleyelim. 89 yıldır Cumhuriyet ideallerinin izinden giden derginin adının nasıl konulduğunu Mahmut Makal şöyle anlatır: “Yaşar Nabi, ülkedeki yazın ve kültür yoksulluğundan yola çıkıp bu alanlarda bir varlık yaratma imanıyla ‘Varlık’ koymuştur dergisinin adını.”

Evet, Yaşar Nabi Nayır çıkarmıştır Varlık Dergisi’ni. Peki nasıl? Yaşar Nabi Nayır; Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün ideallerinin, devrimlerinin sadık bir takipçisidir. O genç Cumhuriyet’in sahip olduğu azim ve ilerleme heyecanı, adeta Yaşar Nabi’nin kişiliğinde karşılığını bulur. Öyle ki; Yaşar Nabi Nayır henüz ilk sayıda derginin çıkış nedenleri, amaçları ve ilkelerini şöyle ortaya koyar: Memlekette bir tek hakiki san’at mecmuası yok. İnkılâbın, her sahada, yokluktan varlıklar yaratmak işine girişmiş olduğu bir devirde acısı hissedilen bu boşluğu doldurmak, duyulan bir ihtiyaca cevap vermek gayesiyledir ki “Varlık” çıkıyor. Varlık; Cumhuriyet’i en büyüğümüzden emanet alan bir Türk gençliğinin, yaratıcı bir İnkılâp neslinin sanat sahasında da var olduğunu göstermek ve onun için çalışmak istiyor. Derginin kurulmasında Hasan Ali Yücel’in etkisini ise şöyle anlatır: Hasan Ali Yücel’in enerjik yönetimi altında yürütülen o ateşli ve ülkülü çalışma yıllarının ülkücü heyecanını hiç unutamam.

***

Derginin ilk iki sayısının anaparasını Nahit Sırrı Örik karşılar. Yazı işlerinin sorumluluğu ise Yaşar Nabi’ye aittir. Derginin sahibi olarak da Fransa’dan yeni dönen Sabri Esat Siyavuşgil görünür. Ünlü romancı Abdülhak Şinasi Hisar da onlarla işbirliği yapmaya söz vermiştir. 15 Temmuz 1933 tarihindeki ilk sayının basımı için o yılların Ankara’sının en prestijli matbaası Hâkimiyet-i Milliye ile anlaşılmıştır. Dergi ilk sayısını “On Beş Günlük Sanat ve Fikir Mecmuası” ibaresi ile çıkarır. Bu ibare 132'nci sayıya kadar korunur. Fakat derginin 1939 yılında çıkan 132'nci sayısından itibaren bu ifade, “Milliyetçi ve Memleketçi Fikir Mecmuası” sloganıyla değiştirilir. Sloganın değişiminde İkinci Dünya Savaşı ve etkilerinin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Derginin ilk yıllarında en çok öne çıkan konu başlıkları şunlardır: Eğitim, politika, ekonomi, tarih, sosyoloji, psikoloji, fen bilimleri, güzel sanatlar, mimari, müzik, tiyatro…

Varlık Dergisi, başlangıçtan günümüze kadar Batı edebiyatına verdiği önem ile de ülkemizin entelektüel birikiminin oluşmasında büyük rol oynar. Varlık Dergisi, yayın hayatı boyunca her fikre açık olmuştur. Fakat ATATÜRK ilkelerini kırmızı çizgisi olarak hep korumuştur. Cumhuriyet’in kuruluşunun ellinci, Varlık Dergisi’nin kuruluşunun kırkıncı yıl dönümünde; Yaşar Nabi Nayır, Varlık’ın nasıl bir toplumsal ortam içinde kurulduğunu ve nasıl bir misyon yüklendiğini dergide şöyle anlatır: “Cumhuriyetimiz onuncu yılını doldurmamıştı daha Varlık çıktığında. Çocuk çağımdan o güne kadar sayısız edebiyat dergisi; pişirilmiş, kotarılmış, piyasaya sürülmüş ama bir iki ay, bilemedim bir iki yıl geçmeden defteri dürülmüştü. 500 basılan kitapların tozlu kitapçı vitrinlerinde, on yıl sonra da güneşten solup kavrulmuş bir görünüşte boynu bükük durmakta devam ettiği bir ortam yani. On beş milyonluk nüfusumuz içinde okuma yazma bilenlerin sayısı yüzde onu bulur mu, bulmaz mı diye tartışıldığı bir dönem…

1911’den 1922’ye on iki yıl sürmüş aralıksız savaşlar sonunda milyonlarca değerli evlâdı ile birlikte varını yoğunu yitirmiş bir ülke. Okuma, yazma bilenlerin de kitaba, dergiye verilecek parası mı, kitap arayacak hâli mi kalmış. Abdullah Cevdet’in “Körler diyarında mum tacirleriyiz” diye nitelendirdiği yıllar. Üstelik harf devrimi yapılalı da ancak beş yıl olmuş. Devrimlere ayak uyduramayan, yeni harfleri yeterince sökemedikleri için okumaktan tat alamayan oldukça önemli sayıda yurttaş da hâlâ eski harfli kitaplarla beslenmekte ayak diriyor. Atatürk’ün karamsarlıkları dağıtan umut aşılayıcı sözleri çınlıyor kulaklarda. İşte bu yaratıcı soluğun dürtüsüyle doğdu Varlık…”

*****

Dedim ya, “Varlık Dergisi, bu coğrafyada sadece bir Varlık Dergisi değildir. Bir edebiyat dergisinin çok daha fazlası, çok daha üzerindedir” diye… Bu ülkemiz ve edebiyatımız için öyle bir şans, öyle bir varsıllık, öyle bir Varlık’tır ki; Cumhuriyet kültürünün sacayaklarından biri olarak nitelendirilen, Yazar ve eleştirmenler tarafından bir yazın okulu, edebiyatımızda bir köşe taşı olarak düşünülen bir dergi, bir oluşum. Nice yazarların, şairlerin, edebiyatçıların ve sanatçıların geçtiği; 90 yıldan beri süregelen… İyi ki varsın Varlık Dergisi, nice nicelerine. 100. yılını da görebilmek ümidiyle…