Seçim gecesinden başlayan umutsuzluk var toplumun bir kesiminde...

Nerede başlayıp nerede biteceği belli olmayan tünelin içindeki ürkek yolcular gibi hissediyorlar kendilerini.

Hadi ayrım yapmayayım, ben de böyle hissedenler arasındayım.

Çok doğal, yaşanması gereken bir duygu.

***

Meclis'in işlevlerini neredeyse kaybettiği, onlarca sayfalık Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kurumların yerle bir edildiği, yerlerine nelerin nasıl geleceğinin bilinmediği bir düzen içindeyiz.

Kaos demeyelim ama karmaşa diyelim.

Bu da gayet doğal...

***

Halk da böyle istiyormuş” ile başlayan, “Artık yapacak bir şey kalmadı” ile süren ve “Bundan sonra ne yapsak boş” ile noktalanan sohbetlere tanık oluyorum.

Hiç sevmem umutsuzluğu.

Hayatında sıkça ve bolca yenilmiş, ötelenmiş zaman zaman yok sayılmış biri olarak ben bile bu umutsuzluğa sabredemiyorum.

Çünkü ölmediysek çare vardır.

***

Önce şunu kabul edeceğiz.

Hile vardı ya da yoktu, seçimin galibi Recep Tayyip Erdoğan'dır. En çok milletvekili kazanan da AKP'dir. İki kere iki dört eden sonuç bu.

İkincisi, Türkiye'de artık parlamenter sistem yoktur.

Onun yerine, tek adamın yönettiği, verilen talimatları yerine getiren bürokrasi vardır.

Üçüncüsü ve en önemlisi bu hava sadece bürokrasiyi değil adaleti de etkilemiştir.

Asıl sıkıntı da buradadır...

Yoksa eskiden de hükumetin başı, aynı zamanda parlamentoyu da yönetendi.

İktidar ne isterse o kanun çıkar, o yatırımlar yapılır, o işadamları kollanırdı.

Burada değişen bir şey yok...

***

Sanırım sıkıntımız muhalefette.

Çünkü, muhalefet etmek için önce “neye” sorusunu sormamız gerekiyor.

Seçimlerden sonra yaşananlara bakacak olursak, daha neye muhalefet edeceğimiz belli değil.

Çünkü bürokrasi yeniden kuruluyor.

Henüz kurulmamış, kurallara oluşmamış bir iktidara “buna karşıyım” deme şansımız yok.

Bence bu kafa karışıklığı 2018 sonuna kadar sürer.

O zamana kadar özellikle de ana muhalefette karışıklık yatışır mı, daha mı artar asıl sorun bu.

Elde parlamentoda muhalefet yapacak parti de kalmayabilir...

***

Şimdi umutsuz olmamamızın nedenlerine gelelim.

En önemlisi olumsuz gelişmeleri artık iktidarın dış güçlere, iç güçlere, lobilere, hobilere, bobilere bağlayacak gerekçeleri kalmamıştır. “Ben yapmadım miki yaptı” demesi temelsizdir.

Ve en önemlisi meclisin kalmayan işlevlerinin çözüm yaratmadığını gören muhalefet partilerinin, sivil muhalefetle birlikte artık sokak muhalefeti yapmasıdır. Muhalefet ya sokağa inecektir ya da koltuk koruma refleksiyle kendisini imha edecektir.

Sorun artık halkın değil, muhalefetindir.

***

Ve en büyük moral ve güç kaynağı.

Unutmayın, bu ülkenin devrimcileri pusulası bile bozuk gemiyle Karadeniz'i geçmiş, Anadolu'yu toplamış, özgürlüğünü yemeğine katık yapmış milyonlarca Mustafa Kemal barındırmaktadır.

Ne diyor Amasya Genelgesi'nin 2. maddesi:

Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır...”

Ne ile kurtaracaktır?

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur...”

Umudu kesme yurdundan...