4 Kasım 1945'te Adana'da dünyaya gelen Ali Özgentürk, Türk sinemasının en özgün seslerinden biri olarak kabul edilir. İlkokul yıllarında babasının berber dükkanında çıraklık yapan Özgentürk, burada Yaşar Kemal ve Abidin Dino gibi dönemin aydınlarıyla tanışma fırsatı buldu. Bu karşılaşmalar, genç Ali'nin düşünce dünyasının şekillenmesinde önemli rol oynadı. Ortaokul yıllarında küçük şiirler ve hikayeler yazmaya başlayan Özgentürk, sesinin gürlüğü nedeniyle okul müsamerelerinin ve oyunlarının vazgeçilmez ismi oldu. Adana Devlet Tiyatrosu'nun çocuk oyuncuları arasına katılan yönetmen, "Tom Sawyer'ın Maceraları" adlı oyunda rol aldı.
Felsefeden sinemaya uzanan yolculuk
İstanbul Üniversitesi'nde felsefe ve sosyoloji eğitimi alan Özgentürk, üniversite yıllarında tiyatro çalışmalarına devam etti. 1968'de Türkiye'nin ilk sokak tiyatrosu olan "Devrim İçin Hareket Tiyatrosu"nu kurdu. 1974 yılında Türk sinemasında kamera asistanı olarak çalışmaya başlayan Özgentürk, daha sonra Atıf Yılmaz ve Yılmaz Güney gibi usta yönetmenlerin asistanlığını ve senaristliğini yaptı. 1977'de, yönetmen Atıf Yılmaz'ın filmi "Selvi Boylum, Al Yazmalım" için senaryo yazdı. Bu film, Türkiye'de büyük bir başarı yakaladı ve bugün bile en çok sevilen Türk filmlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Uluslararası başarılarla dolu bir kariyer
1979'da, Onat Kutlar ile birlikte yazdığı ilk uzun metrajlı filmi **"Hazal"**ı yöneten Özgentürk, bu filmle Mannheim Film Festivali, Prades Film Festivali'nde ödüller kazandı ve San Sebastián Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Yeni Yönetmen ödülünü aldı. 1982'de çektiği "At" filmi, Cannes Film Festivali'nde gösterildi ve Valencia Film Festivali ile Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde önemli ödüller kazandı. Tokyo Film Festivali'nde kazandığı Yasujirō Ozu Ödülü, 250.000 dolarlık bir nakit ödül içeriyordu.
Türk sinemasını dünyaya taşıyan yönetmen
1985'te çektiği "Bekçi" filmi, Türk romancı Orhan Kemal'in klasik romanı "Murtaza"nın bir uyarlamasıydı ve Venedik Film Festivali'nde yarışma bölümünde gösterilen ilk Türk filmi oldu. Bu başarı, Türk sinemasının uluslararası arenada tanınması açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Özgentürk'ün 1987 yapımı "Su da Yanar" filmi, Nâzım Hikmet'in hayatını konu alıyordu ve döneminde büyük tartışmalara yol açtı. Film, şairin hayatını ve eserlerini yeni nesillere tanıtması açısından önemli bir işlev gördü.
Türk sinemasına kazandırdığı unutulmaz eserler
Ali Özgentürk'ün filmografisinde yer alan diğer önemli yapımlar arasında "Çıplak" (1991), "Mektup" (1997), "Balalayka" (2000), "Kalbin Zamanı" (2004), "Yengeç Oyunu" (2009) ve "Görünmeyen" (2011) bulunuyor. "Çıplak" filmi, 1993 Antalya Film Festivali'nde Özel Jüri Ödülü'nü kazandı. "Balalayka" filmi ise Türkiye'de gişe başarısı yakaladı ancak film çekimleri sırasında başrol oyuncusu Kemal Sunal'ın vefatı nedeniyle Uğur Yücel ile tamamlandı. Bu acı olay, Türk sineması için büyük bir kayıp oldu.
Özgentürk sinemasının ayırt edici özellikleri
Ali Özgentürk sineması, toplumsal gerçekçi bir bakış açısıyla bireysel hikayeleri harmanlayan, şiirsel bir anlatıma sahiptir. Filmlerinde genellikle toplumsal değişim süreçlerinin bireylerin hayatlarına etkisini inceler. Köyden kente göç, geleneksel değerlerin çözülmesi, modernleşme sürecinin getirdiği çelişkiler, Özgentürk'ün sıkça ele aldığı temalardır. Yönetmenin sinema dili, görsel şiirselliği ve metaforik anlatımı ön plana çıkarır. Özellikle "At" filmindeki görsel kompozisyonlar, Türk sinemasının en etkileyici sahneleri arasında gösterilir.
Türk sinemasında bıraktığı iz
Ali Özgentürk, Türk sinemasının dünyaya açılan kapılarından biri oldu. Filmleri, uluslararası festivallerde gösterildi ve ödüller kazandı. Bu başarılar, Türk sinemasının dünya çapında tanınmasına katkıda bulundu. Özgentürk, aynı zamanda genç sinemacıların yetişmesinde de önemli rol oynadı. Birçok genç yönetmen ve senarist, onun deneyimlerinden ve birikiminden faydalandı. Türk sinemasının ustalarından biri olan Ali Özgentürk, ardında zengin bir filmografi ve sinemaya dair derin bir birikim bıraktı.
15 Mayıs 2025 tarihinde 79 yaşında hayata gözlerini yuman Ali Özgentürk, Türk sinemasının en özgün ve evrensel seslerinden biri olarak sinema tarihindeki yerini aldı. Onun filmleri, Türk sinemasının en değerli hazineleri arasında yer almaya devam edecek.