İngiliz Sterlini’nin, Hansa Birliği döneminin Baltık civarı Almancasında tüccarlar için kullanılan Osterling sözcüğünden mi yoksa Normanların yıldız anlamındaki steorra’yaling küçüklük takısı eklemeleri ya da Saksonların terlin adı verile para biriminden mi köken aldığını bilmiyoruz ama bildiğimiz bir gerçek var o da, İngiltere’nin yeni maliye bakanı henüz bir ayını doldurmadan Paund’un yerlerde sürüklenmesine yol açtığı! 1694 yılından yani ilk Sterlin banknotların basıldığı zamandan bu yana İngilizlerin ünlü para birimi bu kadar değer kaybetmemişti!

Bütün bunlar Oxfort Üniversitesi Merton College mezunu yeni İngiltere Başbakanı Liz Truss’ın atadığı Gana kökenli ve eğitimini Harvard ve Cambridge Üniversitelerinin Eton ve Trinity kolejleri gibi ünlü okullarında tamamlayan 47 yaşındaki yeni Maliye Bakanı Kwasi Kwarteng döneminde gerçekleşti.

Peki ne oldu? Biliyorsunuz yeni hükümet göreve gelmeden, ekonomik problemleri çözmek amacı ile bir program açıkladı ve bu kapsamda da 45 milyar sterlini bulan bir indirim paketini hükümet programına koydu. Bu, neredeyse İngiltere milli gelirinin yüzde 2’sine yakın bir para. Temel vergilerde yüzde 20 olan oran yüzde 19’lara çekilirken, yüzde 45’lik en yüksek vergi dilimi de uygulamadan kaldırıldı. Ayrıca ilk konut alımlarındaki bazı vergiler iptal edildi, ücretlerdeki sağlık ve sosyal güvenlik kesintileri de azaltıldı. İlk bakışta bu uygulamalar kulağa hoş gelse de bazı açıkları olduğu hemen anlaşıldı. Birincisi, gerek en yüksek vergi diliminin gerekse yüksek gelirli çalışanların aldığı yıllık bonuslarda tavanın kalkması, çalışan büyük çoğunluk için bunların bir avantaja yol açmadığı bilakis yüksek ücretlileri gözettiği görüldü. İkinci ve en önemli aksaklık da bu vergi indiriminin nasıl karşılanacağının açıklanmaması idi. Konuyla haşır neşir olanların hemen anladığı gibi, kaynak iç borçlanma olacaktı ve pandemi ve Ukrayna savaşının provoke ettiği ek enerji harcamaları da göz önüne alınırsa, normal İngiliz için bunun anlamı enflasyon ve hayat pahalılığının artması anlamına geliyordu...

Tüm bu gelişmeleri değerlendiren piyasa, hızlı tepki verdi ve 2000’li yıllarda 2 doları aşkın bir değer içinde olan sterlin geçen ayın sonunda, yani yeni hükümetin daha bir ayı dolmamışken 1.03 dolar seviyesine indi. Gelişen olaylar, emeklilik fonlarının krize girmesine yol açtı ve onları kurtarmanın da 65 milyar pounda varan maliyeti ortaya çıktı. Truss ekibinin bu iş bilmezliği şimdiden Kwarteng’in istifasını dillendirmeye başladı.

Elbette, asıl mesele ciddi ekonomik sorunlar, yoksa üç trilyon dolarlık bir milli gelire sahip İngiltere ekonomisinin 65 milyar poundluk bir maliyetle sarsılması mümkün değil. Son 10 yıldır ülke, üretkenlik ve reel gelirde bir durgunluk yaşıyor.Yani bir ekonomik kriz içerisindeler ve Liz Truss, hükümeti kurma görevini alırken enflasyon ve hayat pahalılığı ile NHS denilen ‘Ulusal Sağlık Hizmetleri’nin rehabilitasyonunu ilk ele alacağı dosyalar olarak belirlemişti. İngiltere’de yaşam maliyeti arttı, kişi başına düşen GSYİH büyümesi, 1934’lerden bu yana en zayıf performasta. Örneğin 1992 ile 2007 yılları arasında gelir dağılımına göz atıldığında en altta bulunan kesimlerde gelir %37 artmışken; 2004-2021 arasında bu artış oransal olarak sadece %2’lerde kaldı. ‘Üstelik Güneş Batmayan bir İmparatorluk’ olarak isimlendirildiği için Kıt’a Avrupasına biraz da küçümseme ile bakan ve Brexit’ten de çıkan İngiltere’de, son on yılda, hanelerin medyan gerçek harcanabilir geliri referansında satın alma paritesi %2 düşmüşken Fransa, Almanya ve Hollanda sırası ile %34, %27 ve %23 artış başarısını gösterebilmiş…

Financial Times’taki yazısında Martin Wolf’un da haklı olarak vurguladığı gibi, problem, ister Brexit süreci ister pandemi ve Ukrayna-Rus Savaşı gibi dünya konjonktüründeki gelişmelere bağlı açıklansın, tek kelime ile ülke ekonomisinin ‘durgunluk’ta olması. Bu, aynı zamanda küresel bir sorun. Zaten, Dünya Bankası Başkanı David Malpass da geçen ay Amerikan Ticaret Odası’ndaki yaptığı sunumda "Küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) verileri, resesyonu doğruluyor’’ demişti.

Ekonomik durgunluk, makro ekonomik göstergelerde yani istihdam, reel gelir, endüstriyel üretim, toptan ve perakende ticaret verileri bağlamında bir bütün olarak var olan veri setine göre değerlendirildiğinden İngiltere’nin, yüksek gelir eşitsizliği ve ekonomik durgunluğu hangi politikalarla aşmaya çalışacağı son derece önemli. Ama ekonomik durgunluğun bilindik reçetesi, maliye ya da para politikalarının ayrı ayrı ya da birlikte uygulanmasını gerektiriyor.

Bir aylık iktidarlarının yarısını, Kraliçe Elizabeth’in ölüm yası nedeni ile ekonomiyi tamamen kapatarak geçiren Başbakan Liz Truss ve Maliye Bakanı Kwasi Kwarteng, durgunluğun palyatif vergi indirimi paketleri ile değil yapısal reformlarla çözümlenmesi gerektiğini anlamışlardır diye umuyorum.