Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın, küresel ekonomiyi derinden sarsan Çin ile ticaret savaşında beklenmedik bir manevrayla 90 günlük bir ateşkes ilan etmesi ve daha önce duyurduğu en yüksek oranlı gümrük vergilerini ertelemesi, uluslararası piyasalarda şaşkınlıkla karşılandı. Trump, bu adımı "tamamen sıfırlama" olarak nitelendirirken, birçok uzman bu geçici uzlaşmanın ardındaki asıl nedenleri ve olası sonuçlarını mercek altına almaya başladı. Özellikle Pantheon Macroeconomics gibi saygın kuruluşlardan ekonomistler, Trump yönetiminin Çin ile sağladığı bu geçici rahatlamanın ardından, ticaret savaşındaki yeni hedefini ve "öfkesini" Avrupa Birliği'ne yöneltebileceği konusunda ciddi uyarılarda bulunuyor. Bu durum, dünya ekonomisi için kısa vadede olumlu bir gelişme olarak görülse ve AB'nin bu yıl teknik bir resesyondan kaçınmasına yardımcı olabileceği düşünülse de, uzun vadede transatlantik ticari ilişkilerde çok daha yıkıcı bir çatışma riskini beraberinde getiriyor.

Çin ile geçici ateşkes: Washington'un "inandırıcılık" arayışı mı?

Başkan Trump'ın Çin'den ithal edilen milyarlarca dolarlık ürüne uygulamayı planladığı gümrük vergilerinin en yüksek oranını 90 gün süreyle erteleme kararı alması, birçok çevrede Çin'e karşı yürütülen sert ticaret politikasında bir "geri adım" olarak yorumlandı. Pantheon Macroeconomics uzmanları Claus Vistesen ve Melanie Debono'ya göre, Beyaz Saray'ın Çin konusunda attığı bu ve "inandırıcılığı zedeleyen" olarak nitelendirilen geri adımı telafi etme çabası, Avrupa Birliği ile ABD arasında daha derin ve yıkıcı bir ticari çatışma riskini önemli ölçüde artırıyor. Yani, Trump yönetimi, Çin'e karşı elde edemediği bazı kazanımları veya iç politikada kaybettiği prestiji, Avrupa Birliği'ne karşı daha sert bir tutum sergileyerek geri kazanmaya çalışabilir. Bu durum, AB'nin de ABD'nin olası yeni tarife ve yaptırımlarına karşı misillemede bulunmasıyla sonuçlanabilir ve küresel ticarette yeni bir kriz dalgasını tetikleyebilir.

Trump'ın hedef tahtasında Avrupa: "Çin'den daha çirkinler"

Başkan Donald Trump'ın Avrupa Birliği'ne yönelik geçmişteki ve güncel açıklamaları da bu endişeleri doğrular nitelikte. Trump, yaptığı bir açıklamada, Avrupa Birliği'nin ticari uygulamalar açısından Çin'den "daha çirkin" olduğunu iddia ederek, AB'ye karşı son derece sert bir dil kullandı. Ayrıca, Brüksel'in yani Avrupa Birliği yönetiminin, ABD'nin talepleri karşısında "çok daha aşağılara ineceği" yönünde tehditkar bir ifade kullanarak, AB'ye karşı yeni ve daha kapsamlı ticari yaptırımların sinyalini verdi. Bu tür açıklamalar, Trump'ın Avrupa Birliği'ni sadece bir ekonomik rakip olarak değil, aynı zamanda ABD'nin ticari çıkarlarına zarar veren bir aktör olarak gördüğünü ve bu algı doğrultusunda hareket etmeye hazır olduğunu gösteriyor. Bu durum, uzun yıllardır devam eden transatlantik ticari ilişkilerde benzeri görülmemiş bir gerilimin habercisi olabilir ve küresel ticaret sisteminin temellerini sarsabilir.

90 günlük pamuk ipliği: Çin ile savaş yeniden alevlenebilir mi?

Çin ile sağlanan 90 günlük ateşkes, küresel piyasalarda kısa süreli bir nefes aldırsa da, uzmanlar bu sürenin sonunda Washington ve Pekin arasında ticaret savaşının yeniden alevlenme riskinin hala yüksek olduğunu belirtiyor. Eğer bu 90 günlük süre zarfında iki ülke arasında kalıcı ve kapsamlı bir ticaret anlaşmasına varılamazsa, Trump yönetiminin Çin'e karşı daha önce ertelediği gümrük vergilerini yeniden uygulamaya koyması ve hatta yeni tarifeler açıklaması kuvvetle muhtemel. Böyle bir senaryo, sadece ABD ve Çin ekonomilerini değil, aynı zamanda küresel tedarik zincirlerini ve dünya ekonomisinin genelini olumsuz etkileyebilir. Bu belirsizlik ortamı, yatırımcıların risk iştahını azaltabilir ve küresel büyüme beklentilerini aşağı çekebilir. Bu nedenle, 90 günlük ateşkes süreci, küresel ekonominin geleceği açısından kritik bir öneme sahip ve piyasalar bu süreçteki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecek.

Kuaför salonunda gaz faciası! Kuaför salonunda gaz faciası!

Avrupa Birliği'nin olası tepkisi ve transatlantik ilişkilerin geleceği

Trump yönetiminin Avrupa Birliği'ne yönelik olası yeni ticari yaptırımları ve sert söylemleri karşısında, AB'nin nasıl bir tutum sergileyeceği de merak konusu. Avrupa Birliği, geleneksel olarak serbest ticareti savunan ve uluslararası kurallara bağlı bir ekonomik blok olarak biliniyor. Ancak, ABD'den gelebilecek haksız ve tek taraflı yaptırımlar karşısında AB'nin de misillemede bulunma ve kendi ticari çıkarlarını koruma yoluna gitmesi olası. Bu durum, ABD ile AB arasında bir tarife savaşına yol açabilir ve her iki taraf için de ciddi ekonomik kayıplara neden olabilir.
Transatlantik ticari ilişkiler, uzun yıllardır dünya ekonomisinin temel direklerinden biri olmuştur. Ancak, Trump yönetiminin "Önce Amerika" politikası ve korumacı ticaret anlayışı, bu ilişkilerde derin çatlaklar yaratmış durumda. Eğer Trump, Avrupa Birliği'ni yeni ticaret savaşının hedefi haline getirirse, bu çatlaklar daha da derinleşebilir ve onarılması zor hasarlara yol açabilir. Böyle bir senaryo, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik açıdan da önemli sonuçlar doğurabilir ve Batı ittifakının geleceği hakkında ciddi soru işaretleri yaratabilir. Uzmanlar, bu potansiyel "yıkıcı çatışma" riskine karşı hem ABD'nin hem de Avrupa Birliği'nin daha sorumlu ve yapıcı bir diyalog zeminine dönmesi gerektiğini vurguluyorlar. Aksi takdirde, küresel ticaret sisteminin ve dünya ekonomisinin geleceği karanlık bir tablo çizebilir.

Kaynak: HABER MERKEZİ