Kadın hapishaneye yeni düşmüştü.

Aslında iyi eğitimli bir ailenin kızıydı.

Çalıştığı şirketin patronunun yaptığı katakulli sebebiyle hapislik olmuştu.

Şaşkın ürkek ve korku doluydu cezaevinin kadınlar koğuşuna giderken.

İçerisi başka bir dünyaydı.

Koğuşun hanım ağası, meydancısı, hamamcısı, yorgancısı, bilumum noktalar kendi içinde kurallarını koymuştu.

Bambaşka bir dünyaya gelmişti.

İtiliyor, kakılıyor, banyo sırasında dayak yiyor, bilmediği raconlar yüzünden, eski mahkumlar tarafından eziliyordu.

Her şeyi tanımaya çalışırken, güzel şeylerin olduğunu da görüyordu.

Hapishanenin hanımları topluca dilekçeler veriyor, tavuk, kuş beslemek istediklerini söylüyorlar, bahçeye kümes talep ediyorlardı.

Hapishane yönetimi red ettikçe, kızımız hayret ediyordu.

Hayvan sever hükümlülerin bu gayet insani isteği neden kabul edilmiyordu ki?

Bir gün arka bahçeye çıktı, havalandırma dedikleri saatte…

Bir kenara çömeldi.

Korku dolu gözleri, umutla kocaman oldu.

Hemen arkasında bir tavuk gördü…

Aylar sonra doğaya ait bir şey görmüştü…

Sevmek maksadıyla tavuğu yakalamaya çalıştı.

Çocuk gibiydi tavuğun peşinden koşarken.

Düdükler çalmaya başladı.

Gardiyan, koşarak geldi, sağlam bir fırça attı.

Kız “Tavuk vardı, onun peşinden koştum“ dedi.

Gardiyan “Ne tavuğu, 13 metre duvar var burada, mümkün değil” diye çıkıştı.

O tavuk gördüğünden emindi. 

Hanım ağa girdi devreye sonra.

Gardiyandan ağır fırça yedikten sonra, bir de hanımağa sarstı, hırpaladı.

“Nerede tavuk nereye sakladın” diye bir güzel dövdü kızımızı.

Altı üstü bir tavuk olay oldu hapishanede…

Meğer eski çakalların, en eski metotlarından biriymiş tavuk…

Tavuğun içerisine canlı haliyle uyuşturucu yerleştiriliyor, 13 metrelik bahçe duvarından aşağı sallanıyor, bu yolla hapishaneye yıllardır uyuşturucu sokuluyordu…

Tavuk sendromu kaldı adı.

Kuş bile sevmedi, tavuklara dokunamadı…

Ne tavuk görmek istedi, ne tavuk yedi yıllarca…

Tavuk sendromu bu…

Terörist olmaya açık kişilik tarifi yapıldı ya; 

“-Politikaya uzak, anarşiye yakın,

-Milliyetçilik yok globalizm çok.

-Dine inanmayanlar çok ya da zayıf.

-Hayvan, insan, çevre konularına aşırı duyarlı.

-Algıları açık, aktivist.

-Sosyal medyada zaman geçiriyorlar.”

Tersten okursan tavuk sendromu yaşayacaksın…

İstendiği kadar politik, kökten milliyetçi, dindar, kapalı algı, no aktivizm…

Sosyal medya yok, tavuk peşinden koşmak yok…

Her sakallıyı dedem sanmak yok…

Ot olacaksın, ok?

Dekor aynı kostüm aynı

Ülke tiyatro sahnesine dönünce gerçek hayat hikayeleri bitmiyor.

12 Eylül döneminde bir operasyon yapılıyor.

Üsteğmen, yüzbaşısına 21 kişiyi gözaltına aldıklarını söylüyor, raporunu tutuyor.

Gözaltındakiler, merkeze götürülürken, bir tanesi atlayıp kaçıyor.

Üsteğmen ne yapacağını düşünürken, yoldan geçen simitçiye oluyor olan.

“Taze simiiiit” derken kendini askeri araçta buluyor…

Yıllarca idamla yargılanıyor simitçi…

Aradan geçen yıllar biz de hiçbir şeyi değiştirmemiş tabi.

Yer Mardin.

Bir kamyon şoförü bylock iddiasıyla gözaltına alınıyor.

Tutuklanması amacıyla mahkemeye çıkıyor.

Hakim, amcaya; “Bylok kullandın mı?” diyor…

Amca; “Evet günde iki kez kullanıyorum” diye yanıtlıyor.

Bu yanıt kamyoncu amcayı cezaevine yollamaya yetiyor.

Hapishanede 4 ay yatıyor amca.

Çünkü kullandığı şey bylock değil,  günde iki kez kullandığı kalp ilacı “Beloc”tur.

Dekor aynı, kostüm aynı.

Bir takvim yaprakları değişiyor, bir de başrol…

Zabıta cezayı yedi

Bizim meslekte herkesin bildiği klasik bir kural vardır.

Köpek insan ısırırsa haber değeri düşüktür.

İnsan köpeği ısırırsa nal gibi haber olur.

Hemen aklıma bu geldi.

Konak Belediyesi, resmi zabıta arabasını hatalı park eden kendi zabıtasına basmış cezayı.

Konak Belediye Başkanı Abdül Batur da, “Kurallar hepimiz için. Biz uymazsak, insanların uymasını isteyemeyiz” demiş…

İyi de demiş.

İsterim ki örnek olsun herkese.

Kafayı kuma gömme...

Bergama’da işten çıkarılan üç kadın arkadaş belediye önünde eylem yapıyorlar.

Sayın Cumhurbaşkanı İzmir’e gelecek diye eyleme yasak getirmişler.

Yav kardeşim, bu deve kuşu gibi kafayı kuma gömme.

Yapmayın.

Belki Sayın Cumhurbaşkanı’nın kulağına gidecek, durumu düzeltecek.

Ne malum?

Saklayınca her şey güllük gülistanlık mı oluyor?

Ne amaç varsa bilmiyorum ama, bu tür işler zarar veriyor.

Gerekli bilgi 

Fillerin yaklaşık olarak 50 bin kası vardır. Bu kasların 40 bini hortumlarında bulunur.

Gerekli bilgi

Sevgililer Günü,  Saint Valentine adlı Katolik din adamının, yasak aşk yaşayan sevgilileri  gizlice evlendirdiği, 14 Şubat günü olarak kutlanır. Roma geleneğidir.

Deli Ziya

“Kadınlar 9.828.277’ye ayrılır ve bunlar da içlerinde 17.568.988 parçaya bölünerek anlamsız bir hal alırlar… Ve kardeşim siz niye sayıları okumuyorsunuz ?”