Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok.
Konu belli...
On gündür bizim mesleği ilgilendiren açıklamalar, manşetler, suçlamalar ve de ekleri...
Kimse isim yazmayınca, uzadıkça uzadı.

Bir ulusal gazetenin Ege eki diyorlar ya;
Onun adı açıkça Milliyet Ege'dir...
Belediyeden “avanta” alınmasına ön ayak olduğu iddia edilen birisi var ya;
Onun adı da Milliyet Ege Temsilcisi Hamdi Türkmen'dir...
İsim saklamadan, kıvırmadan, oraya buraya bulaşmadan “özetini” yazayım, isteyen de istediği sonuca varsın...

Milliyet Gazetesi el değiştirince, (havuza dahil olunca) doğal olarak bir sürü meslektaşımızı işten çıkardı. Böyle olunca da gazetenin bölge eki tehlikeye girdi. Gerekçesini ben bilemem ama sonuçta “gazeteci” sıfatını taşıyan üç genç arkadaşımız Utkan T, Kadir Ç., Gökçe A. resmiyette açıkta kaldılar.
İkisi halen aynı yerde kadrosuz ve sigortasız çalışmaya devam eden üç arkadaşımız için şöyle bir formül bulundu. Kendileri Karşıyaka Belediyesi'nin herhangi bir taşeronu kadrosunda görünecekler, belediyenin grafik işlerinin yanında Milliyet Gazetesi'nde de görev yapacaklar...
“Avantacı” diye yazılıp çizilen işte bu üç genç insandır...
“Gazeteci” sıfatı taşıyarak “hülle” yapılanların sayısı üçtür yani. Bu sayı daha fazladır diyen varsa, isimlerini açıklasın. Kimin eşi, dostu, akrabasıdır biz de bilelim...

Bu işin bu kadar dallanıp budaklanması da “kayıkçı” kavgasıdır. Emekçilere hiç yararı yoktur. Bırakın belediye kadrosunu, yıllardır “tek bir gün sigortalı bile gösterilmeden” ya da asgari ücretli çalışıyormuş gibi gösterilip, aradaki maaş farkı “elden ödenen” yüzlerce gazeteci yokmuş gibi davranmak da işin cabası...

İşin özetini yukarıda yazdım, ekleyesi olanlara bu köşe açık. Ancak madalyonun öteki yüzüne de bakmadan geçemem.
Bu olayı ilk bilen değil ama ilk dillendiren gazeteci Ufuk Türkyılmaz'dır. Bir de onun arkasına saklanıp “alıntı” üzerinden prim yapmaya çalışan, Gazeteciler Cemiyeti'ni “hedef” alanlar var.
Örneğin Yeni Asır... Kendi bünyesinde Birkan, Görkem ve Feridun gibi “gazeteci” olanları bile hala kadrosuna almayan, hep akıl veren, hep bilen, işine geldiği zaman “demokrat” olabilen, yüz yıllık gazete. Karşıyaka Belediyesi'nin son on yılda topluca kaç on bin “Yeni Asır” aldığını yazmaz, ama üç genç gazeteciyi “avantacı” yapmaktan da geri durmaz...
Daha mürekkebi kurumamış yazılarında, “bir belediye başkanının gizli ilişkilerini” günlerce diline dolayan, sonuçta sus pus olup kenara çekilen, Atila Sertel'in milletvekili adaylığını sırf “kıskançlık” uğruna ve “düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek düşürmek için çabalayan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ne “vurmak” için fırsat kollayan Yeni Asır'ın köşe yazarı Yunus Karakaya...
Buyrun isimleri, kurumları açık açık yazdım...
İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin ne kanunda, ne tüzüğünde yazılı olmayan üyeleri dışındaki kurumları “denetleme” görevine çağırıyordunuz ya, alın size “ihbar” satırları.
Hem gazeteyi, hem de Karşıyaka Belediyesi'ni şikayet edin...
Tıpkı daha önce “gizlice” yaptığınız gibi...
Hiç kimseyi “şikayet” edemiyorsanız, beni edin...
Beni mahkemeye verin.
“Hakaret” etti deyin, “yalan” yazıyor deyin.
Çıkalım “hakim” huzuruna.
İsteyelim bütün belgeleri...
Kim kime ne satmış, kim kimin için ne yazmış, kim kime kumpas kurmuş hepsi “ortaya” çıksın.
Ben yargılanayım, “mahkum” olayım,
Ya da siz “mahkum” olun, düşün artık yakasından İzmir'in.
Sütte leke var, sizde yoksa, verin beni mahkemeye.
Hodri meydan...