Seçim döneminin bitip, geçim döneminin başlamasıyla birlikte gerçekle yüz yüze geldik. Dolar beklendiği gibi tırmanışa geçti.

Akaryakıt zamları gün sayıyor. Bazı ekonomistlere göre bu daha başlangıç... Başlangıcı böyleyse yandık...
Seçimlerde iktidarı desteklediğini yüksek sesle dillendiren eski futbolcu bir arkadaşımla karşılaştım. Doların artışını kastederek, “Bu kadarını da beklemiyordum” dedi.
Ben de ona anlayacağı bir dille şöyle dedim; “Kendi kalene gol atıyorsun. Sonra da yenilmene şaşırıyorsun.”
Başını hata yaptığını kabul eder gibi sallayıp ayrıldı...
Eğer iktidar ekonomiyi doğru yönettiğine inansaydı Mehmet Şimşek üzerinde bu derece ısrarcı olmazdı. Şimşek, tavırları fazla tepki çekmeyen eski bakanlardan biriydi.
Çok uğraştılar... Gel ekonominin başına geç dediler. Reddetti... Hatta görüşme sonrası arka kapıdan kaçarak basınla karşılaşmamayı tercih etti. Demek sonra bir şekilde ikna edildi.
Yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanı oldu...
***
Buraya kadar garip bir şey yok.
Dört beş yıl aradan sora tekrar aynı koltuğa oturunca ne diyeceğini çok merak ettim...
Görevi devralırken ekonomide gerçekçi politikalara dönüleceğini söyledi. Anlaşıldı ki gerçek dışı politikalar uygulanmıştı... Gözlerindeki ışıltı bir türlü anlaşılamayan Bakan Nebati gitmiş, Şimşek işbaşı yapmıştı...
Baktı ki kasa tam takır... Dolar baskılanmış. Ne yapmak lazım? Dolara izin vermek, zamları serbest bırakmak lazım.
Aynısını yaptı...
Gerçekçi politikaya dönülmüştü...
Kamuoyu da açıklama bekliyordu...
Enkaz devraldım dese... Kendisinin de payı var. Ne de olsa bir önceki dönem görev yine kendisindeydi...
Böylesine bir bilançoyu beklemediğini açıklasa... Yıllarca birlikte çalıştığı ekibini yermiş olacak...
İyice düşünmüş olmalı ki;
“Plan ve program dahilinde, belirlediğimiz ilkeler çerçevesinde emin adımlarla çıktığımız bu yolda hedeflerimize inşallah herkesin desteğini alarak ulaşacağız. Ancak biraz sabır ve zamana ihtiyacımız var" açıklaması yaptı...
Yirmi yıl sonunda sabredin ha...
Ne diyeyim. Takatı olan sabretsin...