Yediğimiz meyvenin, sebzenin üzerinde görünmez bir tehdit olarak duran, insan sağlığı için büyük riskler barındıran ve "sofradaki sessiz tehlike" olarak anılan aşırı ve bilinçsiz pestisit kullanımını engellemek için, Türk tarım tarihinde bir devrim niteliğinde olan tarihi bir adım atılıyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ankara'da gazetecilerle bir araya geldiği toplantıda, zirai ilaç satışını ve kullanımını kökten değiştirecek yepyeni bir modeli hayata geçireceklerini duyurdu. Bu yeni modelle birlikte, artık çiftçilerin ve üreticilerin, tarım ilacı satan bayilere giderek istedikleri ilacı, istedikleri miktarda serbestçe satın alma dönemi sona eriyor. Tıpkı bir insanın hasta olduğunda doktora gidip, hastalığına uygun ilacı yazdırması gibi, artık tarladaki bitkiler için de uzmanlar tarafından bir "reçete" yazılacak.

Eczane modeli tarlaya geliyor: 'b-reçete' sistemi nasıl işleyecek?

Bakan İbrahim Yumaklı'nın detaylarını paylaştığı yeni sistemin adı: B-REÇETE, yani Bitki Reçetesi. Bu uygulama, temel olarak zirai ilaç satışını, bir uzman kontrolüne ve ihtiyaca dayalı bir sisteme bağlamayı amaçlıyor. Sistemin işleyişi ise son derece net ve anlaşılır olacak:

"B-REÇETE, yani Bitki Reçetesi isimli bu uygulamayla üretici, zirai ilacı gidip bayiden istediği kadar alamayacak. Ne kadar alanda hangi bitkiye uygulayacak, bunun önceden reçetesini yazacağız, üreticimiz bayiye gidip bu reçeteye göre ilacı alacak. Tıpkı eczanelerde ilaç alımında olduğu gibi." diyen Bakan Yumaklı, sistemin nasıl bir kontrol mekanizması getireceğini de somut bir örnekle açıkladı: "Eğer tarlanızın ihtiyacı 10 birimse siz 15 birimlik ilaç alamayacaksınız. O ürüne uygun ilacı, uygun dozda alacaksınız."

Bu yeni modelle birlikte, tarım danışmanları, ziraat mühendisleri gibi yetkili uzmanlar, bir tarladaki zararlıyı veya hastalığı tespit ettikten sonra, o soruna özel, doğru ilacı, doğru dozda ve doğru miktarda içeren bir reçete düzenleyecek. Üretici de, sadece bu reçeteyle bayiye giderek, tam olarak ihtiyacı olan ilacı alabilecek. Bu sistemin, bu sene belirlenen pilot bölgelerde başlayacağı, önümüzdeki yıldan itibaren ise Türkiye'nin tüm illerinde zorunlu olarak uygulanacağı belirtildi. Bu devrim niteliğindeki adımın, hem toprağın ve suyun kimyasallarla kirlenmesini önlemesi hem de sofralarımıza gelen ürünlerin çok daha güvenli hale gelmesini sağlaması bekleniyor.

İklim değişikliği alarmı: sadece pestisit değil, orman yangınları da masada

Bakan İbrahim Yumaklı, toplantıda sadece gıda güvenliği ve pestisit konusuna değil, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu diğer büyük çevresel tehditlere de dikkat çekti. Bu tehditlerin başında ise, iklim değişikliğinin tetiklediği ve her yıl binlerce hektar ormanımızı küle çeviren orman yangınları geliyor. Türkiye'nin yangınla mücadeledeki teknolojik kapasitesine vurgu yapan Yumaklı, "14 İHA’mız var. Dünyada yangın tespitinde İHA kullanan 2’nci ülkeyiz." diyerek, bu alandaki başarının altını çizdi. Ancak, tüm bu teknolojik yatırıma rağmen, yangınların çıkış nedenine bakıldığında acı bir gerçeğin ortaya çıktığını belirtti: Yangınların çıkışında yüzde 90'ın üzerinde insan unsuru olduğunu görüyoruz.

Bakan Yumaklı, iklim değişikliğinin getirdiği yeni risklere de dikkat çekerek, önemli bir uyarıda bulundu. Geçmiş yıllarda yangın riski açısından daha güvenli kabul edilen Karadeniz Bölgesi'nin artık alarm verdiğini belirten Yumaklı, "Artık iklim değişikliği, kuraklık gibi etmenler sonucu Batı Karadeniz bölgesi de en az Akdeniz ve Ege bölgeleri kadar riskli. Bu yönde değerlendirme yapıp önlem alıyoruz." dedi. Bu, Türkiye'nin yangınla mücadele stratejisini, sadece geleneksel risk bölgeleriyle sınırlı tutmayıp, iklimin değişen dinamiklerine göre güncellemek zorunda olduğunu gösteriyor.

Sudan balığa, denetimden şekere: gıda güvenliğinde topyekûn mücadele

Bakan Yumaklı'nın gündeminde, gıda güvenliğinin diğer önemli halkaları olan su yönetimi, balıkçılık ve gıda denetimleri de vardı. Özellikle büyükşehirlerde yaşanan su sıkıntısına değinen Yumaklı, belediyelerin su yönetimi konusundaki eksikliklerini eleştirdi. "Şehirlerimizde çok ciddi kayıp kaçak sorunları var. Buradaki problemin başında belediyelerin hazırlanan işletme planlarına uymaması geliyor. Örneğin barajlara yüklenilmemesi gereken zamanda barajlara yüklenirsen suyu bitirirsin." diyerek, yerel yönetimlere su kaynaklarının daha planlı kullanılması konusunda bir çağrı yaptı.

Gıda alanındaki bir diğer başarı öyküsü olarak ise, Türkiye'nin su ürünleri ihracatını gösterdi. Yıllık 2 milyar dolar seviyesine ulaşan ihracatla her yıl rekor kırıldığını belirten Bakan, Türk balıkçılarının özellikle Afrika'da destan yazdığını ifade etti. 10 Afrika ülkesiyle balıkçılık anlaşması olduğunu ve 15 ülkeyle daha görüşmelerin sürdüğünü belirten Yumaklı, çok stratejik bir fırsattan bahsetti: "Senegal’in Avrupa Birliği’nin 2024’te sona eren bir anlaşması var. Senegal de bizimle bu anlaşmayı yapmak istiyor. Çok stratejik ve ciddi bir fırsat bizim için eğer anlaşırsak." Bu, Türkiye'nin gıda diplomasisindeki artan gücünü gösteren önemli bir gelişme.

Bakan, yurt içindeki gıda denetimlerinin de hız kesmeden devam ettiğini, yılın ilk 7 ayında 750 bin denetim yapıldığını ve 1.3 milyar liralık cezai işlem uygulandığını açıkladı. Ayrıca, obezite ile mücadele kapsamında, Sağlık Bakanlığı ile birlikte, alkolsüz içeceklerdeki şeker miktarının azaltılması için de ortak bir çalışma yürüttüklerini belirtti.

Unutulan dostlarımız: ev hayvanını terk edene rekor ceza

Toplantının son bölümünde ise, toplumun kanayan bir diğer yarası olan hayvan hakları ve terk edilen ev hayvanları konusu gündeme geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bu konudaki denetimlerini de sıklaştırdığını belirten Bakan Yumaklı, rakamlarla konuştu. Hayvan bakımevleri ve özellikle de petshoplara yönelik denetimlerde usulsüzlüklere göz açtırmadıklarını ifade eden Yumaklı, son bir yılda uygulanan cezaların caydırıcılığına dikkat çekti. Kanuna aykırı hareket eden 19 belediyeye 119 milyon lira, hayvanlara kötü muamelede bulunan 726 kişiye 29 milyon lira ceza kesildiğini açıkladı.

Ancak en çarpıcı ceza, bir hevesle alınıp daha sonra sokağa atılan can dostlarımızla ilgiliydi. Bakan Yumaklı, son bir yıl içinde, ev hayvanlarını sokağa terk ettiği tespit edilen 70 kişiye, toplamda 25 milyon lira gibi rekor bir idari para cezası kesildiğini duyurdu. Bu rakam, kişi başına ortalama 350 bin lirayı aşan bir ceza anlamına geliyor ve devletin bu konuda ne kadar ciddi ve kararlı bir tutum içinde olduğunun en net göstergesi olarak öne çıkıyor. Bu cezalar, bir canlının sorumluluğunu almanın ciddiyetini ve onu terk etmenin ağır bedelini bir kez daha hatırlatıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ