Biliyorsunuz, “seçim’’ sözcüğünü bugünlerde oldukça sık kullanıyoruz. Türk Dil Kurumu Türkçe sözlükte, - Seçme işi, Kanunlar, yönetmelikler uyarınca bir veya daha çok aday arasından belli birini veya birkaçını seçme, intihap olarak açıklanıyor. Seçmen de seçimlerde oy kullanma hakkı olan kimse. Her iki kelime de “Seç’’- fiilinden +men sonekiyle türetilmiş.

Bizde seçimlerin tarihi Kanunu Esasi’ye kadar dayanır. İlk Anayasamız 23 Aralık 1876 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu Anayasa çift meclis sistemli idi ve ikisine birden Meclisi Umumî denirdi. Hey'eti âyan ve hey'eti meb'usan isimleri verilen bu kurumlardan Hey'eti meb'usan için Anayasa metni “mikdarı azası tebaayi Osmaniyeden her elli bin nüfus zükûrda birnefer olmak itibarı ile tertip olunur’’ şeklindeki metin ile, Anadolu toprakları seçim ile tanıştı. Yani halk tarafından seçilecek oluşturulan ilk meclis, ‘Meb'usan meclisi’dir. Elbette zamanın şartları gereği, vurgulanan her elli bin nüfusun her elli bin erkek için olduğunu ve seçmenler ile seçilenlerin de erkek olduğunu belirtmeden geçmeyelim!

Sonrasında yaklaşık 30 yılın ardından, yeni bir genel seçimi İkinci Meşrutiyet’in ilanında görürüz. Çok ciddi sosyal ve asayiş olaylarının yaşandığı bu dönem, “İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilâf fırkaları’’ arasında ve politik ihtirasların tavan yaptığı bir atmosferde gerçekleşmişti. Ülkede, padişah dışında bir güç odağı olarak ‘iktidar’ ve ‘muhalefet’ mefhumunun kuvvetle yapılandığı seçimler olması bakımından da önemlidir.   

***

1906, 1914 ve 1919 seçimleri, arka planda küresel yeniden yapılanmanın olduğu birinci Dünya Savaşı dinamiklerinde gerçekleşir. Memleket, savaş ve ardından işgal altındadır. Bu koşullarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını sağlayan 1920 seçimleri, bir parlamento seçimleri olmamasına rağmen, Türk siyasi hayatında büyük öneme haizdir. Meclisi Mebusan’ın feshedildiği, Ayan Meclisi çalışmalarının iptal edildiği bir ortamda, 1920 yılında,  “Hey'eti Temsiliye’’ adına Mustafa Kemal imzalı bir tebliğ yayınlanmış, seçilen azalar ile işgal kuvvetlerinin sürgün ve tutuklamalarından kurtulan İstanbul Meclis-i Meb'usanı üyelerinden oluşan TBMM, 23 Nisan 1920 tarihinde toplanmıştır. Bu meclis, saltanatı kaldıracak ve 1921 Anayasası’nı oluşturacaktır.

1923 seçimlerinde vücut bulan Meclis ise, 29 Ekim 1923 tarihinde, Cumhuriyeti ilân edecek ve 1924 tarihli Anayasa metni gibi tarihi kararlara imza atacaktır. 21 Nisan 1931’de Mustafa Kemal, Cumhuriyet Halk Fırkası programını deklare etmiş, 1935 seçimlerinde de Amerika ve Avrupa’nın bir çok ülkesinden önce, kadınlara oy verme ve seçilme hakkı tanınmıştır. İkinci Dünya Savaşı gölgesinde yapılan 1939 ve 1943 seçimleri sonrası 21 Temmuz 1946’da yapılan seçimlerde, çok partili hayatımız başlamış ve muhalefetin ağırlığı iyiden iyiye hissedilmiş, CHP 396 milletvekilliği kazanırken DP de 62 mebus ile Meclis’te yerini almıştır. Nitekim, 1950 seçimlerinde, oyların % 54,91’ini alan Demokrat Parti 416 milletvekili ile iktidarın yeni sahibi olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, bu seçimlerde % 41,05’lik oy oranı ile 67 vekilini Meclis’e sokabilmiştir.  

***

1954 ve 1957 seçimleri sonrası 1961 yılına gelindiğinde siyasi tarihimiz, yeni bir anayasa ile senato ve meclisten oluşan çift yasamalı yeni bir sisteme adım atacaktır. Sonraki yıllar yani 1970'ler’de partilerin TBMM'de mutlak çoğunluğu elde edemediği  koalisyon hükümetleri dönemini yaşadık. 1980 askeri darbesinin ardından, %10'luk barajın uygulandığı on genel seçimin çoğunda da (altısında), tek parti hükümetleri iş başına geçti. 

7 Haziran 2015'teki genel seçimlerde de, TBMM'de, hiçbir parti çoğunluğu kazanamadı, koalisyon görüşmeleri de başarısız olduğundan, Cumhuriyet tarihimizde bir ilk gerçekleşti ve aynı yıl içinde ikinci kez genel seçim yapıldı.

Elbette, seçimlerde uygulanan milli bakiye, nispi temsil, liste usulü, bölge-ülke barajlı ya da barajsız veya Belçikalı matematikçi Victor D’Hondt tarafından geliştirilen ‘D’Hondt Sistemi’ üzerine yorum yapmak, bu makalenin kapsamını aşar. Özetle, hangi sistem uygulanırsa uygulansın, 1876 yılından bu yana Türk seçmenin, dünyanın sayılı seçim tecrübesine sahip milletlerinden birisi olduğunu ortada… 

Şimdi de 14 Mayıs 2023 seçimlerini bekliyoruz. Genel kanı ve kamuoyu araştırmaları, %1-2’lik farklar ile favori iki adaydan birisinin seçimi göğüsleyeceğinden bahsediyor olsa da, bizzat yaşayarak analiz ettiğimiz ülkemizdeki sosyal realite, bir dip dalganın geldiğini bizlere gösteriyor. Yani fark, herkesin beklediğinin aksine %10’ları bulan ve geçen bir sonuç olursa şaşırmayın derim…