Röportaj/ Sinan KESKİN

24 Ocak 1971 tarihinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi yurduna yapılan polis baskını ve gözaltı sırasında işkenceye varan dayağa maruz kaldı ve başına ağır darbeler aldı. O ağır darbelerin ardından SBF Basın ve Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu Aradan yıllar geçtikten sonra 29 Nisan 1973 sabahı Ankara'da, sokakta ağır yaralı bir halde bulundu. Kaldırıldığı Numune Hastanesi'nde 5 Mayıs 1973’te öldü. Beyin kanamasından öldüğü belirlendi. Arkadaşları, ölümünü SBF yurdunun basılması sırasında başına aldığı ağır darbelere bağladılar. Arkadaş aramızdan ayrıldığında henüz 25 yaşında 'kitapsız' bir şairdi. Arkadaş'ın ölümünden 10 yıl sonra, 1983 yılında Ankara Üniversitesi'nden 3 genç şiir kitapları yayınlamak üzere Mayıs Yayınları'nı kurdu. Birkaç kitap yayınlayan gençler bir taraftan da Arkadaş'ın şiirlerini bir araya getirmek için çalışıyorlardı. Nihayet 1984 Nisan'ında, Arkadaş'ın ilk ve tek kitabı 'Sevdadır' yayınlandı. O gün bugündür sürüyor bu macera. Sadece kitabı yayınlamakla yetinmeyen gençler Arkadaş'ın adını yaşatmak için hiç kitap çıkarmamış şairlere açık olan bir ödül vermeye başladılar. Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü de bu yıl 25 yaşında ölen Arkadaş ile aynı yaşta.

Ankara'da başlayan İzmir'de devam eden Mayıs Yayınları serüveninin baş aktörlerinden, Arkadaş'ı geniş kitlelerin tanımasında ve sevmesinde önemli bir rol üstlenmiş olan Avukat Suat Çelebi ile Mayıs Yayınları'nı, Arkadaş Z. Özger'i ve Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü'nü konuştuk.

Suat Bey öncelikle Mayıs Yayınları'nın kuruluş hikayesini öğrenebilir miyiz? Ne zaman, hangi şartlarda kurdunuz? İlk hangi kitabı bastınız?

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Ali Yıldırım ve ben, Siyasal Bilgiler'den de Naim Kandemir bir araya gelip, öğrenci harçlıklarımızla Aralık 1983’te kurmuş bulunduk Mayıs Yayınları'nı. 26 Aralık 1983 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde “Ankara’da Mayıs adlı yeni bir yayınevi kuruldu” başlığıyla yer almışız. Haberde de yazdığı gibi; genç şairlerin şiirlerini “Alternatif Sürekli Şiir Dizisi” adıyla yayımlamaya başlamışız. İlk kitabımız Naim Kandemir’in “Görüşmek Üzere” adlı şiir kitabı, Aralık 1983'te çıktı. Devamında “Çağdaş İran Şiiri” adlı derlemeyi ve Ali Yıldırım’ın “Kimliksiz Asi Çiçek” adlı şiir kitaplarını yayımladık. Bu arada da Arkadaş’ın şiirlerini derlemek için kütüphanelerde derin araştırmalar yapmaktaydık. Dönemin, 12 Eylül sonrasındaki olağanüstü hal Ankara’sı ve bizim de öğrenci oluşumuz kuruluş koşullarını ve ortamını açıklamaya yeterli olur sanırım.

İlk kitabımız olan “Görüşmek Üzere”yi Naim’in öğrenci evinde hazırlarken, kitabın daktilo edilmiş taslakları üzerine dökülen köpek öldüreni hatırlıyorum. Heyecanımızdan olsa gerek. O zamanlar, öğrenci harçlıklarımı matbaaya topluca teslim edip, sonra da kitaplar satıldıkça gelen paralarla geçinmeye çalışıyordum. Bugün de pek farklı değil, ancak bu kez geri dönüş de beklemez olduk.

Yayın politikanız nedir?

Yukarıda değindiğim kuruluş haberinde yazdığına göre, şöyle açıklamışım o günkü yayın politikamızı: “Şiir toplumsal yaşamı en yakından izleyen yazın türlerinin başında geliyor. Günümüz dünyasının olanca karmaşası, durmaksızın artan silahlanma yarışı, açlık tehlikesi karşısında yaşama daha duyarlı yaklaşmak somut bir ödev olarak karşımıza çıkıyor. İşte sanatta yaşamı yeniden üretmek, bunu şiirde somutlamak, çağdaş Türk ve dünya şiirinin özgün örneklerini yayımlamak, Mayıs Yayınevi’nin amacını oluşturuyor.” Bugün geldiğimiz noktada ise Arkadaş Z. Özger’i şiirimize kazandırmış olmak, devamında da Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü bağlamında genç şiire hizmet ediyor olmak ana yayın politikamız sanırım. Sina Akyol’un tüm şiirlerini yayımlıyor olmamız dışında, neredeyse tüm kitaplarımız Ödül kazanan dosyaların kitaplaştırılmasından ibaret diyebilirim. Ödül bağlamında yayımlanan şiir kitaplarının da ilk kitap olduğunu düşünürsek, genç şiire hizmete devamdayız halen.

Bugüne kadar hangi türlerde kaç kitap yayınladınız?

Mayıs’tan 84, kardeş yayınevimiz olan Sardes’ten de 4 ilk şiir kitabı olmak üzere toplam 88 kitap yayımlamışız. Bunların 77 tanesi şiir kitabı. Güncel, Bilgi, Öykü ve İnceleme dizilerimizden de kitaplarımız var.

Bir taraftan avukatlık yaparken bir taraftan da yayıncılıkla ilgilenmek zor olmuyor mu? Ya da bu bir avantaj mı?

Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi olduğum 19 yaşımdan beri yayıncılık yaptığım için, 'başka türlü olsaydı nasıl olurdu’ ya verilecek bir yanıtım yok. Okurken başladığım, avukat olarak da devam ettiğim bir uğraş oldu. Harçlıkların yerini, kendi kazancım aldı, sanırım tek fark bu? Avukatlığı ihmal edip de maazallah para kazanamazsam yayınevi için kötü olacağı belli. Zira matbaacımız ödemeyi yayınevinin değil de benim yapacağımı biliyor ve rahat. Yılların verdiği alışkanlık olsa gerek, mesleğimiz dediğimiz avukatlık ve uğraşımız dediğimiz yayıncılık çok kaynamış birbirine, ayıramıyorum. Öyle ki, yayıncılığın içinde doğan kızım Kardelen şimdilerde yayınevinin patronu, bense aynı yerdeyim.

Arkadaş Z. Özger'in Sevdadır kitabı onu geniş kitlelerin tanımasını sağladı. Bu kitabı yayınlama sürecini anlatır mısınız?

İlk sorunuza yanıtımda değindiğim gibi, daha ilk kitabımızı yayımlarken bir yandan da Arkadaş’ın şiirlerini derlemek için kütüphanelerde çalışmaya başlamıştık. Bir yandan da arkadaşlarına ulaşıp söyleşiler yapmaya çalışıyor, bilgi belge topluyorduk. 1984 Nisan ayında yaptığımız 2000 adetlik ilk basım inanılmaz bir ilgi görünce, yeniden araştırma yapmaya zaman bulamadan Ekim ayındaki 2. basım izledi. Bu basıma kuşe kağıda basılı bir mini poster de eklemiştik. 1988’de yapılan 3. basımda kapak ve düzeltiler dışında pek bir değişiklik olmadı. Bu arada okulu bitirip mesleğe başlamış ve İzmir’e yerleşmiştim. Kitabın baskısı kalmadığı halde yeni basım için acele etmedim. Arkadaş’ın ailesi başta olmak üzere arkadaşlarından aldığım katkılarla 1997, 2001 ve 2018 basımlarında her seferinde yeni eklemelerle kitap bugünkü haline ulaştı. Sevdadır’ı, Arkadaş’ı bütün olarak anlatabilecek bir kitap, bir toplam olarak düşündüm. Yalnızca bir şiir kitabı değil, yaşasaydı kim bilir kaç şiir kitabı yayımlayacak olan bir gencin, o güne kadarki tüm çalışmalarını, hakkında merak edilenleri en yakın kaynaklardan aktararak okura sunabilmeyi amaçladım. Bu nedenle de çok satar mantığında bir kitap tasarlamayıp, arandığında ulaşılabilen, okura yetebilecek, aydınlatıcı bir kaynak da olsun istedim. Elbette, Arkadaş’la ilgili her türlü dökümanı içerecek iddiasında olamayız, zaman içinde sandıklardan bir çok fotoğraf, belge, anı çıkacaktır. Bunlar da bir şekilde değerlendirilir elbet.

Mayıs Yayınları bir anlamda Arkadaş ile özdeşleşti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu özdeşleşmeyi bir anlamda biz yarattık. Olumlu olarak da olumsuz olarak da. Olumlu yanı Arkadaş için yapılan emeklerimizin ilgili çevre tarafından takdir ediliyor olması. Olumsuz yanı ise bizim Arkadaş’ın yayıncısı (Ödül’ü de düşünerek tabii) olmaya çabalamak dışında, ticari bir yayın çabası içine girmemiş olmamız. Halen de bu olumsuz yanımızda ısrarcıyız.

Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü nasıl doğdu? Bu yıl kaçıncısı yapılacak? Genç şairlerin ilgisi nasıl?

İzmir’de avukatlık yapmaya başladıktan sonra, arkadaşlarla, Arkadaş için başka ne yapabiliriz derken, Ödül fikri olgunlaştı ve 1996 yılında ilkini düzenledik. Arkadaş’ın yaşamı ve şiirini düşünerek, Ödül’ün yayımlanmamış ilk şiir dosyalarına verilmesi uygun bulundu. Buna daha sonra, altı yılda bir düzenlenen “Bir Şiiri İnceleme Ödülü” eklendi. Bu yıl 25'incisini düzenlediğimiz Ödül, beş yıl yayımlanmamış şiir dosyalarına, izleyen bir yıl da inceleme dosyalarına verilmekte. Geçtiğimiz 24 yılda toplam 1479 dosya katılmış Ödül’e. Bunların çoğunluğunun da genç şair olduğunu düşünürsek, gençlerin Arkadaş’ı ve Ödül’ü ilgiyle izlediklerini söyleyebilirim.

Yayıncılık sektörünün kalbi İstanbul'da atıyor. İzmir'de bulunmanın zorlukları var mı

Ticari amaçları olan bir yayıncılık yapmak istesek, İzmir’de bu çok zor. Mevcut halimizle de zorluklarımız fazla. Öncelikle matbaa maliyetlerimiz çok yüksek burada. Dağıtım, tanıtım açısından da sıkıntılar oluyor elbet. Ancak son yıllardaki dağıtım sistemi bizi epeyce rahatlattı. Dağıtım yönünden bir sıkıntımız olmadığını söyleyebilirim. Kitap tanıtımı için tüm yayınlar neredeyse İstanbul merkezli, bu da sıkıntı için yeterli sanırım.

Arkadaş'ın şiirleri sizin için ne ifade ediyor?

Yukarıya aktardıklarımız eğer bir nevi kısa yaşam beyanımız gibi görülebilirse, Arkadaş ve şiirinin bu yaşamın sahibi için ne ifade ettiği sanırım anlaşılır. Ama yine de: “pencereyi kapama/gök dolabilir içeri” yada “Göğü kucaklayıp getirdim sana/kokla/ açılırsın” diyelim. 1984’de açtığımız “pencere”yi kapatmamaya çabalıyoruz 36 yıldır.

Arkadaş için hazırlanan belgeselden söz eder misiniz? Proje kim ya da kimlerin fikriydi? Ne kadar sürede hazırlandı? İlgililer bu belgeseli nasıl izleyebilecekler?

Bu sorunuza yanıt vermesi için sizi, belgeselin yönetmeni Ulaş Tosun’a bağlamak istiyorum: “Arkadaş Z. Özger ile tanışmam Mayıs Yayınları'nın Sevdadır kitabının 4. baskına dayanıyor. Çocukken baştan sona okumasam da o kitabı, belki kapak tasarımından belki üstündeki resminden, belki de renginin kırmızı olmasından çok seviyordum. Üniversite yıllarımda meşhur, o çok sevilen ‘Alnını dağ ateşiyle ısıtan’ şiiri okunurdu eylemlerde. Zaman geçtikçe özellikle edebiyat dergilerindeki anlatılardan ve kendi şiirlerinden etkilenmem arttı. Arkadaş hakkındaki şehir efsaneleri ile yetinmeyip resmi tarihin de sınırlarını aşmak pahasına bu portrenin peşine düştük. Merhaba Canım'ın 2020'de bitmesini planlıyoruz. İlgilenenler, belgeselle ilgili gelişmeleri, gösterim tarihlerini Merhaba Canım'ın web sitesinden ve sosyal medya sayfalarından takip edebilir. Teşekkürler” Ulaş Tosun

“şimdi senin uzanıp yattığın otlarda

yarın yeni bir yeşillik büyüyecek”

Arkadaş Z. ÖZGER

Nüfusta Zekai Özger olan şairimiz nasıl “Arkadaş” oldu?

Arkadaş’ın Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okumak için Bursa’dan Ankara’ya gelmesinden sonra başlıyor asıl şiir serüveni. Burada da dergilere şiir göndermeye başladığında, yayımlanan ilk şiirinden itibaren Arkadaş Z. Özger imzasını kullanıyor. Arkadaşlarına ya da dergi editörlerine gönderdiği el yazısı şiirleri ve mektupları dahil. Sevdadır’da yer alan Sina Akyol’un yazısından bir anıyı buraya aktarmak hoş olur sanırım.

“Niye Arkadaş Z. Özger” faslıdır

Bir gün eve geliyor Arkadaş. Yokum.

Gitmek üzereyken,

-Yavrum, adın ne?

-Arkadaş.

-Anladım arkadaşısın oğlumun. Ama adın ne?

-Arkadaş.

-Yavrum tamam… arkadaşısın. Ama adını söyle de seni falanca aradı diyeyim oğluma.

-Vallahi de billahi de adım Arkadaş!

Eve geliyorum ve annemle Arkadaş diye bir adın olup olamayacağı üzerine konuşuyoruz.

Adı Zekâi idi. Ama kendi kulağına “Arkadaş” diye üflemişti adını.