Cem Demirci; Ülkemizde insanlar bilmedikleri işlere de girerek kendini heba ediyorlar. En iyi örneği de inşaat sektörü olsa gerek. Bilen de bilmeyen de inşaat yapıyor.

1958 yılında Makedonya'dan Türkiye'ye gelen demirci ustası Salih'in torunu Cem Demirci, babasının 1978 yılında kurduğu Eksen Makina'da büyük başarılara imza atıyor. Üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra eğitimini sürdürmek için Amerika'ya giden, sonrasında orada kalmaya karar veren Demirci, 2009 yılında memleket hasretine dayanamayarak İzmir'e dönüyor. Çocuklarının Türkiye'de doğmasını ve yetişmesini isteyen Demirci, eşini de ikna ederek Amerika'daki başarılı kariyerini bırakarak 2009 yılında Eksen Makina'da babası ile birlikte çalışmaya başlıyor. Yurtdışında edindiği tecrübe ile Eksen Makina'nın yönünü ihracata çeviren Demirci, şirketi yıllık cirosunun yüzde 70'ini ihracattan sağlar hale getiriyor. Cem Demirci ile Amerika macerasını ve Eksen Makina'nın hedeflerini konuştuk.



Kısaca Cem Demirci'yi tanıyabilir miyiz?
1979 yılında İzmir'de doğdum. Alsancak Ortaokulu'nda ve Atatürk Lisesi'nde okudum. Liseden sonra 1996 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü'nü kazandım. 2000 yılında üniversiteden mezun oldum. Akabinde 2001-2002 yılları arasında 1 yıl kadar aile şirketimizde çalıştım. Sonra yurtdışında eğitim görmeye karar verdim.

İş hayatına atıldıktan sonra yurtdışına gitmeye nasıl karar verdiniz?
Beni yurtdışına gitmeye sevk eden en önemli konu şirkete gelen yabancılarla yaşadığımız iletişim sorunuydu. Tütün sektörü ile ilgili bir proje vardı ama gelenlerle iletişim sorunu yaşıyorduk. Firma yetkilisi Alman'dı. Adamla anlaşamadık. O zaman ben yurtdışına gitsem iyi olacak dedim. Eylül 2001'de Amerika'ya gittim. İncilizcemi geliştirmek için 3 ay kadar Portland State University'de eğitim gördüm. Okurken orada mühendislik ve teknoloji yönetimi bölüm başkan Prof. Dündar Kocaoğlu ile tanıştım. Kendisinden, orada kalmama sebep olacak görüşme için randevu istedim. Kabul etti. Ne yapmak istiyorsun dedi. Kendimi geliştirecek bir yüksek lisans programı arayışı içindeyim, burada okumak istiyorum dedim. Beni bölüme aldı. Önceleri 3 ders alıyordum sonra devamı geldi. 2004'e kadar devam ettim.



Amerika'da nasıl bir öğrencilik geçirdiniz?
Öğrenciliğim süresince aynı zamanda çalıştım da. Yapmadığım iş kalmadı diyebilirim. Önce öğrenci statüsünde üniversitenin öğrencilerine tanıdığı haftada 20 saat çalışma hakkından yararlanarak hem spor salonunda hem de kütüphanede 10'ar saat çalıştım. Okul haricinde de bir AVM'de oyuncak sattım. Özellikle Christmas döneminde Amerika çok hareketli oluyor. Güzel satışlar yaptım. Sonra bahçevanlık yaptım. Amerikayı bilen insanların anlayabileceği şeyler bunlar. Çünkü Amerika'da okurken insanlar bu işleri hep yapıyorlar. O sistemin içine ben de girdim. Yüksek lisansımı bitirmeme yakın İntel'e taşeronluk yapan bir firmada test mühendisliği pozisyonu buldum. Öğrenciyken kazandığım saatlik ücretimin 3 katı ücrete burada çalışmaya başladım. Amerika'da uzun süre kalmamın asıl sebebi de buydu. Çünkü sürünerek, tırnaklarımla kazıya kazıya bu noktaya gelmiştim. Çok emek verdim. Hem maddi hem manevi olarak bu kadar emek verdikten sonra burada kalacağım dedim.

Babanız ekonomik anlamda destek olmuyor muydu? Neden bu kadar farklı işlerde çalıştınız?
Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istedim. Kendim başarmak hevesiyle yaptım. Zaman zaman destek istedim, yardım da yaptılar. Ama kendi başımın çaresine bakmak daha kıymetli oldu.

Amerika'da kalmaya nasıl karar verdiniz?
Bu işte bir yıl çalıştıktan sonra başka bir pozisyona geçtim. Fırsatlar ülkesi dedikleri şey bu aslında. Bir yerden başlıyorsunuz ve iyi çalıştıkça her sene kendinizi daha üst bir pozisyonda görebiliyorsunuz. Hem maddi anlamda hem kariyer anlamında. Ben bu fırsatı iyi kullandığımı düşünüyorum. Çünkü full time olarak kendimi İntel'in içinde başka bir pozisyonda buldum. Sonra kendimi hayatın akışına bıraktım. Amerikan rüyası dedikleri şey parayı kazanmaya başladıktan sonra başlıyor. O arada şimdiki eşimle evlendim. Çalışma süreci, evlilik derken kendimi birden oralı buldum.



Düzeninizi kurmuşken yeniden Türkiye'ye dönme sebebiniz neydi?
Birkaç sebebi var. Birincisi insanı kendi toprağı her zaman çekiyor. Kendi doğduğu, büyüdüğü topraklar. İkincisi aile şirketimizin olması ve babamın sürekli geliyor musun, orada mı kalacaksın şeklindeki psikolojik baskısı. Şirketi babam kurmuş, bir yerlere getirmiş ve bundan sonraki süreçte senden destek bekliyor. Bir de ben çocuklarımın burada doğmasını istiyordum. Çok uzun süre orada yaşadım, onların kültürlerini de çok iyi bilirim. Dikkatimi çeken bir şey vardı. Benim gibi zamanında gelmiş yerleşmiş Türklerin çocukları kökenleri bilmiyorlar, Türkçe konuşamıyorlar. Bu durum benim kafamda soru işaretleri yaratıyordu. Burada da kuırulu bir düzen olduğu için, ben de birşeyler katabilirim düşüncesiyle 2009 yılında dönüş yaptım. İki şey olmasaydı gelemezdim. Birincisi eşim kabul etmeseydi, ikincisi de aile şirketi gibi kurulmuş bir düzen olmasaydı dönmezdim. Çünkü Amerika'da çok büyük firmalarda, önemli pozisyonlarda çalıştıktan sonra Türkiye'de profesyonel hayatta çalışabileceğimi sanmıyorum.

Türkiye'ye dönme kararınızı eşiniz nasıl karşıladı?
Eşim İngilizce öğretmenliği yapıyordu. Onu bu mesleğe sevk eden bendim aslında. İleride Türkiye'ye dönersek burada rahat yapabileceği bir mesleği olmasını istedim. Gelince özel bir okulda çalışmaya başladı. Boşluğa düşmedi, adaptasyon süreci hızlı geçti. Şuan Işkkent Eğitim Kapüsü'nde 7. yılı. Hayatından gayet memnun.

Eksen Makina'da sizin ile birlikte neler değişti?
Şirket ben geldiğimde yavaş yavaş ihracata başlamıştı. Müşterileri biraz daha azdı. Geldikten sonra ihracat rakamları artış gösterdi. Her yıl yüzde 10 seviyelerinde büyüyoruz. İhracatın toplam ciro içindeki payı arttı. Son dönemde ihracata ağırlık verdik. Çünkü yabancılarla çalışmanın birkaç avantajı var. Birincisi ödeme dengeleri çok düzgün. İkincisi ne istediğini bilen müşteriler. Ciromuzun yüzde 70'ini ihracat oluşturuyor. Daha çok Avrupa ülkeleriyle çalışıyoruz. Tütün ve gıda sektörleri ağırlıkta. Enerji sektörüne de üretimler yapıyoruz ama diğer iki sektör ağırlıkta.



2018 sonu hedefiniz nedir?
2018'deki hedefimiz 2017'nin altına düşmemek. Ama 2019'un bizim için daha iyi olacağını öngörüyorum. Şuandan itibaren yaptığımız görüşmeler var. O projelerde iş alırsak 2019'da bir basamak daha atlayacağımızı tahmin ediyorum.

Yakın zamanda yatırım planınız var mı?
Üretim alanımızda bir paslanmaz bir de karbon çelik üretimi var. İkisini aynı çatı altında iki farklı bölümde yapıyoruz. Fabrikamızın yanında bulunan 5 dönümlük bir arsamız daha var. Önümüzdeki süreçte bu arsada yeni bir fabrika kurarak iki bölümü ayırabiliriz. Bu şuan için riskli bir yatırım gibi görünüyor. Eğer tahmin ettiğimiz şekilde projeleri almaya başlarsak 2019'da bunu da hayata geçiririz.

Farklı bir alanda yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
Genel görüşüm şu; herkes bildiği işi yapmalı. Ülkemizde insanlar bilmedikleri işlere de girerek kendini heba ediyorlar. En iyi örneği de inşaat sektörü olsa gerek. Bilen de bilmeyen de inşaat yapıyor. Geçmişte karlı bir sektördü. Ama şimdi durumun iyi olduğunu düşünmüyorum. İnşaata girdiğine pişman olup kendi bildiği işe dönmeye çalışan çok insan var.



Demirci Salih'in torunu
Dedem Makedonya'dan 1958 yılında gelmiş. Oradaki soyadımız Muratov. Dedem gelirken soyisim alması gerekiyor. Mesleğini sorıuyorlar, senin soyadın Demirci olsun diyorlar. Bu şekilde soyismimiz konuyor. Babam o zamanlar 9 yaşındaymış. Dedemin adı Salih Muratov sonra Salih Demirci oluyor. Babam dedemin yanında yetişmiş, çıraklıktan. 1. Sanayi Sitesi'nde küçük bir dükkanla başlıyorlar. Babam askerden sonra kendi yolunu çiziyor.

Kaya ve Arya İzmir'de doğdu
Çocuklarımız burada doğdu. Türkiye geldiğimde 4 yıllık evliydim. Eşim Abigail Kathleen'in de benim de çocuk düşüncemiz henüz yoktu. Eşimin adatasyon sürecini atlattıktan sonra 2012 yılında oğlum Kaya Ethan doğdu. İki yıl önce de kızım Arya Jade dünyaya geldi. Her ikisi de çifte vatandaş. İngilizce'yi de gayet iyi konuşuyorlar. Hatta evde süreli İncilizce konuşuyoruz.