Röportaj / Kardelen BUĞDAY

Bale eğitmeni Onur Keskinkılıç, kurucusu olduğu Dans Ekol Sanat Merkezi'nde 2010 yılından beri eğitim veriyor. Bu yıl 12. yılını kutlayacak olan Dans Ekol Sanat Merkezi öğrencileri 12 Haziran'da  her sene olduğu gibi bir gösteri yapacak. Gösteri, Karşıyaka Hikmet Şimşek Sanat Merkezi'nde yapılacak. Merkezde bir araya geldiğimiz Onur Keskinkılıç ile sanat, dans ve bu alanla ilgilenen çocukların sahip oldukları kazanımlar hakkında konuştuk. Konuşmamızda sanat eğitiminin çocukların beyin gelişimine ve sosyal ilişkilerine sağladığı katkı öne çıktı. Keskinkılıç'tan bir çocuğa sanat eğitimi verirken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda çok şey öğrendim. Anadolu Ateşi'nin ilk dansçıları arasında yer alan Onur Keskinkılıç, yılların verdiği tecrübeyle sahnede izlediğimiz gösterilerde bir dakikalık bölüm için bile aylarca çalışıldığını söyledi. Bunu tüm sanat dalları adına bale üzerinden şu cümlelerle özetledi: "Bale sadece dönmek değil, aslında bale sanat ve egzersizin çok çalışılıp da birleştiği bir emek."

Eğitmen Onur Keskinkılıç ile 12 yıldır eğitim verdiği Dans Ekol Sanat Merkezi'nde bir araya geldik. Karşıyaka'da bulunan sanat merkezi, Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sınıflarda; klasik bale, modern dans, piyano, keman ve gitar dallarında eğitim veriyor. Okul, 'Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı İzmir SAGEP (Sanatsal Gelişim Programı) Temsilicisi' olma özelliğiyle de ön plana çıkıyor.

MÜKEMMELİ YAPMAK GEREKİR

Dans Ekol'ün kurucu eğitmeni Onur Keskinkılıç, eğitmenliğe başlamadan önce, İstanbul'da önemli kişilerle çalışmış. Türkiye ve dünyada gösterileri büyük bir ilgiyle takip edilen Anadolu Ateşi'nin ilk dansçıları arasında yer almış. Anadolu Ateşi ile 1999-2009 yılları arasında çalışmış. Dansa başlangıcı ise ilkokul yıllarına dayanıyor. İzmir ve İstanbul'da eğitim alan Onur Keskinkılıç, konservatuvar yıllarında modern dansa yöneldiğini söyledi. Çocukluğundan beri sanatla iç içe olma fırsatına sahip olduğunu belirtti. Anadolu Ateşi ekibinde yer alma hikayesini ise şöyle anlattı:

"Ben İstanbul’da Mimar Sinan’da Modern Dans okurken 'Yedi Kocalı Hürmüz' müzikalindeydim Müjdat Gezen’in, Nükhet Duru'nun, Ayşen Gruda'nın yer aldığı… Ordan da yine bir halk danslarından arkadaş; 'Böyle bir grup var, Sultan Of The Dance, gelmek ister misin? Ben girdim seçmelere' dedi. O sırada da ben zaten koreografi yapıyorum, ajanslarla çalışıyorum, bir deneyeyim dedim. Ondan sonra birkaç aşamalı bir sınava girdim, kazandım. Orada da başladık eğitimlere. Çok uzun süre sonra ben halk dansları yaptım tabii."

Keskinkılıç, Anadolu Ateşi ile çalışırken, gösterilere nasıl hazırlandıklarını anlattı. Sahnede izlediğimiz görkemli gösterilere büyük bir disiplinle hazırlanıyorlarmış. Gösterideki bir dakikalık kısım bile aylarca planlanıp, prova edildikten sonra seyirciye sunuluyor. Keskinkılıç yer aldığı gösterilerde edindiği tecrübeleri, eğitmen olduktan sonra kendi öğrencilerine aktarıyor.

"Ben hep çocuklara da aynı şeyi söylüyorum; 'Burada defalarca yapabiliriz ama sahnede seyirci bir kere izlemek için gelir ve en mükemmelini yapmak gerekir'. Biraz mükemmeliyetçi bir yaklaşım olması gerekiyor. O yüzden çok çalışılan bir şey. Anadolu Ateşi’nde de balede de aynı şey…"

'UNUTULMAZDI'

Anadolu Ateşi ile çalışırken unutamadığı gösterileri sordum Onur Keskinkılıç'a, Karadeniz Ereğli'de düzenlenen çilek festivalinde yaptıkları gösteriyi anlattı. Birkaç kilometrede bir ekranların kurulduğunu, gösteri başlamadan önce noterin sayım yaptığını, hatırladığına göre gösteri başlayana kadar 300-350 bin kişinin sayıldığını söyledi.

"Her yer insandı, inanın boş olan bir tek denizdi. Bütün dünya, dönüş, nefes her şey duruyor. O sahne apayrı. Seyirciyle buluşmak, o alkışı almak çok güzel…"

Haber arşivlerinden araştırdım. Gösteri, 2003 yılının Haziran ayında yapılmış. 400 bin kişi izlemiş. Anadolu Ateşi; 10. Karadeniz Ereğli Osmanlı Çileği Kültür Festivali'nde 120 dansçı, 25 teknik eleman ve 12 kameradan oluşan bir ekiple sahneye çıkmış. 'Başka var mı?'  diye sordum. Sertab Erener'in Eurovision birinciliğinden sonra, 2004'te İstanbul'da yapılan yarışmanın gösterisinde yer aldığı kampı anlattı:

"Acayip büyük bir kamptı, 15 günlük bir çalışmaydı. Her şey planlıydı... Zamanlamalar sıkıydı. Çift akıştan yapıldı."

O anları tekrar yaşıyor, sahneye çıkarken son adımını atıyor gibi bir an havaya baktı ve gülerek şöyle devam etti:

"Şey çok güzeldi, hani o sahneye çıkmadan önceki panik atağınız… Çok iyi bir şey… Zaten onu kaybettiğinizde bence çıkmamalısınız ama çıktığınızda da böyle ayrı bir şey oluyor, sihir gibi... Başka bir insan çıkıyor ortaya."

DANS EKOL'ÜN FARKI

Keskinkılıç, İstanbul'dan İzmir'e döndüğünde yaptığı çalışmalardan da bahsetti. Dans Ekol Sanat Merkezi'nin nasıl kurulduğunu anlattı. Merkez'de nasıl bir eğitim verildiğini sordum. Şöyle konuştu:

"Her sınıfın kendi kademesi vardır. Sorumlu olduğu hareketler vardır. Zaten bale çok tekrara dayalı bir eğitim olduğu için aslında ilk yılda da pliyeyi öğreniyorsunuz, 10 yıl sonra da pliye yapıyorsunuz. Otomatik olarak şu oluyor; farklı versiyonlar... Biraz daha gelişiyor…"

Merkezde sadece dans eğitimi verilmiyor. Piyano, keman, klasik gitar eğitimleri de veriliyor. Bunların dışında başka bir enstrüman ya da dans eğitimi planlanıyor mu diye sordum. Böyle bir şeyi planlamadıklarını söyledi. Mevcut eğitimlerinde en iyisini yapmak istediklerini belirterek, piyano eğitimi üzerinden örnek verdi. Ben de her eğitim metodunun doğru olmadığını öğrendim.

"Çocuklara parmak numarası ezberletiliyorlar ya da renklerle yapıyorlar ama parmak numarası ne işe yarar? Piyano parçasını karşınıza alırsınız. Yazmıştır biri ve en uygun parmak yerleşimini vermiştir. Oradan zaten akar eliniz ama başlangıcı vermiştir… Ama sadece parmak numaralarına bakarak yapamazsınız. Çünkü notalar var. Onun da bir yazımı, yazım dili var. Renkler olmaz çünkü 'do' kimine göre, -hep bunu söylerim- bana göre kırmızı, size mavi, ona göre yeşil… Kime göre, neye göre? Ama 'do' dünyanın her yerinde aynı yerde aynı şekilde yazılır. Hani alt-üst, orta ses, kalın ses vesaire... Ve burada, biz de eğitimlerin hepsinde konservatuvarda aldığımız eğitimler gibi vermeye çalışıyoruz."

Eğitmen Onur Keskinkılıç, öğrencileriyle yurtdışına da gitmiş, verdikleri eğitimin farkını orada da gördüğünü şöyle anlattı:

" ...Akademik olarak daha nitelikli bir eğitim. Şöyle söyleyeyim; yurtdışında turneye gittik, Macaristan'a ve Sakız’a... İki farklı ülkede de farklı hocalarla çalıştılar. Çocuklarda şunu gördüm; istediğim şekilde eğitimi vermişim ben de gördüm. Hiç tanımadıkları bir eğitmenle çok uyumlu çalıştılar. Yani aslında bizim eğitimimizin farkı bu… Bütün dünyaya, herkese uyumlanabilir."

SAGEP NEDİR?

Sanat merkezinin eğitim çalışmalarından konuşurken SAGEP hakkında biraz daha detaylı bilgi istedim. Eğitmen Keskinkılıç, şu bilgileri verdi:

"SAGEP Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın hazırlamış olduğu bale, modern dans, keman, gitar, piyano gibi alanlarda akademik eğitimi bir program dahilinde veriyor. Bunun farklı yurtdışı örnekleri var. Bu da Türkiye versiyonu aslında. ISAC, Erasmus gibi programlarda yurtdışı üniversitelerinde ön plana geçebileceğiniz bir şey… Ki Erasmusta daha öncelik tanınıyor bu tarz belgesi olan öğrencilere, ikincisi de Milli Eğitim Bakanlığı'nın vermiş olduğu eğitimde, belgelendirmeyle okullarda bale, piyano gibi dersler verebiliyorsunuz. Ama bunun dışında bir de Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda Sanatsal Gelişim Programı  sertifikasından aldığınız takdirde daha bir akademik eğitim aldığınızı kanıtlayabiliyorsunuz aslında…"

Dans Ekol Sanat Merkezi bu programın İzmir'deki temsilcisi, Türkiye'de Ankara, İstanbul, Antalya, Bursa ve Bolu'da da temsilcileri var.

Konuşmamızda dans ve bale eğitimi almanın belirli bir yaşı olup olmadığını sordum.

"4 yaştan itibaren alabiliyoruz baleyi, 10 yaştan itibaren modern dans eğitimine alıyoruz, neden? 10 yaştan itibaren alıyoruz, 6 yaşında alan yerler de var, daha küçük alan yerler de var. Modern dansı şöyle kısaca geçeyim, yüzde 50’si takdir etmektir. Fakat yüzde 50 ve sonrasını istiyoruz biz... Kendisi bir doğaçlama yapabilsin, eğitmen durduğu zaman harekete devam edebilsin… Bir imaj çalışması yaptığımız zaman bedenini hareketlendirsin. Kendisi bir şey yaratsın. Ki biz koreografilerimizde bale haricindeki -onları çok değiştiremeyiz çünkü onlar klasiktir- modern dans, çağdaş dans gösterilerimizde mutlak suretle kaç tane öğrencimiz varsa her öğrencinin bir parmağı konur koreografiye, yani bir şey üretip bize sunarlar. Biz onu, kendisinin yaptığı gibi uygun yere yerleştiririz. Koreografi daha büyür daha eğlenceli hale gelir."

Dansa bellirli bir yaştan sonra başlayanları sordum. Yetişkinlere yönelik açılan kursları değerlendirmesini istedim. 'Yetişkin insanlar belirli bir yaştan sonra bale yapabilir, dansa başlayabilir mi?' diye sordum.

"Başlar… 37 yaşında öğrencim var" dedi. Küçük yaşlarda başlayanlarla aradaki farkı sordum. "Yetişkin öğrencilerimiz daha farklı… Zaten bunun bilincinde geldikleri için her gün tekrarlıyorlar evde hareketleri ve daha çok gelişen var…" şeklinde devam etti.