Her yıl 24 Temmuz’da kutladığımız/kutlamağa çalıştığımız 24 Temmuz Basın Bayramı, 1908 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda basından sansürün ilk kez kaldırılışını simgelemekte.

“Kendi esenliği için hürriyetten vazgeçmek isteyenler,
ne esenliğini ne de özgürlüğünü hak etmişlerdir.”
B.Franklin

Her yıl 24 Temmuz’da kutladığımız/kutlamağa çalıştığımız 24 Temmuz Basın Bayramı, 1908 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda basından sansürün ilk kez kaldırılışını simgelemekte. O tarihte gazeteciler sansür memurlarını gazetelere sokmamış, 24 Temmuz 1908'in ertesi günü gazeteler sansürsüz olarak yayımlanmıştı. Bu nedenle 24 Temmuz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından "Basın Bayramı" olarak ilan edilmişti.
Basın özgürlüğü son yıllarda dünya genelinde de büyük yara almış durumda. Amerikan düşünce kuruluşu Freedom House'un "Basın Özgürlüğü 2017" raporuna göre, dünyada basın özgürlüğü küresel olarak son 13 yılın en düşük seviyesinde.
Geçen yıl Türkiye Angola, Orta Afrika Cumhuriyeti, Irak ve Umman ile birlikte 156'ncı sırada yer aldı. Basının en özgür olduğu ülke Norveç olurken, bu ülkeyi Hollanda ve İsveç izlemekte..
Türkiye son zamanlarda öyle olaylarla öyle iddialarla çalkanıyor ki, insanlar büyük bir şaşkınlık içindeler. Bir tarafta “Çözüm” adı altında ülkeyi bölme çabaları, diğer tarafta iktidar - cemaat kavgaları var. Gazetelere, televizyonlara bakıyorsunuz, çoğunluk ülke sorunlarını bir kenara atarak iktidar yalakalığında. İnsanlar işsizmiş, açmış, gericilik, soygun almış başını gidiyor kimsenin umurunda değil.
Bir takım gazetelerde, televizyonlarda yazanlara, tartışanlara baktığımızda tam bir vurdum duymazlık içindeler. Türkiye’nin geleceğini, önündeki tehlikeleri, halkın sosyal, ekonomik sorunlarını kimse gündeme getirmiyor. Bu nedenle de halkın sesi, kulağı ve gözü olması gereken medya/yayın organları halk tarafından okunmuyor.
Bugün şikayet edilen medya organları bilindiği üzere devletten ihale alan tüccar patronların elinde olup, bu tüccar patronlar da yayın organlarını siyasi iktidarlara karşı silah olarak kullanmaktalar. Yayın organlarının gerçek görevlerini yapabilmesi, halkın sesi, gözü, kulağı olabilmesi için tüccar patronlardan kurtarılması gerektiğini savunan Türkiye Fikir Kulüpleri Federasyonu yıllar önce İzmir’de “İktidar Tekelinde Medya ve Özgür Basın” konulu bir tartışma toplantısı yapmıştı. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yapılan tartışma toplantısına konuşmacı olarak o tarihte Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı şimdi İzmir Milletvekili olan Atilla Sertel, “Gazeteci gerçekleri yazar. Gazetecinin tek patronu vardır o da halktır ve halkın bilgi edinme hakkı doğrultusunda görev görür. Bunları yapmayan gazeteci ehliyetsiz araç kullanan bir sürücü gibidir ” demişti.
O dönemin Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Serdar Kızık da, bugünkü medyada üst görevlere tayinle gelen, patronla iktidar arasında ihalelerde aracılık yaparak komisyon alan dolar milyoneri gazetecilerin olduğunu ifade ederek şunları şöylemişti: “Türk medyasında yalaka, çıkarcı zengin gazeteciler var. Türkiye Amerika’dan sonra gazetecilerin en zengin olduğu ülke oldu. Ülkemizde milyon dolarlarla ifade edilen servete sahip gazeteciler var. Yalnızca gazetecilik yapan biri bu kadar servete sahip olamaz. Bir tarafta böyle gazeteciler var diğer tarafta ne olursa olsun yalnızca işini yapmaya çalışan, gerçekleri yazan onurlu, namuslu gazeteciler var.”
Tarafsız, dürüst, halkın yanında olan ve ülkesini seven gazeteci arkadaşlarımın geçmiş 24 Temmuz Basın Bayramı’nı kutluyorum.