Çarşamba akşamı Çanakkale güzel sallandı.

Şöyle orta şiddetten, hasarsız ve can yakmadan.

5.5 şiddetindeki sarsıntıdan sonra 24 saat içinde 44 kez de artçılar yokladı Ege'nin kuzeyini.

İyidir bu küçük sarsıntılar iyidir.

Sevgiliyle olan ilişki gibidir. Bir ilişkinin ömürünü uzatan, kalitesini yükselten tek bir yöntem vardır; o da konuşmak. Ama car car yerli yersiz kafa şişirmekten söz etmiyorum.

Olayları sıcağı sıcağına tartışmak ve halının altına süpürmeden orada temizleyip paklamak.

Gece yatağa küs girmemek. Mevzuyu ertesi güne taşımamak. 

Mutlu beraberliğin sırları üzerine yazılan kitapları alıp boşu boşuna sayfalarca okumanıza gerek yok.

Ya da kerameti kendinden menkul ilişki koçlarına, danışmanlarına para yedirmenin de...

Tek bir sır varsa o da bu işte: Konuşmak!

Susar susar içine atarsan, sorunları zamanında tartışıp çözüme ulaştırmazsan, o problemler büyür büyür ve bir gün taraflar volkan gibi patlar.

Geri dönüşü mümkün olmayan şeyler yaşanır. İlişki, geçirdiği bu büyük sarsıntı sonrası toparlanamaz, yıkılır, yok olur gider.

***

İşte küçük ve orta şiddetli depremler de bizim yer küre ile olan ilişkimizin selameti açısından son derece faydalıdır.

Arada, Çanakkale'yi titrettiği gibi şöyle bir yoklar ve enerjisini boşaltır, büyük sarsıntıları engeller.

Fakat gel gör ki ülkemizde küçük, orta, büyük, hangi şiddette olursa olsun medyamız o bölge veya şehrin hasarıyla, insanıyla falan asla ilgilenmez.

Hemen mevzuyu hilkat garibesine dönen eski dünya güzeli İstanbul'a bağlar.

Bir tek İstanbul'da oturanlar insana sayılır, memleketin geri kalanı haber değeri taşımaz.

Örneğin doğu illeri bütün kışı 5 metre kar altında geçirir, çocuklar okula, hastalar hastaneye yetişemez ama önemli olan İstanbul'a yağacak olan karın santimetresidir.

İsterse Çarşamba'yı sel alsın, ne gam! İstanbul'da metrekareye kaç bardak yağmur suyu isabet etti, önemli olan budur. Televizyona uzmanlar çıkıp tartışır.

***

Van'da deprem olur, insanlar ölür, ekrana 6 tane bilim insanı çağırılıp bu depremin İstanbul'u nasıl etkileyeceği konuşulur.

Mesela 2017'de Midilli Çeşme arasında 6.3 şiddetinde bir deprem yaşadık. Doğrusu sıkı sallandık.  Şu anda Çeşme yarımadasında bulunan evlerin hemen hepsinin o deprem yüzünden şakülü kaymış durumda. Pisa Kulesi gibi sağa doğru yanladık.

Fakat bu depremi de medyamız, “Ege'deki deprem İstanbul'da hissedildi” şeklinde vermişti!

Aynı deprem, Çanakkele, Bursa, Balıkesir'de de hissedilmişti ama olsun, önemli oan İstanbulluların hissettmesiydi.

***

Önceki gece yaşanan Çanakkale merkezli depremin veriliş şekli de aynıydı: "Çanakkale depremi İstanbulluları korkuttu!"

Yahu sizin başka şehirlerde bürolarınız yok mu? Onlar gazeteci değil mi? Neden gönderdikleri haberleri pul kadar kullanıp, bağlantılı İstanbul haberlerini nal gibi manşete çakıyorsunuz?

Bu ne kibir! İstanbul dışında yaşayanların haber alma hakkı yok mu?

Hani rica etsek arada geriye kalan 80 ilde de bir hayat aktığını, insanların yaşadığını, o insanların da kendi şehirlerinde yaşanan büyük olayların sonuçlarını merak ettiklerini vs. hatırlasanız.

Hani diyorum ki; eyyyy büyük İstanbul medyası! Burnunuzu yere indirip arada biz gariban taşralıları (!) da insan yerine koysanız? Mesela Türkiye'de sadece Kuzey Anadolu deprem fay hattı olmadığını, Türkiye'nin geri kalan fay hatları üzerinde yaşayanların da üç buçuk atmak suretiyle korktuklarını hatırlasanız olmaz mı?

Yoksa bu medya denilen oluşum sadece size kadar mı?