“…

Nasıl böyle varıp geldin? Hoşgeldin

Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin

Şol yüzünde güneş südü sıcaklık

Ellerinden öperim Mustafa Kemal

Senin dalın yaprağın biz senin fidanların

Biz bunları yapmadık

Sen elbette bilirsin

Bilirsin Mustafa Kemal

Elsiz ayaksız bir yeşil yılan

Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal

Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler

Çün buyurdun kesenleri astılar

Sen uyudun asılanlar dirildi

Mustafa'm Mustafa Kemal'im

…”

Büyük yazın ustası, ölümsüz şair Attila İlhan’ın, benim en sevdiğim şiirlerinden olan “Mustafa’m, Mustafa Kemal’im” şiirinin bir kısmını okumanızı isteyerek yazıma başladım. Bu yazının sonu tekrar Atatürk’e çıkacak…

Ancak konuya farklı bir yerden girelim;

Formaların sihrine inanır mısınız? Misal ben, milli takımımızın 2002 yılında giydiği formanın sihrine inanmıştım ve o formayı giyen takımımızın başarısız olacağına asla, ama asla kanaat getirmiyordum. Ya da Galatasaray takımının Manchester United takımını eleyerek Avrupa Şampiyonlar Ligi oynamaya hak kazandığı sene giydiği forma… Beşiktaş’ın ince çizgili beyaz forması… Trabzonspor’un Avrupa Kupalarında rakiplerine kök söktürdüğü yıllardaki parçalı forması… Göztepe’nin Süper Lige son çıktığı yıl giydiği parçalı forması…

Peki ya, statlar? Statların sihrine inanır mısınız?

Stat sihri değince aklıma ilk gelen isim; en yakınımızdaki Bornova Aziz Kocaoğlu Stadı...

Hatırlayınız, Göztepe; İzmirlinin Süper Lig hayallerini bu küçük ama etkili statta gerçeğe dönüştürmüştü. Ve Bornova’da, Aziz Kocaoğlu Stadında dize getirmediği ekip kalmamıştı.

Kısaca Bornova Aziz Kocaoğlu Stadının hikâyesini hatırlayalım;

Şu an İzmir Milletvekili olan Kamil Okyay Sındır’ın, Bornova Belediye Başkanı olduğu dönemde projelendirilen ve yapımına başlanan stat, Olgun Atila’nın Bornova Belediye Başkanlığı döneminde inşası tamamlanarak hizmete açılmıştı. İzmir’deki stat eksikliği probleminden bunalan Göztepe ve Altınordu takımları da, Bornova’da müsabakalarına devam etmiş, Göztepe, bu statta oynadığı ilk sezonunda Süper Lige yükselme başarısı göstermişti. Altınordu ekibi ise bu statta çok başarılı müsabakalar oynamasına rağmen, üst üste 3 sezon play-off şansını averaj ile kaybetmişti. Kendi stadını inşa eden Göztepe’nin, Bornova’dan ayrılmasının ardından, Bornova’nın yeni belediye başkanı Dr. Mustafa İduğ’un çabalarıyla Altay takımı, Bornova’da boy göstermeye başlamıştı. Bornova Aziz Kocaoğlu Stadının mevcut haline yeni projeler de hazırlatan Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ’a maalesef, projelerin uygulanması aşamasında, Covit–19 salgını engel olmuş, çalışmalar, birçok farklı projede olduğu gibi ertelenmek durumunda kalmıştı.

Geçtiğimiz hafta içerisinde oynanan Altay-Altınordu karşılaşması, her ne kadar Altınordu’nun galibiyeti ile sonlanmış olsa da, hem Altay takımı, hem de Altınordu takımı, bu yıl Süper Lige yükselme şansı olan Play-Off ekiplerinin başlarında gelmektedir.

Sezon başında elbet ki gönlümüzden geçen; Menemen ekibini de sayarsak, bu üçlüden en az birinin, grubu ilk iki sırada tamamlayıp direkt olarak Süper Lige çıkması, yine en az birinin de ilk altı içerisinde kalarak Play-Off yapması yönündeydi. Ancak, geçilen 24. haftanın ardından Altay ve Altınordu ekiplerinin ilk iki şanslarının zor olduğunu, her iki ekibin aynı anda, Play-Off yapabilmelerinin de mümkün olduğunu görmekteyiz.

Elbet ki, inandığımız Bornova Aziz Kocaoğlu Stadının sihri ile…

Yalnız, bu stat ve Altınordu ile ilgili olarak yazmadan edemeyeceğim bir olgu var;

Nasıl ki, formanın ve stadın sihrine inanıyorsak, çağdaş ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında öncülük etmiş, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de, vatan için, gelecek için, bizler için yaptıklarına da kanaat getirmeliyiz. Ve aynı şekilde Altınordu ekibi de yıllarca inanıyor, boş kalan maraton tribününe de; Altınordu logolu bayraklarının bir tarafına dev ay yıldızlı al bayrağımızı, diğer tarafına da Mustafa Kemal Atatürk’ün aynı boyutlarda bir portresini asıyorlardı. İnanın bana, oynanan maçı izlemek kadar heyecan vericiydi karşıya, maraton tribününe bakmak! Ve izleyenlerin o kadar gözleri alışmıştı ki, kaç haftadır Altınordu’nun ev sahibi olduğu iç saha maçlarında televizyondan izlerken bile o manzarayı arıyoruz; arıyoruz çünkü, Altınordu ekibi artık Mustafa Kemal Atatürk’e tribünlerinde yer vermiyor.

U12 dünya kupasına imza attılar, alkışladık. “Yabancı oynatmayacağız, yerli oyuncu yetiştirmeli ve onlarla yürümeliyiz” dediler, alkışladık. Yetiştirici oldular, bırakın üst ligi, direkt Avrupa’ya oyuncu verdiler, alkışladık. Ekolojik ve tarımsal çalışmalara imza attılar, alkışladık. Su tasarrufu bilincinin aşılanması ile ilgili olarak çalışmalar yaptılar, alkışladık. Alkışladık, alkışladık ve biz Altınordu’yu ellerimiz patlayıncaya kadar alkışladık!

Ama konu Mustafa Kemal Atatürk olunca, sormadan da edemiyorum! Neden tribündeki geleneğinizi değiştirdiniz?

Dipnot; “Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, onun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.” Muhammed İkbal.