Başlangıçta Logos vardı: Logos Tanrı ile beraberdi, Logos Tanrı idi.” (Efesli Herakleitos)

Kelam başta var idi ve kelam Allah'ın nezdinde idi, Kelam Allah idi.” (Yuhanna İncili)

**

Bu iki söz arasındaki benzerlik yadsınabilir mi?

Bizim Efesli'nin sözünün, kendisinden 500 yıl sonra gelen İsa'nın havarisi, İncilinin girişine koymuş. Sonraki, öncekinden esinlenmiş olamaz mı? Zaten kendisi, ömrünün son yıllarını, İsa'nın kendisine emanet ettiği Maria (Meryem) ile bizim aydınlık İyonya kentinde geçirmiş...

Gökova'nın kökleşmiş geleneği uyarınca, ilkokuldan önce “namaz okuması”na gittim. Anımsıyorum: Köyümüzün çocuklarıyla kış gecelerinde Salih Hoca'nın evine gider, dua öğrenirdik. Sonra da cuma namazlarını kaçırmazdık...

İlk gençlik çağlarından itibaren dinin nereden çıktığını, dinler arasındaki farklılıkların nereden kaynaklandığını merak ederdim. Zaman içinde, bilinmeyen tarihlerden beri, evreni yaratan ve düzene koyan bir güç aradıklarının ayırdına vardım. Kültürler, birbirleriyle temas ettikçe, birbirlerinden etkilenmişti.

Bu konuda ilk çarpıcı dersi, fikrimin rehberi Halikarnas Balıkçısı'ndan aldım.

Yıl 1967. İzmir'de kurulacak bir bira fabrikası benden, “Biranın Tarihçesi” konulu bir yazı istedi. Ben bu talebi, ustam Halikarnas Balıkçısı'na ilettim. Balıkçı'nın yazdığı yazı şaşırtıcı bilgiler içeriyordu. (Bu özgün yazıyı, benim yayına hazırladığım “Altıncı Kıta Akdeniz” kitabında bulabilirsiniz.)

Balıkçı bu yazısında, bilinen ilk kitap diyebileceğimiz Gılgamış Destanı ile Homeros'un “İlyada” ve “Odysseia” destanları arasındaki inanılmaz benzerlikleri ortaya koyuyordu. Homeros'un yapıtlarının, ilkçağın anıt yapıtları olduğunu belirttikten sonra, “Bereketli Hilal” diye anılan Mezopotamya ile Yakındoğu'daki “Tahıl-Ekmek” uygarlığı etkilenmesini gözler önüne seriyordu. Bu benzeşmenin üç başat örneği:

1- Kahraman Gılgamış'ın anası Tanrıça Ninsun'un Tanrı Şamaş'a yalvarışı, Gılgamış Destanı'nın başındadır. Kahraman Akhilleus'un (Aşil) anası Tedhis'in Tanrı Zeus'a yalvarışı İlyada Destanı'nın başındadır.

2- Kahraman Gılgamış'ın anası Tanrıça, babası ise Tanrı değil, ölümlü insan Lugalbanda'dır. Kahraman Akhilleus'un anası Tanrıça, babası Tanrı değil, ölümlü insan Peleus'tur.

3- Tanrıça Ninsun, Tanrı Şamaş'a yalvarmak için Egenmah Sarayı'nın tepesine çıkar; Tanrıça Tedhis, Tanrı Zeus'a yalvarmak için Olympos Dağı'nın tepesine çıkar.

Daha ne benzerlikler, ne benzerlikler.

Atatürk kadını, Sümer araştırmacısı Muazzez İlmiye Çığ'ın semavi (göksel) dinlerin kutsal kitaplarının Sümer'deki kökeni konusundaki kitabı Balıkçı'nın görüşlerini daha da ileriye taşımaktadır.

İlyada ile Markos İncili arasında -benzerliği aşan- öyle aynılık var ki; İncil yazarının Homeros'u bilmiyor olması akla ziyandır. Bunların tümünü yazmak, bırakın gazete yazısını, kitabın boyutunu bile aşar. Zaten bu husus, Mac Donald'ın kitabında sergileniyor.

Bir örnek olmak üzere bir kaç karşılaştırma yapalım:

İLYADA: Okur, başından beri Akhilleus'un öleceğini bilir.

MARKOS: Okur, başından beri Yahudi önderlerinin İsa'yı öldüreceğini bilir.

İLYADA: Apollon'un gözdesi Hektor ölümden hep kurtulmuştur.

MARKOS: Tanrı'nın oğlu İsa ölümden kurtulmuştur.

İLYADA: Birlikleri canlarını kurtarmak için kente kaçıp Hektor'u kaderiyle başbaşa bırakırlar.

MARKOS: Öğrencileri canlarını kurtarmak için kaçıp İsa'yı kaderiyle başbaşa bırakırlar.

İLYADA: Zeus karar verir: Hektor ölmedir.

MARKOS: Pilatus karar verir: İsa ölmelidir.

İLYADA: Hektor o zaman öleceğini anlar, çünkü Tanrılar onu terketmiştir.

MARKOS: İsa öleceğini bilir ve Tanrı'nın kendisini terketmesinden yakınır.

İLYADA: Hektor'un ruhu bir ağıtla Hades'e yollanır.

MARKOS: İsa bir haykırışla son nefesini verir.

İLYADA: Hektor'un ölümünü surlardan izleyen Troyalı kadınlar ağlayarak ağıt yakarlar.

MARKOS: İsa'nın ölümünü uzaktan izleyen kadınlar olasılıkla ağıt yakarlar.

Daha neler neler...

Mary A. Tolbert, bu benzeşmeyi şöyle yorumlar:

“Mac Donald'ın vardığı sonuç, yani Markos İncili'nin yazarının bir çok önemli noktada Homeros'u taklit ettiği, Hıristiyanlığın ilk dönemi ve İsa'nın tarihsel kişiliğiyle ilgili günümüz araştırmalarına bir meydan okuma niteliğinde.”

**

Ne dersiniz; Gökkubbe altında söylenmemiş söz yok mudur?..

Avazeyi bu aleme Davud gibi sal

Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.”

BAKİ